Aldanıyoruz belki aldatmalardan önce…
İşte bu yüzden bir sevda yaratıyorum hep bıçak sırtında…
Bazen kendimce düşünüyorum, neden böyle oldu?
Neden bir çelişki yumağı içinde, bir başka ilişkilere yöneldik.
Güzellikleri, sevgileri ve aşkları utandıracak şekilde birbirimizin gözlerine bakarak yalan, yanlış cümleler kurarak incittik birbirimizi, kaçamak yaşantılar ve aldatmalarla…
Başka çerçeveden bakınca, bir ilişkide güven değimlidir elma şekeri tadında yaşatan (yaşanan). O tadı alınca aldatılmışlık yok olmaz mı?
Peki, hangi sevdalı yürek bu kadar objektif bakabiliyor aşka, kaçamaklara ve kaçınılmaz gerçek aldatmaya.
Zor evet.
Ama olmalı.
İnsan her şeyden önce kendinin ve seçimlerinin farkına varmalı.
Tekliğini koruyarak bir ilişki de çift olabilmeli. İşte o zaman aldatılmışlık yok olur yerine güvenmişlik gelir.
Kişinin kendisi için önce güvenmeli.
İç hesaplaşmasında temize çıkabilmek için kendine ve ötekine saygısını koruyabilmek için ve zedeliyorsa durum kalpte bir yeri uygun yerde ilişkiden gidebilmek için.
Ama bir gerçek daha var.
Hızlı, tüketen, günü birlik ve duyguları bilmeden yaşanmaya başladı aşklar.
Hatta aşk bile denmiyor şimdiki yaşantılara.
Sadece tensel temaslar var.
Üstelik ten hissedilenler olmadan, anlamsızken sevmeyi bilmeyen insanların dürtülerine gem vuramaması, aslında şimdilerde sevişmenin adı.
Artık dürüst yaşantılar uzakta kaldı.
Korku bastı yüreklerimizi.
Seni seviyorum demek zorlaştı ya da her önümüze geleni sevdiğimizi sandık.
Bencil ve yalnızlığına sığınmaya itilen bir çağda, teknolojinin esiri oldu gözlerimiz. Aldatmalar sanallaştı, öyle eskisi gibi değil artık aldatmanın da açılımı.
Kapattıkça kapattı insan kendini, güvenmenin zorlu yolunda yürümeyi seçmek yerine. Sonrada kolaya kaçarak yaşanılan çağı suçladı…
Kadının kadınlığını, erkeğin erkekliğini sorguladı…
Hayatı ve ilişkileri harcarken en önce kendini harcadı…
Mutsuzluk kaldı elimizde sonunda.
Kasvetli, soğuk ve yabancılaşmış insanların oluşturduğu koca bir sis gibi çöktü üstümüze adına mutsuzluk denildi.
Aldatıldı diye suçladı belki biri diğerini, bakmadan kendine.
Yıkılmış bedenler, yalnız ruhlar kaldı geriye.
Şimdi kendimizi sorgulama zamanı gelmedi mi?
Nedir aldatma?
Nedir güven?
Nedir sevgi?
Kendi hesaplaşmamızı kendimiz yapmalıyız iç sesimizle…
Haklı, haksız savaşından vazgeçip duyguları ifadeyi öğrenmekle başlayınca yola, korkulardan arındırınca yüreği, her yaşantının sorumluluğunu alınca ve dürüst olunca geriye kalan güvenmişlik olur aldatmalardan.
Üstelik kaybeden yoksa aşkta, elinizde paylaşılan zamanlar kalacak, belki ilerde dudakta tebessümle anlatılacak.
Ama anlatılacak bir şekilde…
Adı aldatmak değil aldanmak olacak…
Sevgiyle ilerleyin