Afrin öncesi
1990'a geldiğimizde meselenin uluslararası bir boyut kazanacağınıhiç kimse bilmiyordu.
1990’a geldiğimizde meselenin uluslararası bir boyut kazanacağını hiç kimse bilmiyordu. 1991’de ABD Irak’a saldırınca Kürt meselesi Türkiye’nin kontrolünden çıktı. Çünkü meseleyle ilgilenen başka güçler fotoğraf karesindeki yerini çoktan almıştı. Sovyet sisteminin çökmesinden sonra kendi derdine düşen ve ABD’yle uluslararası hegemonya yarışını bırakan Rusya ise bölgeye uzaktan bakıyordu. Bir Sovyet müttefiki olan Irak vurulduğunda kılını bile kıpırdatmamıştı. Meydanı boş bulan ABD gemi azıya aldı. Çok geçmeden 36. Paralel çizildi ve Irak’ın kuzeyi Barzani ve Talabani’ye tahsis edildi. Doksanlı yılların ortalarına doğru ise ABD kontrolündeki Kandil ve çevresi PKK’ye açıldı. O dönem itibariyle Barzani ve Talabani resmen korunuyordu ancak PKK’nın da yedekte tutulması gerekirdi. Üstelik Öcalansız bir PKK’nın denetim altına alınarak ehlileştirilmesi çok daha kolaydı.
2003’te ikinci Irak saldırısı gerçekleştiğinde bölgede PKK dışında gayri yasal bir örgüt hemen hemen kalmamıştı. ABD’nin uzun vadeli çıkarlarıyla örtüşmeyen örgütler bir bir yok edildi. Irak’taki bölünmüşlüğe karşı çıkan ve 1 Mart (2003) tezkeresinde ABD askeri varlığına hayır diyen Türkiye’yle ipler kopma noktasına geldi. Süleymaniye’deki Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle ilişkiler iyice gerildi. ABD, Ortadoğu’da yapacağı düzenlemeye karşı çıkan ülkelere gözdağı vermek istiyordu. Durumun ciddiyetini kavrayan dönemin hükumeti, ABD tarafından geliştirilen Büyük Ortadoğu Projesine destek vermek zorunda kaldı. Bu amaçla Cemaatin başlattığı ve hükumetin destek verdiği, Atatürkçü ve Avrasyacı çevrelere karşı yürütülen operasyonlar art arda patlak verdi. Cemaat, rejimi ele geçirmek için o derece istekliydi ki Cemaatin bu sınır tanımaz heyecanı hükumeti bile korkuttu. İki baş bir tencerede kaynamazdı. Cemaatle hükumetin kılıçları aynı anda çekildi. Arkasında ABD olmasına karşın ekonomik ve siyasi mevzilerini kaybeden taraf ise Cemaat oldu. Bu bir Türkiye-ABD çelişkisiydi ve Büyük Ortadoğu Projesindeki ortaklık bile işe yaramamıştı. Suriye iç savaşından sonra çıkarların uyuşmadığı, hatta kökten bir çelişkinin su yüzüne çıktığı görüldü. Hendek savaşı, canlı bombaların kitlesel kıyıma dönük eylemleri Türkiye’de iç savaşı tetikleme amacına dönüktü. Fakat ne Kürtler buna pirim verdi ne de Türk devleti bu saldırılar karşısında geri adım attı.