''İşte Gidiyorum Çeşm-i Siyahım...''
Bu türküyü dinlediğim de, aklıma hep Van gelir. 1980 yılının 29 Ekim'in de ayrıldım Vandan. Gidiş o gidiş, 15 yıl aradan sonra, hayırlı bir sebep vesileyle bir haftalığına doğup büyüdüğüm topraklara geldim. Ne zormuş gurbetlik, ne çok özlemlerim varmış meğer.
Bu türküyü dinlediğim de, aklıma hep Van gelir. 1980 yılının 29 Ekim'in de ayrıldım Vandan. Gidiş o gidiş, 15 yıl aradan sonra, hayırlı bir sebep vesileyle bir haftalığına doğup büyüdüğüm topraklara geldim. Ne zormuş gurbetlik, ne çok özlemlerim varmış meğer.
Bu yıl, yine Van ile kucaklaşma zamanı gelmişti ve Canlar ile buluştuk.
Toprağımızın Havası, Suyu, Denizi (göl'ü), Güneşi, Hele o bahçeleri yok muydu, yaşam kaynağımızmış meğer. Büyüklerimizin canı gönülden bahçelerine sahip çıkmalarını şimdi idrak ettik, ettik ama geriye bağ bahçe kalmamış maalesef.
Ve;
Türkü de geçen sözlerin beni etkisi altına almasını da, aşağıda dilim döndüğünce ifade edeyim canlar.
Çeşm-i Siyahım (Van'ım) dan ayrılırken ardım da Dağlar (Erek, Artos, Suphan) sıralansa da, derdimi sermaye olarak bırakıp ah ile uzaklaştım. Karardı içim, dostlarım karalansa da, gitmeler zorunluydu.
Dayım Hüsnü Türközü şöyle dedi ''Yeğenim dolaşalım Göl çevresinde ki, Yüce Dağları'' dedi. Bu teklif en güzel hediyeydi bana.
Hani, hediye alırsınız ve heyecanlanıp biran önce paketi açıp için de ne var dersiniz ya, bende de o heyacan var. Biran evvel yola çıkmalıydım hediyeme ulaşmak için. Son haftanın bir gününü Van Gölü çevresini dolaşmaya ayırdım. Ve yola revan olduk, Kilometreler tükendikçe içimdeki heyecan hüzne bürünüyordu. Bitmesin istiyordum gün, Güneş Van Gölün de batarken hafızamda son an'ın kalması için gözlerimi kapamak istedim.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ