2 Nisan 1918 Van'ın Ermeni Çetelerinden Kurtarıldığı Gün
2 Nisan günü Van'ın kurtuluş günü olarak kutlanır, kutlamaların başladığı günden beri. Çoklukla Rus ve Ermeni işgalinin bu tarihte bittiği belirtilir.
Oysa Ruslar Van dahil Doğu Anadolu'daki işgallerine Ekim 1917 devrimi sonrasında kendiliklerinden son verip çekildiler. Kasım 1917' de Ruslar çekilince Van, Ruslarla işbirliği içindeki Ermeni çetecilere kalmıştı. Ermeni ailelerinin çok büyük bölümü zaten daha 1915'te Halil Paşa Fırkasının isyancı Ermenilere karşı yatığı ve İran'a kadar kovaladığı harekat sonucu bu günkü Ermenistan'a gitmişlerdi.
Kurtuluş günün kutlu olsun VAN.
2 Nisan 1918 Van'ı kendilerine yurt yapmak isteyen çeteci Ermenilerden kurtarıldığı gündür. Bu çeteci güruh Van'da 30 ile 40 bin arası Müslümanı katletmiştir.
Emperyalist güçlerin, Osmanlı üzerindeki emellerinin bir aktörü olan Ermeni Taşnak çetecileri, bağımsız bir Ermenistan hayali ile isyan çıkarınca, Van'da bundan payını aldı.
Müslümanların yaşadığı Van Kalesi civarını yakıp, yıkıp harabeye çevirdiler. Köyleri Müslüman ahaliden temizlemenin çabası içine girdiler. İngilizlerin daha sonra Rusların verdiği silahlarla yıkıcılığın ve kıyıcılığın şahikasını yarattılar.
Müslümanlara verdiği zarar kadarını da Ermenilere vermiştir, bu çeteler. Bu çetelerin yıkıcı, yakıcı, yokedici çılgınlıkları sonucu 'tehcir' gündeme gelmiş. Van Ermenileri bu çetecilere karşı ileri harekata karar veren Halil Paşa'nın (Kut) gelmesiyle daha 1915'te çok çok büyük bölümü İran üzerinden bu günkü Ermenistan'a gitmişler, bir bölümü de İran'da kalmıştır.
Eminim ki Ermenilerin de kahir ekseriyeti pişmandır. Bakmayın ağlayıp, acındırıp haklılık payı çıkarmalarına. Biz ne kadar zulüm gördüğümüzü, ne kadar çok öldüğümüzü anlatamadığımızdandır.
Van çetelerden kurtulmuştur kurtulmasına ama, sosyal ve ekonomik dokusu bozulmuş, Müslüman ahalinin katliamdan kurtulanları muhacır olup ülke içine dağılmış, Ermeniler gitmiş, Kürtler Çatak ve güney dağlardaki köylerinde, kala kala 1000- 1500 kişi, yıkılmamış az sayıdaki evin olduğu, bu günkü Van merkezinde ayakta kalmaya çalışıyor.
Van Kalesi güneyindeki Müslüman mahallelerine yerleşmiyorlar, çünkü yakılıp yıkılan şehrin harabelerini temizleyecek güçleri yok.
Emval-ı Metruke komisyonları aracılığıyla kendilerine verilen evlere yerleşiliyor, ev yoksa verilen bağ, bahçe içine oturabileceği konutu dar imkanlarla yapıyor.
Van il olduğu zaman nüfusu 3000, benim rakamların anlamını öğrendiğim zaman nüfus, 27.000 civarında. Yani küçük bir kent. Kendi kendine yeten kapalı bir ekonomi. Karayolları, DSİ, Köy Hizmetlerinin bölge müdürlüklerinin merkezi olmasının avantajı, devlet memurlarının çokluğu ve önce Tümen sonra Alay düzeyindeki askeri birlikler, ekonomiyi çeviriyor, görece bir refah sağlıyordu. O kadar
Evet 2 Nisan 1918' de Van'ı kurtardık ancak Van'ın makus talihini yenip refah içinde bir il yapamadık. Bir kaç un fabrikasının dışında Ferit Melen'in üstün çabasıyla bir Çimento fabrikası, sonralarda Sümerbank'ın kundura fabrikası, Et ve Balık kombinası... Başka, başka bir şey yok.
Bu olanlar da, 1980 sonrasının 'devlet kundura mı yapar, devlet kasaplık ve hayvancılık mı yapar' üstün aklının kurbanı oldu. Çimento fabrikası da özelleşti, işçi azaltıldı, hakları kuşa döndü. Devlet sağ siz aç.
1980'lerin tüketim ekonomisi, o güne kadar korunmuş, her biri 10-20 dönüm içindeki meyve ağaçları ve kavak ağaçlarının süslediği yemyeşil bağların, bahçelerin imara açılmasına neden oldu. Bu furyaya kavaklıklarla dolu olan dere bile dayanamadı. Çift taraflı kavak ve söğüt ağaçlarıyla bezeli 7 kilometrelik o simge İskele Caddesi bile teslim bayrağını çekti. Şimdi kıraç, bir rüzgarda toz toprak içinde, bir büyük köy oldu çıktı.
Yapılan apartmanlardan elde edilen para, iç göçle gelen, kent kültüründen yoksun, aşırı nüfus Van'ı büyüttü ama bu büyüme 'obez' bir büyüme oldu. Ağır, hantal ve sürekli tüketen, kimliğe dayalı milliyetçi bir ideoloji ile de tedirgin, kuşkulu sürekli çatışma olasılığı içinde zavallı bir kent.
Şöyle bir silkinip, 'ya ne yapıyoruz, bu böyle gitmez' denmesini bekliyor. Evet Van 2. kurtuluşu için; önce barış, kardeşlik ve birlik beraberliği yakalamalı. Sonra Belediye, özel sektör, sivil toplum kuruluşları, odalar, ideolojik bakmayı bir yana koyan Üniversite işbirliği ile, adım adım bir program çerçevesinde, devletin de gözetiminde 2. kurtuluşuna hazırlanmalı.
Yoksa daha çok iç geçirir 'orda bir kent var uzakta, gitmesek de, görmesek de o kent bizim kentimiz' der dururuz. Ne içinde yaşayan mutlu, ne özleyenleri.....