Allah'ın sevdiği, razı olduğu insanlar ve ameller

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

Fatih Perihan

1. Allah İhsanı ve Muhsinleri Sever

“İhsan” sözlükte; “bir şeyi iyi ve güzel yapmak, iyi, doğru, güzel ve yararlı iş işlemek, (ila) ve (be) harf-i cerleriyle kullanıldığında iyilik etmek, in’am ve ikramda bulunmak” anlamındadır. (İbn Manzur, Xlll, 115. Asım Efendi, lV, 590)

Ve Allah yolunda infak ediniz. Ve kendi nefislerinizi tehlikeye düşürmeyiniz. Ve (iyilik sahibi olunuz) ihsanda bulununuz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ muhsin olanları sever. (Bakara, 2/195)

Ve Rabbinizden bir mağfirete ve eni gökler ile yer genişliğinde olan bir cennete koşunuz ki, muttakîler için hazırlanmıştır. O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever. (Al-i İmran, 3/133-134)

İman edip salih amel işleyenler, Allah'tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, salih amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah'tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah'tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe, daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah iyilikte bulunanları sever. (Maide, 5/93)

Kimlere İhsanda Bulunulur?

Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, akraba olan komşulara, yakın komşulara, yanında bulunan arkadaşa, yolda kalanlara, sahip olduğunuz kölelere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez. (Nisa, 4/36)  

Buna göre ihsan şunlara karşı yapılırsa daha bir güzel olur:

l-   Ana babaya

ll-  Yakınlara

lll- Yetimlere, Miskinlere, Yoksullara

lV- Yakın ve Uzak Komşuya

V-  Yolculara ve Elimizin Altındakilere

Muhsinlerin Mükafatı  

Şüphesiz ki takva sahipleri Rablerinin kendilerine verdiği sevabı almış olarak cennet bahçelerinde ve pınar başlarında bulunacaklardır. Çünkü onlar bundan önce iyilik yapıyorlardı. (Zariyat, 51/15-16)

Medine halkına ve civardaki bedevilere, Rasulullah'ın emrine aykırı hareket etmek uygun olmadığı gibi, onun katlandığı zahmetlere öbürlerinin katlanmaya yanaşmamaları da yakışık almaz. Çünkü onların Allah yolunda çektikleri hiçbir susuzluk, hiçbir yorgunluk ve hiçbir açlık, ayrıca kâfirleri öfkelendirecek ayak bastıkları hiçbir yer veya düşmana karşı elde ettikleri hiçbir başarı yoktur ki, karşılığında kendilerine salih bir amel yazılmış olmasın. Çünkü Allah, güzel iş yapanların mükafatını zayi etmez. (Tevbe, 9/120)

2. Allah Takvayı ve Muttakileri Sever

“Zarar verecek şeylerden sakınmak, bir şeyi bir tehlikeye karşı korumaya almak”(İbn Faris, Vl, 131)  anlamındaki “vikaye” kökünden gelen “muttaki” kelimesi; kuvvetli bir himayeye girerek korunan, sakınan, kendini muhafaza altına alan, bunun gereği olarak korkan ve çekinen kimse” demektir. (Razi, ll, 20)

Kur’an’a göre bir insanın muttaki olabilmesi için iman edip kendisini şirk, küfür ve nifaktan koruması, Allah ve Peygamberinin emrettiklerini yapması, yasaklarından ve haramlarından sakınması  günahları terk etmesi, dünya ve ahirette  kendisine zarar verecek şeyleri yapmaktan çekinmesi gerekir.(Taberi, l, 99-100)

Hayır. Kim ahdini ifâ eder ve ittikada bulunursa şüphe yok ki Allah Teâlâ o muttakîleri sever. (Al-i İmran, 3/76)

Allah Teâlâ'nın katında ve peygamberinin katında o müşrikler için nasıl bir ahd olabilir! Mescid-i Haram'ın yanında kendileriyle muâhede yapmış olduklarınız müstesna. İmdi onlar size karşı istikamet gösterdikçe siz de onlar için istikamette bulunun. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ muttakîleri sever. (Tevbe, 9/7)

3. Allah Adaleti ve Adil Mü’minleri Sever

“Adalet” bir insanın insaflı olması, özünde, sözünde, fiil ve hükümlerinde doğru olması, her şeyi yerli yerinde yapması, dengeli davranması, haklıya hakkını, yetkili olması halinde haksıza cezasını vermesi, iman edip salih ameller işlemesi, haram ve günahlardan sakınması anlamındadır. Adil/muksıt insan olabilmek için iman edip salih ameller işlemek ve İslami hükümleri uygulamak gerekir.

Muhakkak Allah Teâlâ size emrediyor ki, emanetleri ehline veriniz ve insanlar arasında adâletle hükmediniz. Şüphesiz Allah Teâlâ size bununla ne güzel öğüt veriyor. Şüphe yok Allah Teâlâ bihakkın işitici ve bihakkın görücüdür. (Nisa, 4/58)

Şüphesiz ki Allah, size adaleti, iyilik yapmayı ve yakınlara bakmayı emreder; hayasızlıktan, fenalıktan ve azgınlıktan nehy eder. Öğüt almanız için size böyle öğüt verir. (Nahl, 16/90)

Allah, sizinle din hususunda savaşta bulunmamış ve sizi yurdunuzdan çıkarmamış kimselere iyilik etmenizden ve onlara adâlette bulunmanızdan sizi nehy etmez. Şüphe yok ki Allah, adâlette bulunanları sever. (Mümtehine, 60/8)

4. Allah Sabrı ve Sabreden Mü’minleri Sever

“Sabır” sözlükte; “hapsetmek, tutmak, birini bir şeyden alıkoymak ve dayanmak” anlamına gelir. (İbn Manzur, lV, 438)

Kur’an’a göre insanın; hem ilahi musibetlere, (2/155-156) kafirlerin eza, cefa ve alaylarına, (3/186; 14/12) insanların kötülüklerine, (16/126; 42/40)hem de nimetlerin şükrüne, (11/11) Allah’a ibadet ve itaate, (19/65) harama ve yasaklara, (8/46) öfke ve sinirlenmeye, (42/37; 3/134) savaş cihad ve kötülüklerle mücadeleye, (3/142; 8/66) karşı sabretmesi gerekir.

Ve nice peygamberler ile beraber birçok âlimler, savaşta bulundular da Allah yolunda kendilerine isabet eden şeylerden dolayı ne gevşediler ne zaafa düştüler, ne de baş eğdiler. Allah Teâlâ ise sabredenleri sever. (Al-i İmran, 3/146)

Vallahi Biz sizleri elbette biraz korku ile, açlık ile mallardan, canlardan, mahsulattan biraz eksiklik ile imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele. (Bakara, 2/155)

Sabır Öfke Anında Güzeldir

 (777)- İbnu Abbas (r. anhümâ), "Ne (her) iyilik, ne de (her) kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel yol ne ise onunla önle. O zaman görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse bile, sanki yakın dost(un olmuş)tur. Bu (en güzel haslete),  sabredenlerden başkası kavuşturulmaz. Buna büyük bir hisseye mâlik olandan gayrisi eriştirilmez" (Fussilet,34-35) âyetiyle ilgili olarak şu açıklamayı yaptı: "(Ayette kastedilen en iyi yol) öfke anındaki sabır, kötülüğe maruz kalındığı andaki aftır. İnsanlar bunları yaptıkları takdirde, Allah onları korur, düşmanları da kendilerine eğilir. Sanki samimi dost olur." (Buharî, Tefsir, Hâmim, es-Secde (Fussilet) 1.)

Sabredene Cennet Vardır

 (3235)- Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle demiştir: "Ben kimin iki sevdiğini almışsam ve o da sevabını umarak sabretmişse, ona cennet dışında bir mükâfat vermeye razı olmam."(Tirmizî, Zühd 58, (2403).)

Sabır Ziyadır

 (4672)- Ebu Malik el-Eş'arî (r.a) anlatıyor: "Resulullah (a.s) buyurdular ki: "Abdest imanın yarısıdır. Elhamdülillah mizanı doldurur; sübhanallah ve’l-hamdülillah arz ve sema arasını doldurur; namaz nurdur; sadaka  burhandır; sabır ziyadır; Kur'an ise lehine veya aleyhine bir hüccettir. Herkes sabahleyin kalkar, nefsini satar; kimisi kurtarır kimisi de helak eder." (Müslim, Taharet 1, (223); Tirmizî, Daavat 91, (3512); Nesaî, Zekat 1, (5, 5-6).)

5. Allah Mütevekkil İnsanları Sever

“Tevekkül” kelimesi, “bir işi tamamen birine havale etmek, sipariş etmek” anlamındaki “v-k-l” kökünden gelir.

Sözlükte, “Allah’a güvenip bağlanmak ve O’na teslim olmak” demektir. (Rağıb, s. 531)

Ve Allah'a tevekkülde bulun.Vekil olmaya Allah kâfidir. (Ahzab, 33/3)

Allah'tan bir rahmet sebebiyledir ki, onlara yumuşak davrandın, ve eğer sen çirkin huylu katı yürekli olsaydın, elbette etrafından dağılırlardı. Artık onları affet. Onlar için istiğfarda bulun. Ve onlar ile iş hususunda müşavere yap. Sonra ettiğin zaman da Allah Teâlâ'ya tevekkül et. Şüphe yok ki Allah Teâlâ tevekkül edenleri sever. (Al-i İmran, 3/159)

Ve o kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, elbette ki onları cennetten altlarından ırmaklar akan yüksek makamlara içlerinde ebedîyyen kalmak üzere yerleştireceğiz. İyi amellerde bulunanların mükâfatı ne kadar güzeldir. O zâtlar ki, sabrettiler ve Rablerine tevekkülde bulundular. (Ankebut, 29/58-59)

6. Allah Temizlenenleri Sever

Kur’an’ın “oku” emrinden sonra ikinci sırada inen ayetinde

 “Elbiselerini temizle” (Müddessir, 74/4) emri verilmiş, Bakara suresinin 222. ayetinde ise

 “Allah, temizlenenleri sever” buyrulmuştur. Bu ayetteki temizlik “haramlardan kaçınma” (adet halinde cinsel ilişkide bulunmama)dır. Dolayısıyla haramlara ve günahlara dalmak manevi kirliliktir. Bunlardan arınmak ise temizliktir.

Efendimiz Aleyhisselam da;

 (2138)- İbnü’l-Müseyyeb (r.a)'den rivayet edildiğine göre demiştir ki: "Allah Teâlâ Hazretleri münezzehtir, (halde ve sözde) nezîh olanı sever; temizdir, temizliği sever; kerîmdir, keremi sever; cömerttir, cömertliği sever. Öyle ise avlularınızı temizleyin ve yahudilere benzemeyin." (Tirmizî, Edeb 41, (2800).)buyurarak bu güzel özelliklere dikkat çeker.

Günahlar insanı manen kirlettiği gibi sevap olan fiiller de insanı manevi kirden arındırır.

Nefsini (şirk, küfür, nifak ve isyandan) temizlemiş olan şüphe yok ki, felâha ermiştir. Ve muhakkak ki, nefsini (bunlarla) kirleten de hüsrâna uğramıştır.(Şems, 91/9-10)

Onların mallarından bir sadaka al, onunla kendilerini temizlemiş, tezkiye etmiş olursun. Ve onlara dua et, şüphe yok ki, senin duan onlar için bir sükûnettir ve Allah Teâlâ kemaliyle işiticidir, bilicidir. (Tevbe, 9/103)

7. Allah Tevbeyi ve Tevbe Edenleri Sever

“Tevbe” günahlardan dönmek demektir. Şirk, küfür ve nifaktan iman ederek, isyandan ise itaate dönerek tevbe edilir. Samimi (nasuh) tevbe edebilmek için; günahın itiraf edilmesi, pişmanlık duyulması ve o günahın tamamen terk edilip bir daha işlenmemesi, kul hakkı varsa sahibine hakkın ödenip helallik dilenmesi  gerekir.

Ve sana hayz halinden soruyorlar. De ki: "O bir kerih şeydir. Artık hayz zamanında kadınlarınızdan çekiliniz. Ve onlara temizleninceye kadar yaklaşmayınız. Fakat iyice temizlendikleri vakit onlara Allah'ın size emrettiği yerden varın. Şüphe yok ki Allah Teâlâ çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri de sever."  (Bakara, 2/222)

 (Onlar) Tevbe edenlerdir, ibadette bulunanlardır, hamd edenlerdir, oruç tutanlardır, rükûa, secdeye varanlardır, mâruf ile emir ve münkerden nehyeyleyenlerdir ve Allah Teâlâ'nın hududunu muhafazada bulunanlardır. İşte (o) mü'minleri müjdele. (Tevbe, 9/112)

Ey mü'minler! Allah'a Tevbe-i Nâsûh ile tevbede bulunun. Umulur ki Rabbiniz sizden günahlarınızı örter ve sizi altlarından ırmaklar akar cennetlere girdirir. O gün ki Allah, Peygamberini ve O'nunla beraber imân etmiş olanları rüsvay etmez. Nûrları önleri ve sağ tarafları arasında koşar. Derler ki: "Ey Rabbimiz! Bize nûrumuzu tamamla, bizim için mağfiret buyur. Şüphe yok ki Sen her şey üzerine hakkıyla kâdirsin." (Tahrim, 66/8)

8. Allah Cihat Yapanları Sever

“Cihat”; mü’minin kötülüklerle mücadele etmesi, İslamın tanınması, bilinmesi ve yaşanması için çalışmasıdır.

Şüphe yok ki Allah, O kimseleri sever ki O'nun yolunda sanki bir muhkem binâ etmişler gibi saf bağlayarak savaşta bulunurlar. (Saff, 61/4)

Gerçek Mü’minler

Ve o kimseler ki, imân ettiler ve muhâcerette bulundular ve Allah yolunda cihada atıldılar. Ve o kimseler ki, (muhacirleri) barındırdılar ve yardım ettiler. İşte bihakkın mü'min olanlar onlardır. Onlar için bir mağfiret vardır ve bir kerîm rızık vardır. (Enfal, 8/74)

9. Allah Mü’minlere Karşı Alçakgönüllü Olanları Sever

Ey imân edenler! Sizden her kim dininden dönerse, muhakkak Allah bir kavmi getirir ki, onları sever, onlar da O'nu severler. Mü'minlere karşı mütevazi olurlar, kâfirlere karşı da izzet sahip- leri bulunurlar. Allah yolunda savaşa atılırlar ve kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte o, Allah'ın fazlıdır, onu dilediğine verir ve Allah Teâlâ vâsidir, alîmdir. (Maide, 5/54)

Alışverişleri Dahi Müsamahalıdır

 (201)- Ebu Hüreyre’den gelen bir rivayette Rasulullah (a.s) şöyle buyurur: "Allah, satıştaki müsâmahayı, satın alıştaki müsâmahayı, ödemedeki müsâmahayı sever" (Tirmizî, Büyû 75 (1319)).

 (2187)- Hâlid İbnu Ma'dân -merfu olarak- rivayet ediyor: "Rasulullah buyurdular ki: "Allah refikdir, (yumuşaklık, kolaylık, müsamaha sahibi). Bu sebeple rıfkı sever, rıfk sebebiyle razı olur, rıfk (sahibin)'e mahsus bir yardımı vardır ki, şiddet sahipleri bu yardımı göremez. Öyleyse bu, dili olmayan hayvanlara bindiğiniz zaman bunlara konaklama yerlerinde mola verin. Eğer geçtiğiniz arazi çoraksa, oradan hayvanın iliğini kurutmadan çıkın. Gece yürüyüşünü tercih edin. Zîra geceleyin arz, gündüzleyin dürülmeyecek şekilde dürülür. Yol üzerine (geceleyin) konaklamaktan kaçının. Çünkü o, hayvanların yolu, yılanların sığınağıdır." (Muvatta, İsti'zân 38, (2, 979).)

Bir Kişiyi Allah Sevince…

 (3346)- Ebû Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Rasulullah (a.s)  buyurdular ki:

"Allah bir kulu sevdi mi Cebrâil Aleyhisselâm’a:

"Allah falanı seviyor, onu sen de sev!" diye seslenir. Onu Cebrâil de sever. Sonra o, sema ehline: "Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!" diye nidâ eder, derken, bütün sema ehli de onu sevmeye" Allah falanı seviyor, onu siz de sevin!" diye nidâ eder, derken, bütün sema ehli de onu sevmeye başlar. Sonra onun için arz (halkı arasına hüsn-ü kabûl) konur." (Buhârî, Tevhid 33, Edeb 41; Müslim Birr 157, Muvatta, Şi'r 15; Tirmizî, Tefsîr, Meryem (3160).)

Bakmadan Geçme