Altın Bilezik
Bir sabah yine kendini gözleri tavanda, şıkır şıkır seslenen yağmur damlacıklarını dinlerken buldu. Az sonra pencereye yöneldi. Sadece yağmurun sesi değildi ona seslenen. Vapur düdüğü, araba kornası, tramvay çanı… Şehir büyük bir uğultuya bürünmüştü… Yıllar önce geldiği bu koca şehir kuş seslerini biraz esirgemiş olsa da, sunduklarıyla güzel göründü gözüne.
Bir sabah yine kendini gözleri tavanda, şıkır şıkır seslenen yağmur damlacıklarını dinlerken buldu. Az sonra pencereye yöneldi. Sadece yağmurun sesi değildi ona seslenen. Vapur düdüğü, araba kornası, tramvay çanı… Şehir büyük bir uğultuya bürünmüştü… Yıllar önce geldiği bu koca şehir kuş seslerini biraz esirgemiş olsa da, sunduklarıyla güzel göründü gözüne.
Akşam çıkacağı yolculuktan önce, yağan yağmur onu gideceği yere, ama yıllar öncesine alıp götürmüştü bile:
"Bereket yağıyor" derdi annesi. Bir kere bile yağmur yağarken akan dam, odanın her yerinde dolaştırdığı leğenler ve yaptığı temizlikten şikâyet etmemişti. Yattığı yerden izlemeye alıştığı damlalar usul usul aşağıya inerken çıkan ritmik seslerin ninnisine de alışıktı. Babası her yıl evlerinin damını onarır, yağmura kara hazırlık yapardı.
O zamanlar lisedeydi Nazlı. Üniversite sınavına girecekti.
Babası "kızım, şehir dışında okutamam seni. Buradan bir bölüm yaz" diyordu Oysa Hâkim olmak istiyordu ne çare ki, şehirlerinde Hukuk Fakültesi yoktu.
Doğuştan engelli olan kardeşine baktı. O hep gülümseyen yüzüne. Belki de bunların farkında olmadan yaşamakta olan kardeşi mutluydu. Kendisi annesi ile babasının geç sahip oldukları ilk çocuklarıydı. Babası kızını kucağına almak için adaklar vaat etmiş, her yıl bir kurban sözü vermişti. Sonra ne olduysa olmuş, işleri aksamaya, küçük dükkânda işler iyi gitmemeye başlamıştı. Son birkaç yıldır kurbanını kesemiyor, Kızından sonra sahip olduğu oğullarının engelli olmasını da, işlerinin ters gitmesini de buna bağlıyordu. Yaradan bana mesaj yolluyor diye düşünüyordu. Bunca yıl hep ondan bir şeyler istedim. O da verdi. Şimdi o benden istiyor olabilir mi? Artık nefsini susturmalı, talepkar değil, itaatkâr olmalıydı.