1915'DE NELER YAŞADIK NELER

Ümit Kayaçelebi yazdı...

1915 yılında Van'da Türkler ve Ermeniler kardeş kardeş ve huzur içerisinde yaşamaktaydılar. Van bir huzur şehri ve asude bir diyarken dışarıdan harici güçlerin fitnesi ve kışkırtmasıyla bir anda Van'da her şey değişti ve birbiriyle komşuluk yapan alış verişte bulunan insanlar birbirlerine hasım kesildiler.

Van'ın o yıllardaki merkez nüfusu 30 bin. Van İlbayı da (Van Valisi) Cevdet Paşa. Cevdet Paşa Tahir paşanın mahdumudur. Hakkari Mutasarrıfı iken 1912 yıllında Vali olarak Van'a tayin edilmiş ve Van'ın Ruslar ve Ermeniler tarafından işgal edildiği 1915 yılına kadar Van'da Vali olarak vazife yapmış ve aynı yıl da Adana'ya Vali olarak tayini çıkmıştır.

Güzel günler yaşanıyordu. Müslümanlar da olmayan nimetler ve maddi imkanların hepsi Ermenilerde mevcuttu. Şehrin ticareti alım -satımı gemicilik başta olmak üzere her şey onların elinde idi. Ama dışarıdan, Ruslar, İngilizler, Fransızlar önce Avrupa'da okuyup Van'a gelen Ermeni Dığalarını (gençlerini) kandırdılar ve onlarda halkı tahrik ederek devlete baş kaldırmanın isyanın ilk aktörleri oldular.

Komiteler, Ermeni halkını mütemadiyen kışkırtıyorlardı 'Büyük ermeni imparatorluğu' kurulacağına inandırmaya çalışıyorlardı.

20 Mayı 1915 de bu başkaldırılar neticelendi ve Rusların Van'a girmesiyle Ermeniler hakiki hüviyetlerini izhar etmekten de geri kalmadılar. 20 Mayıs 1915 de Van işgal edilince Ermeni çetecilerinden Aram Manukyan'ı Van'a vali ilan ettiler.

İşte o anda Van'da üst düzeyde 6 ermeni taburu bulunuyordu;

1.taburun başında Antrakt

2.Taburun başında Dro

3.Taburun başında Hamazps

4.Taburun başında Kari adlı komitacılar bulunuyordu. Ve bu 6 taburun içerisinde 10 bin gönüllü ermeni komutacı bulunmaktaydı. Bu saydığımız çetecilerden en azılısı en eli kanlısı en hunharca cinayet işleyenleri

Bir de bu taburların içerisinde bizim kurtuluş savaşında nasıl dağlarda efelerimiz vardıysa temsilde hata olmasın onların da bu davaya inanmış canını bu yola koymuş fedaileri, elebaşları vardı ve onlarda bu işte baş rolü oynuyorlardı.

İşte Van'da Van halkına en büyük zulmü gerçekleştiren o sergerdelerin başları da şunlardı;

'Cideciyan

Terziaşıyan

Kapamacıyan

Berberiyen

Darityan

Pastırmacıyan

Papazyan

Tütünciyan

Avamaciyan'

Van'ın işgalinde merkezde yapılan en hunhar cinayetlerin katliamların başında hep bu sergerdeler olmuşlardı.

Tabiî ki bu caniler bu şakiler, bu cinayet şebekeleri kendi başlarına buyruk değildiler. Onları yönlendiren onlara emir veren, onlara salahiyet veren başta Ermeni çeteleri vardı. Ve bu sergerdeler işte aşağıda isimleri geçen Ermeni çetelerine bağlıydılar;

Kara Haç

Taşnaksiyan

Aramiyan

Veremiyan

Hınçak

Truşaklar

Hişinçaklar

Rumkavarlar

Silahılar

Hamazapslar

İşte bu sayılan ermeni çetecilerin içinde en azgını en acımasız olanı ve en akla gelmedik işkencelerle Van halkına ölüm yağdıran hamazaps çetecileriydi

Van'daki Tümen Sarıkamış cephesinde çarpışmaya gitmiş ve Van'da şehri korumak üzere sadece çok az sayıda jandarma ve polis var. Bunlarda ancak güçleri nispetinde şehirde vazife yapmaya çalışmaktalar. Askerler cephede, Ruslar şehre girmiş, ermeni başkaldırmış ve Ruslara mihmandarlık yapmakta. Eli silah tutan bir avuç insan ve askerle Ruslara ve Ermeniler karşı koymak çok zor. Ve en sonunda 29 gün süren çarpışmalardan sonra o zamanki Vali Cevdet Paşa Van'ın kaza ve nahiyelerine, köylerine jandarmalar vasıtası ile haber salarak şehrin müdafaasının artık bundan sonra mümkün olamayacağını herkesin yaşadıkları yerleri terk ederek batıya doğru gitmelerini duyurdu.

Bu haberden sonra Van'da ikamet edenler kimisi karadan, kimisi denizden çeşitli cihetlere doğru kaçıp göçmeye başladılar.

Kaçmak da öyle kolay değil. Gemiler Ermenilerin elinde.Van'da iskeleden kalkan gemiler sahihi selamete zor çıkıyorlar. Kaçanların ellerinde silahları yok kendilerini koruyacak durumda değiller. Hem gemiye Müslümanları yolcu gibi alıp hem paralarını alıyorlar ve Ermenilerin bulunduğu sahile yaklaşıp onların öldürülmelerini sağlıyordu bu hainler. Yani gemilerin bir çoğundaki kaçmak isteyenlerden çoğu da ermeni çetecilerle katledilmişlerdir. Bunlar yaşayanların hatıratlarında da vardır.

Karadan kaçmak isteyenler kimisi güney tarafına Irak ve Suriye'ye bir kısmı da Bitlis Diyarbakır cihetiyle kaçıp kurtulmak istemişlerse de bu muhacirlerinde büyük kısmı yollarda ya eşkıyalarca ya çeteciler tarafından öldürülmüşlerdir. Bir çoğu da yollarda açlıktan, susuzluktan öldükleri gibi. Günlerce yayan yapıldak dağlık tepelik yollara düşen insanları da bir yandan tifo, kolera, tifüs gibi nice hastalıklardan dolayı hayatlarını kaybetmişlerdir.

Şehir merkezindekiler böyle muhacir olup giderken maalesef gitmeye fırsat bulamayan ve kaçamayan yaşlı, hasta ve sabiler de ermeni çetecilerince en hunhar şekilde katledilmişlerdir.

Konumuz ermeni mezalimini misallerle anlatmak olsaydı yazacak çok şey vardı ancak yinede bir iki örnek vermek istiyorum.;

'Van'da İdadi (lise) de okuyan Nejat adlı bir talebeye ermeni arkadaşları bir gün Nejat gel beraber ders çalışalım diyorlar. Nejat'ta tabi gelirim demiş ve gittiğinde bu hain Ermeniler beraber okudukları gezdikleri zavallı Nejat'ın ırzına geçtikten sonra tenasül uzvunu kesip ağzına koyuyor ve arkasına da kazık çakıp gözlerini kurşunla doldurup cenceretle öldürmüşler. Hatta o yıllarda yaşayan Vanlılar bu hadisenin üzerine üzüntülerini dile getiren bir ağıtta bestelemişlerdir.

Bu sadece bir örnek bunun yüzlerce hatta bunun gibi bizleri herkesi üzecek derin derin düşündürecek binlerce yazılacak nice işkenceler ve insanlık dışı katliamlar var.

Yollarda insanlar neler çekmişler neler. Yollar bitmek bilmeyince evladını dereye atanlar kundaktaki bebeciğini çalılıklara bırakanlar. Anneler aç susuz yiyecek bir şey yok yiyecek olmayınca bebeğe hangi sütü emzirsin!. Ve neticede ona bir şey veremeyince taşıyamayınca ne yapsın bırakıveriyordu canım yavrularını anneler .

Leş yiyenler mi, ağaç kabuklarını kemireler mi, ağaç yapraklarını meyve niyetine yiyenlerimi say sayabildiğin kadar. En kötüsü yola meşakkate dayanamayıp düşüp ölenlerimi dersiniz.

İşte bu hengamede Van'ın Şeyhkara, Amik, Ayanis kısacası Erciş tarafına doğru sahildeki ve içerdeki köylere hemen bulunduğunuz yeri terk edin emri gelince pandır palas halk yollara düşüyor ve canlarını kurtarmak için Van'a gelip oradan başka yerlere gidecekler. Ve bu köy halkları şimdiki Zeveye geldiklerinde Ermeni çeteciler önlerini kesince bila mecburiye hepsi Zeve köyüne sığınıyorlar Artık Van'a gitmek hayal oluyor. Ermeniler köyü sarınca tabi birkaç gün Ermenilere karşı şanlı bir direniş gösterilse de Ermenilere Erciş tarafından 400 kişilik bir ermeni çeteci gurubu takviye gelince dengeler bozuluyor. İşte bu gelen 400 kişilik atlı gurubunu gören Zevedekiler bunların önce Müslüman olduklarını sanıp seviniyorlar. Daha sonra ermeni olduklarını gördüklerinde eyvah şimdi her şey bitti diyorlar.

Zevede ki köylülerde iptidai silahlar, Ermeni çetecilerde ise Rus yapımı en asri silahlar olunca direniş kırılıyor ve Zeve'ye giren Ermeniler orada tarihe kayıt düşen acılı katliamı yapmaktan geri kalmıyorlar. Zeve köyünde en hunhar ve en akıl almaz işkencelerle 2 bin yaşlı, hasta, kadın ve çocuk türlü işkencelerle katlediliyor.

Oraya geldiklerinde Müslümanları öldürmeden evvel; 'Ulan zürdacık artık Cedonın devri bitti şimdi Aram Paşanın devridir' diyorlardı.

Orada zürdacık dedikleri Ermenicede 'Ahmak' demek olduğu gibi Cevdet paşaya da Cedo diyorlardı.

Bu Zeve'deki katliamdan sonra orada esir aldıkları kadın ve kızları önlerine katarak Van'a doğru yürürlerken Ermeni dığaları def çalarak aynen şunu söylüyorlardı;

'Cevdet paşa Cevdet paşa

Gelinlerin oldu matuşka'

Bunun manası şuydu; Matuşka dedikleri Rusça da O….manasındaydı. İşte böyle eziyet ederek hakaret ederek getirirken namuslu şerefli iffetli Müslüman kadın ve kızlar iffetlerine halel gelmesin diyerekten mermit çayına yaklaştıklarında Oradaki köprüden geçmek istemediler.Ermenilerin tüm ısrar ve zorbalıklarına rağmen kadın ve kızlarımız bir türlü köprüye adım atmıyorlardı. Kendilerini mermit çayına atarak ölmek istiyorlardı. Suya atılanların bir kısmı şerefini kurtarıp ölürken bir kısmını da Ermeniler suya girip kurtarıyorlardı ve yine defle birlikte;

'Dağlar dağladı sizi

Gören ağladı sizi

Şu feleğe ne ettiz

Çapraz bağladı sizi'

Bunun manası da şuydu ki kaçmasınlar diye esir Müslüman kadın ve kızları birbirlerine çapraz bağlıyorlardı.

Hakaret etmeye doymuyorlardı Müslüman kadın ve kızları aşağılamaktan geri durmuyorlardı:

'Dağlarda meşelerde

Gül suyu şişelerde

Biz sizsi esir aldık

Kocalarınız kaldı köşelerde'

Hasılı kelam kadın ve kızlarımızın bir kısmı hayatına son verirken diğerleri da Van'a getirildiler ve orada yine Rusların ve Ermenilerin çirkin emellerine ram olmaktan kurtulamadılar tabi.

Ermeniler Zeve'ye geldiklerinde düne kadar kardeş kardeş yaşayan bizim saf Müslümanlar onların kendilerini öldüreceklerini de sanmadıklarından kendi aralarında şöyle diyorlardı;

-Biz Ermenilerle krivayız asla onlar bize bir şey yapmazlar demişlerdi.

Kriva ediğimiz şey hani bizde de var ya sünnet edilen çocuğu tutan onu onure eden kirve deriz ya. İşte o zamanda Ermenilerle kriva olan Zeve halkını katliamdan kriva olmak bile kurtaramamıştı.

İşte Van'ın işgali 1918 martı sonlarına kadar sürdü ve 4.Kolordu Kumandanı Ali İhsan Sabis paşa kumandasındaki 4. kolorduya bağlı 5.tümen 2 Nisan 1918 günü Van'a girerek Van'daki 3 yıllık işgal ve istilaya son verdi. Bu arada Van'daki 5.tümen kurmay yüzbaşılarından Yüzbaşı Sıtkı bey Van'ın kurtuluşunda büyük kahramanlık göstermiştir.

Van işgalden kurtulduktan sonra Nedeniyan adlı bir ermeni vatandaşı Van'a geldiğinde o zamanki evinin yerin de bir ilk mektep olduğunu görünce şaşırıyor. Burası diyor benim dutluğumdu bahçem ve evim vardı şimdi ise okul olmuş.

1979 yılında Van'a gelen Karapit Nedeniyan iç çekerek aynen şunları söylüyor;

'Biz bir zamanlar ne güzel kardeş kardeş yaşayıp gidiyorduk o dışarıdaki devletler fit verdiler bizde böyle birbirimizi kırdık geçirdik'

Evet yıllar sonra nice Nedeyanlar hep pişmanlıklarını dile getirdilerse de maalesef bu işgalde Milyonlarca insan öldü gitti ne Ermeni imparatorluğunu kurabildiler nede vatan sahibi olabildiler ve dünyanın dört tarafına dağılıp gittiler.

Ama neylersin son pişmanlık fayda etmiyor.

İşte bir işgalin öyküsünü acizane dile getirmeye çalıştım.

Allah bu toprağa bir daha düşman çizmesi bastırmasın diye her daim dua edelim..

Allah tüm ölenlerimize ve şehitlerimize rahmet etsim.

Yorumlar 2
gül 23 Ocak 2023 12:38

doğmak anne sütü gibi tertemiz ve masum olsa da bazen yaşadıklarımız kirletir masumluğu kırgınlıkların verdiği yorgunluklarda girdimi işin içine hayatı yaşamaktan zevk alamaz olur insan emir ağlamaz yazdığın şiir senin acılarını da barındırıyor şiirkerini bestelemek isterim eski bir tandığın

gül 23 Ocak 2023 12:38

doğmak anne sütü gibi tertemiz ve masum olsa da bazen yaşadıklarımız kirletir masumluğu kırgınlıkların verdiği yorgunluklarda girdimi işin içine hayatı yaşamaktan zevk alamaz olur insan emir ağlamaz yazdığın şiir senin acılarını da barındırıyor şiirkerini bestelemek isterim eski bir tandığın

Bakmadan Geçme