244 kadın taciz ve tecavüze uğradı

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi doktorlarından Uzman Psikiyatrist Dr. Selin Demet, 'Tecavüz olayında 'Ne işi vardı. Yapmasaydı' gibi söylemler kadını biraz daha suskun olmaya itiyor' dedi.

İnsan Hakları Derneği tarafından yayınlanan 2015 Yılı Hak İhlalleri Raporuna göre, Türkiye'de 244 kadın taciz ve tecavüze uğradı. 561 kadın şiddete maruz kalırken, 348 kadın cinayete kurban gitti. 2014 yılında yayınlanan rapora göre ise 191 kadın taciz ve tecavüze uğrarken, 585 kadın darp ve şiddet gördü, 296 kadın cinayeti işlendi. Yayınlanan raporlarda son bir yılda meydana gelen şiddet olaylarındaki artış ise dikkat çekti. Tecavüzler sonrasında ise yaşanan travmayı atlatamayan kadınların bir çoğunun intihara teşebbüs ettiği ve intihar ettiği de gözlendi.

Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Uzman Psikiyatrist Dr. Selin Demet, kadınların maruz kaldığı cinsel ve fiziksel saldırıların ardından yaşananları kendi gözlemleriyle anlattı. Tecavüzün bir saldırı olduğunu hatırlatan Dr. Demet, "Türk Ceza Kanunu'nda da cinsel saldırı olarak tanımlanmaktadır. Tecavüz bir suçtur. Tecavüzcünün psikolojisi diye bir şey söz konusu değildir. Bu da bir suçtur. Ağır Ceza Mahkemelerinde yargılanmaktadır" dedi. 

Tecavüzün sadece cinsel bir eylem olarak nitelendirilmediğini söyleyen Dr. Demet, "Fiziksel, sözel gibi pek çok saldırı türleri de var. Tecavüz demek insanın; fiziksel bütünlüğü, ruhsal bütünlüğüne yapılmış bir saldırı. İnsanın kendi bütünlüğü içerisinde yaşama hakkının elinden alınması, temel olarak güven duygusunu zedeliyor. Çaresiz hissediyor, korku yaşıyor. Bunun arkasından gelen ciddi ruhsal rahatsızlıklar oluyor. Travmatik stres bozukluğu gibi, depresyonlar gibi pek çok rahatsızlıklar meydana geliyor" diye konuştu.

"AİLE DESTEĞİ ÖNEMLİ"
Tecavüz mağdurlarının suskun kalma eğilimi gösterdiklerini belirten Dr. Demet, "Toplumun kadına bakış açısıyla da ilişkili olarak son dönemde çıkan haberlerde Bağdat Caddesi'nde meydana gelen tecavüz olayında görüldüğü gibi; 'Ne işi vardı. Yapmasaydı' gibi sadece kadına yüklenmiş durumda kalıyor. Bunlar da kadını biraz daha suskun olmaya itiyor. Öncelikle susmamak lazım. Konuşmak lazım. Başta adli süreci başlatmak gerekiyor. Dikkatli, özenli bir muayeneden sonra gerekli delillerin toplanmasından sonra psiko-sosyal destek alması gerekiyor. Başta tabi ailenin desteği, yakın arkadaşların desteği önemli. Toplumun da bununla ilgili bakış açısını değiştirip, mağduru kucaklaması gerekiyor" dedi.

"AİLE BİREYLERİ DE TRAVMAYA UĞRUYOR"
Tecavüz saldırısı sonrasında aile bireylerinin ve çevredeki toplumun yaşadıklarını da anlatan Dr. Demet, tavsiyelerde bulundu. Dr. Demet, "Sadece tecavüz mağduru değil aile bireyleri de ikincil bir travmaya uğruyor. Onlar da mağdura benzer bir şekilde çaresizlik hissi, korku gibi pek çok hissi yaşıyor. Onlar da 'Ben koruyamadım. Ben yeteri kadar destek olabiliyor muyum?' bu tarz kaygılar yaşayabiliyor. Onların da çeşitli kanallardan destek almaları ve ne yapacaklarını iyi bilmeleri gerekiyor. Çeşitli hastanelerde kriz müdahale merkezleri de var. Herhangi bir hastanenin psikiyatri kliniklerine başvurduklarında gerekli desteği de alabilirler. Ama sürecin öncelikle adli bir süreçle başlayıp, tekrar benzer bir şeye maruz kalmayacaklarına emin olmaları, o güven duygularını biraz kazanmalarını sağlayabilir" diye konuştu.

"KADINLAR DA MAĞDURU DIŞLIYOR"
Ataerkil toplum yapısından kaynaklanan sorunlara değinen Dr. Demet, "Ataerkil toplum yapısından kaynaklanan 'Erkektir, ne yapsa yeridir' gibi söylemler de erkeğe bir takım haklar veriyor. Dolayısıyla kadın bu konuda pek çok hakkı yokmuş gibi gösterilip bizim kendi toplum içerisinde birey olarak hissettiğimiz kadın ve erkek rolleri de hatta kadınlar da dahil olmak üzere mağduru dışlamaya yönlendiriyor. Bunun en kötü sonucu da yaşanan post travmatik stres bozukluğu, ani tepkiler verme, kabuslar görme, sürekli kaçırılma isteği, topluma uyum sağlayamama, dikkat, bellek gibi alanlarda bozulmalar günlük yaşama adapte olmada güçlükler, en son gelinecek nokta ise intihara kadar götürebiliyor" dedi.
Tecavüzün ardından yaşanan bulaşıcı hastalıkları hatırlatan Dr. Demet, sözlerini şöyle tamamladı: "Tecavüzün sonuçlarından bir tanesi de mağdurun çeşitli bulaşıcı hastalıklarla karşı karşıya kalması. Hepatitten AİDS'e kadar pek çok cinsel yolla bulaşan rahatsızlıklar kadar pek çok riski var. Gebe kalma durumu da olabiliyor. İlk muayenede yapılacak şeyler çok önemli. Mağdurun yaşantısında bir de bunlarla uğraşmak yaşadığı travmayı daha şiddetli hale getirebiliyor."

Bakmadan Geçme