AKP, Nereden Nereye?
AKP bu güne nereden ve nasıl geldi, şimdi nereye doğru gidiyor? Bu soruya doğru cevap vermek için kuruluş yıllarına geri gitmek gerekir. Bilindiği üzere İslami hareketin Milli Nizam Partisinden beri lideri merhum Erbakan'dı.
şimdi nereye doğru gidiyor? Bu soruya doğru cevap vermek için kuruluş yıllarına geri gitmek gerekir. Bilindiği üzere İslami hareketin Milli Nizam Partisinden beri lideri merhum Erbakan'dı. Erbakan, 28 Şubat sürecinden sonra partisi kapatılmış, kendisi de siyaseten yasaklı duruma düşmüştü. 14 Mayıs 2000 yılında, Fazilet Partitisi Erbakan'ın desteklediği Recai Kutan önderliğinde kongreye gitti. Bu kongrede, Erbakan'ın politakalarından ve onun etrafında kümelenmiş "yaşlılar takımı" denilen grubun uygulamalarından rahatsızlık duyan bir grup (A. Gül, B. Arınç, T. Erdoğan, A. Şener) "yenilikçiler" olarak örgütlenip parti içi iktidar mücadelesi başlattılar. "Yenilikçi Grup" Abdullah Gül liderliğinde, Kutan'a karşı kongreye gitti, kaybetti.
O süreçten sonra Gül, Erdoğan, Arınç ve Akşener dörtlüsü Fazilet partisinden ayrılarak 2001 yılında AKP'yi kurdu. Kongre, Erdoğan'ı eşitler arası birinci sıfatıyla genel başkan yaptı. İsrtanbul Belediye başkanı iken bir şiirden dolayı hapis yatması ve eskiye karşı yeniyi savunduklarını ileri sürerek ortaya çıktıkları için Erdoğan ve arkadaşları kendi tabanlarında sempatiyle karşılandılar.
Bu grup, Erbakan'dan ve onun tekçi yönetiminden ve dünyayı okuma biçiminden şikayet ediyorlardı. Bu yüzden kurulduktan sonra da Erbakan'ın politikalarını, yönetimini ve zihni yönelişlerini şiddetle eleştirmeye koyuldular. Onlara göre; Erbakan tek adamdı, onlar tek adamlığa karşı ortak akıl diyorlardı. Erbakan'ın partilerinde demokrasi yoktu onlar parti içi demokrasiyi savunuyordu. Erbakan partide tek adamdı, onlar lider değil, kadro hareketi diyorlardı.
Bunların hepsi ilk etapta kulağa hoş geliyordu. Aynı meşrepten kişilerdi fakat onlar bu yüzden yollarını ayırmışlardı. Geride kalanlar ihtiyarlar takımıydı, onlarsa, geride bıraktıklarının daha aksine gençti, gençliğin her daim çekici bir cazibesi vardı.
Tek değişiklik bunlar değildi tabi. Asıl değişimi politikalarda, hedef, program ve kadroda yaptılar ve her değişim ya da değişim iddiası onları biraz daha büyütüyordu.
28 Şubat bir silindir gibi geçmişti herkes gibi onların da üzerinden. 28 Şubat sonrası Erdoğan ve arkadaşları Özal'ın bıraktığı boşluğu doldurmaya aday olduklarını söylüyordu. Hem iç hem dış konjonktür de müsaitti. En önemlisi de Türkiyeyi küreselleşmeye kendilerinin entegre edeceklerinin vaadi ile içerde ve dışarda ortaya çıktıklarında, ilk seçimde, 2002 yılında seçmenin üçte birlik desteği ile; (seçim sisteminin marifeti sayesinde) üçte iki milletvekili çıkararak iktidara geldiler.
Bu minval üzere Erdoğan öncülüğündeki yenilikçiler eski yol arkadaşlarından farklı olarak çıtayı daha da yükselterek üç konuda ısrarla değiştiklerini ileri sürerek taraftarlarını büyütmeye, iktidarlarını daim etmeye koyuldular..
1) Onlara göre; Erbakan ve arkadaşları Milli Görüşçüydü, onlar Milli Görüş gömleğini çıkarıp, demokrasi gömleğini giydiklerini ileri sürüyordu.
2) Erbakan ve arkadaşları Avrupa Birliğinin Hristiyan Klübü olduğunu söylüyordu, onlar Avrupa Birliğinin Hristiyan Klubu olmadığını, gelişmiş değerler manzumesi olduğunu, hatta Türkiyeyi bu hedefe kendilerinin ulaştıracağını hararetle savunmaya başlamışlardı.