Akıllı Yaşamaktan Bıktım

Gökyüzü yağıp yağmama kararsızlığını üzerinden atmış. Kurşuni bulutlar çepe çevre sarmış. Şakır şakır yağıyor yağmur. Toprak, göletler, hayvanlar ve insanlar bekliyorlar, hayalleriyle birlikte. Bulutlar kış uykusundan çıkmış gibi coştukça coşuyor. Yağmur içimi ısıtıyor. Kız kulesine bakarken. Boğazın suları ahenkle dans ediyor, balıkçının kayığı ile uyum içinde. İstanbul'un üzerini yağmur bulutları kaplamış.
 Ahenkli muhteşem bir yağmur. Oturduğum mekânın camını dövüyor. Yeni gelmiş uzaklardan, uzaklar diye bir yerden; taze ekmek tadında kokuyor toprak. Buharlaşarak yıkıyor günahları.Gizemli,taşlaşmış ruhları. Yem yeşil bir ormanda küçücük bir kulübe içinde. Sıcacık sobanın başında bekleyen Yaşlı Rind gibi hüzünlü bekleyiş içinde. Camın kenarından bir damla sızdı içeriye pencereden, kaçak girerek yağmur tanesi. Uzaklardan haber getirmiş, herkeslerden. Diğer taneler sırada bekliyor. Odam mis gibi Allah kokuyor. Taze ekmek tadında. Ruhum mis gibi kokuyor, Allah kokuyor. Ruhumun yalnızlığını gideriyor damlalar.
 Zaman kıskacına almış istediği gibi yoğuruyor, hiç durmadan. Gelenlerden selam alıp gidenleri uğurluyoruz, birer birer. Sanki hüzün aylarını yaşıyoruz. Sanki sıraya girmiş gibiler. Her biri kitap sayfalarından kopmuş, yapraklar gibi teker teker ayrılıyor. Kimisi arkasına kocaman bir sevgi, kimisi aynı ölçüde nefret bırakarak. Ateş kimini yakıp kimini ısıtıyor. Gidenin ardında yerini hüzün alıyor. Son istasyonlardan uğurluyoruz, sonsuzluğun kucağına. Kimimiz gül atarak, kimimiz nefret. Rengi ne olursa olsun,şekli ne olursa olsun.Kim ne derse desin,ayrılığın kendisidir hüzün. Belki de hüzün bırakan gidenin kendisi değil ayrılığın bırakandaki izi. Gidenlerin yeri, kalanların ufku aydınlık olsun hiç çeşidine bakmadan.
 Dünyaya sadece bir kez geliyoruz. Mademki sağlıklı nefes alıyoruz, bir şeyler, iyi bir şeyler yapmak lazım.Son istasyondan uğurlanırken,herkeslerden gül almak lazım. Herkesin, uzaklardan bir yerlere selamını götürebilmek için. Güzel bir şeyden başlamak lazım. Onu beceremiyorsak, güzel bir şey söylemek, oda yoksa, görmek, göremiyorsak yazmak. Yazmayı beceremiyorsak niyetlenmek lazım.Güzel bir şeyden başlamak lazım çünkü her insan ölebilecek yaştadır. Kavgalardan, kızgınlıklardan, hırstan, nefretten uzak durmanın zamanının gelip te geçtiğinden.
"İnsanlar akıllı yaşamaktan bıktı.Gönüller ve gönüllülerin ihtiyacı terk edildi.Akıllı yaşama inandık, gönüllü bir ömür sürmeyi unuttuk, sevme hakkımızı da kullanamaz olduk"der Gürbüz AZAK.
Gönül yanımızı yitirdik. Sevme hakkımızı unuttuk.Kuru mantık ile bakmaya yeltendik, her daim madde içinde yoğrulduk. Maddeleştik. Sevme hakkımızdan vazgeçtik. Kin, nefret, hırs, ürkütme, korkutma, yok sayma hakkımızı sonuna kadar kullandık ve halen kullanıyoruz. Oysa sevme hakkımızı henüz sıraya koymadık. Zaman geçiyor ve her insan ölümü yaşayacak yaştadır. Dünyaya  bir kez geliyoruz. Her şeyi sevmeye, ocakta tütenleri, kırlangıçları, serçeleri, kedileri, kahve kürsülerini aklınıza gelebilecek herşeyi. İnsanı en başta sevmeyi. İnsan olanı. Çıkmaz sokakların tek çıkışıdır sevgi.
Akıllı yaşamaktan bıktım. Çünkü gönlüm ve gönlümün ihtiyacını terk ediyorum, akıllı yaşarken. Kuru mantık, iliklerimi kuruttu. Gönül yanımıza küs olmaktan yoruldum. Acı veren eski alışkanlıklarımızdan kurtulmak zorundayız, hem de şimdi.
İstanbul'un üzerini yağmur kapladı. Yağmura tutuldum. Ruhum ıslandı. İstanbul ile birlikte. Aklımı terk ettim. Gönül dünyama konuk oldum. Gönül dünyamdan yağmur damlaları ile ıslandım. Gidenlerin ardından hüzünlendim. Kuru çöllerde gezen aklıma küstüm. Herkes akıl deryasında geziyor. Ben aklıma isyan ettim. Akıllı yaşamaktan bıktım,kocaman bir kucak açmak için… Sevgi ile kalın…

Bakmadan Geçme