Akilli toplum

Toplumda gelen bahar mevsimiyle ilgili bir rehavetten midir, yoksa herkesin müptelası olduğu internet bağımlılığından dolayı her şeyi sanal ortamda mı görüyor? 100 yıldan fazla var olan Kürt meselesi ve 30 yıldır silahlı çatışmanın hakim olduğu topraklarımızda sanki sihirli bir değnek inecek ve herşey toz pembe, güllük, gülistanlık olacak. Yok öyle bir şey.
Bir süreç başlamıştır. Taraflar emin adımlarla içten ve dıştan gelecek ayak oyunlarına, işi sulu hale getirmeye çalışanlara kulak asmadan ilerlemeye devam etmelidirler. Kısa vadede en önemlisi olan silahların susmasıdır, o da sağlanmıştır. Daha sonra halkın gerçek sesine kulak vererek adım, adım sanki mayınlı bir araziden geçiyormuş gibi çok ama çok temkinli yürüyerek en az 5-10 sene süresinde mutlu sona ulaşılabilir. Kürt ve Türk halkı arasında zaten bir küslük yoktur ki barışsınlar?
Gerçekte 30 yıl evvel küsselerdi Türkiye'nin batısında, doğusunda, güneyinde, kuzeyinde bir arada yaşama şansları olur muydu? Zor zamanlarda bir birine yardım için koşar mıydılar?
Geçmişteki onlarca tetiklenmiş isyan var bu topraklarda.  Yıllarca yaşanmış sağ, sol çatışmalarında kıyıma uğramış büyük bir gençlik var. Akabinde sahneye konulan en büyük oyunu 30 yıl oynadılar. Çok kıyımlar verdi bu ülke ama çok şükür örsle balyoz arasındaki demir misali çelik gibi oldu insanlarımız, acı çeke çeke .
Ama artık yeter diyerek önümüze çıkan bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirelim. Barış kelimesini, demokratikleşme kelimesini, analar ağlamasın söylemlerini dilimizle değil kalbimizle söyleyelim. Söylemekte kalmayalım 63 tane akil adamdan biraz, biraz akil alarak aklımızı başımıza toplayalım. Baştaki gibi 63 değil de sayıları 62 de kalsaydı hiç olmazsa sonunda 62 den bir tavşan çıkarırlardı? Şimdi içlerinde sürece gerçek anlamda katkıda bulunanların sayısı beşi geçmez.  Lütfen çok rica ediyorum kuru derede insanı sele boğacak her şeyi bu süreçten uzak tutalım.  Kurtuluş Savaşında destan yazan çılgın atalarımız gibi yine yedi düvele elbirliğiyle çılgınlığımızı gösterelim ve toprağın altında yatan binlerce gencimize boş yere ağıt yakmayalım.
Zamanın birinde bir bilgeye sormuşlar dildeki sevgiyle kalpteki sevgi arasındaki farkı, bilge soranları ertesi gün yemeğe davet etmiş. Gitmişler evin kapısını çalıp içeri girmişler, odada yer sofrası üçer kişi karşılıklı oturmuş önlerinde taslarda çorba ve ellerinde sapları bir metre tahta kaşıklar bilge kaşıkların saplarının ucundan tutarak çorbayı için demiş, altı kişi başlamışlar çorba içmeye tabi ki hiç biri bir kaşık çorbayı dahi ağzına dökememiş her taraf çorbayla kirlenmiş. Bilge misafirlere yarın aynı saatte gelmelerini söylemiş. Ertesi gün yine çorba ve yine başka altı kişi oturuyormuş sofrada, yine tahta kaşık vermiş, yine saplarının ucundan tutarak içeceklerini söylemiş bilge.
Bu sefer altı adam kaşıklarını çorbayla doldurup karşısındakine yedirmiş altı kase çorbada yenmiş sofradakiler doymuş. Bilge misafirlere dönerek  'önceki altı kişinin birbirine olan sevgisi dillerindeydi önce kendi midesini düşündükleri için hiç biri çorbayı içemedi. Bu günkü altı kişi birbirini kalben seviyorlar, onun içinde hiç düşünmeden ilk lokmayı birbirine ikram ettiler ve hepside doydu' demiş. Toplum olarak birbirimizi kalben sevmemiz dileğiyle .......
Hoşçakalın

 

Bakmadan Geçme