20 DAKİKA MOLA ÇAYLAR ŞİRKETTEN (1)
Ümit Kayaçelebi yazdı...
Ömür biter yol bitmez derler kim demişse doğru demiş. Yerden göğe kadar haklıdır. Van'dan zamanında trenle, otobüsle seyahat etmek bir zulümdü bir işkenceydi. Ne doğru düzgün yol var ne de seni yormadan üzmeden götürecek otobüsler. Yollar dar ve kullanışsız, yollarda tesis namına doğru düzgün bir şey yok, nerde duracağınız nerde mola verileceği şoförün insafına kalmış. Arabalar hak getire devrin en iyi otobüsleri ama hepsi o kadar.
Buradan otobüse bin bir buçuk günde İstanbul'a, İzmir'e varırsınız.Zor yıllardı zor günlerdi o eski yıllarda yola çıkmak yolculuk yapmak. Van dediğiniz şu şehirde Van'a ait 60-70 yıl evvel tek bir firma yok hepsi yabancı firmalar. Zaten işin doğrusu altmışlı yılların ortalarına kadar uzak yerlere otobüsle gitme şansınız da yoktu. Trene bin sallan ha babam sallan git. Allah sabırlar vere. Buradan var git Kurtalana trene bin ondan sonra bekle beni İstanbul ben geliyorum deyip türkü yak.
1953 yılında Muş'ta da tren istasyonu kurulunca bu kez bizim Van'da sefere bırakılan <Persal> otobüsleri yolcuları Muş'a götürüyor ve oradan da yolcular batıda gidecekleri yere gidiyorlardı. Bu Persal dediğimiz otobüsler Van'daki iki tanınmış ailenin soyadlarından isimlendirilmiş otobüslerdi. <Per> Perihan oğullarına ait sal Ünsal ailesine aittir.
İşte bu otobüslerde kamyondan istifade ile ikinci el olarak yapılmış güya zamanın en mükemmel vasıtaları idi. İşin özü kamyon kasasına inşa edilmiş otobüs demek daha doğru olur.Bursa da yapılıp Van'a getiriliyordu. Malumunuz o yıllarda Bursa'da Kamil Koç firması bu işin en önde gelenlerindendi. Bu kırmızı renkli ve alacalı görkemli şaşalı otobüsler Van'dan Muş istasyonu başta olmak üzere gayet yakın şehir ve kazalara yolcu taşıyorlardı.
Her ne olursa olsun o persallar zamanın en nadide ve mükemmel otobüsleri olarak hala hafızalarda. Derken 70 lı yıllara girilirken Elazığ'da Keban Barajı yapılmaya başlanınca suyun basacağı her yerde oturan Elazığlı Gakkoşlar devletin verdiği istimlak paraları ile Karunlaşıp birden zenginleştiler.
Artık Doğu Anadolu'da Harput ve Hazar Turizme ait otobüsler görülmeye başlandı her yerde. Ve Van'da şimdiki ziraat Bankasının hemen yanında Hazar ve Harput Turizmi gördük. Harput Turizmdeki otobüslere havalı apollo diyorduk. Neden derseniz merak ederseniz söyleyeyim o yıllarda Amerikalılar aya apollo ile ayak basınca Elazığ'da da otobüslere apollo denilmeye başlandı. Amerika ayı fethederse bizde ülke yollarını fethederiz dediler ve her yerde artık havalı apollolar görülmeye başlandı.
Tabi o yıllarda terminal diye bir şey yok hazar ve Harput Bayram otelinin yanından kalkarken sadece ufak bir yazıhane var.. Bir de oto şark firması var ki onlarda Diyarbakır üzeri çalışmaktalar. Onların yeri de şimdiki Akyol pasajının olduğu yer.
Düzen yok intizam yok biletler mükerrer kesilebiliyor yerler satılıyor ve maraza çıkabiliyor.Hazar Harputta çok fazla ses çıkmazken Oto Şarktaki simsarların sesi ayyuka çıkıyordu.Otobüslerde ikram diye bir şey yok herkes yiyip içeceğini yanına alıyor.
Klima diye bir şey daha bilinmiyor. Ya üst kapakları açıyorlar veyahut siz yanınızdaki camı açıyorsunuz yaz aylarında. Cam aç kapa sürtüşmelerde işin bir tarafı. Umumiyetle hep üst kapaklar açılır ve böylece yolcular serinlerdi. Şoförlere diyecek yoktu Allah için hepsi de çekirdekten yetişme ve işinin erbabı kaptanlardı. O devirlerde öyle herkese kolay kolay ehliyet verilmezdi. Kamyonda otobüste muavinlik yapmadan kaptan olunamazdı. Şimdiki gibi ehliyeti marketten de almıyorlardı bir zamanlar olduğu gibi.Kaptanlar güvenliydi emindik. .Çünkü sizden biriydi onlar. Hem kendilerini hem de sizi düşünüyorlardı. Yollarda ne zaman durulacağı da pek belli olmuyordu. Harput ve Hazar Turizm otobüsleri Bayram Otelinin hemen yanından kalkıyorlardı. Küçük bir yazıhane hepsi o kadar.
Hatta Van'da milli bayramlar da Hazar ve Harput otobüsleri resmi geçite tabi olurlardı. Kim ne derse desin devrinin en iyi otobüsleri idi. Derken bu işe Vanlı müteşebbislerde el attılar otobüs işletmeciliğine şu anda hepsinin ismini hatırlamasam bile en başta Necip Kartal ile Bahri Koçu sayabilirim. Gerçekten Necip Kartal'ın Van Gölü firmasını kurması Van için gurur kaynağı olmuştur. Bunun yanı sıra dar ve kıt imkanları ile Rahmetli Bahri Koç'un da sinema işletmeciliği yanı sıra Van Tur la bu alanda hizmetleri unutulmaz. Van Tur un ilk terminali dediğimiz yer şimdiki Sanat Sokağında idi.
İşte zamanla Van Tur, Van Gölü, Van Yolu, Bestvantur, Erciş Seyahat, Öz Erciş, Vanlılar, Taç, Kamil Koç da Vandan sefer yapmaya başladılar. En modern otobüslerle 1.5. günde gittiğiniz İzmir'e şuan 20-22 saatte varabiliyorsunuz. İzzeti ikramlar fevkalade yaz ve kış soğuk ve sıcak klimalar sizi yazın serinletiyor kışın ısıtıyor. Bagajlarınız otobüsün altında. Eskiden bagajlar dama atılırdı ve arka merdivenden çıkan muavin en uzak yerden yakın yere doğru çanta, bavul, valiz vs. yerleştirir ve üzerine branda çekilirdi. İndiğiniz yerde eşyanız aşağıya sallanırdı. Her otobüsün arkasında bir merdiven bulunurdu.
Güneyden gittiğiniz zaman Urfaya yaklaştığınızda o yörenin bazı çocukları elde keman veya başka bir sazla otobüse atlarlar ve size biraz konser verdikten sonra tekrar bahşişlerini de aldıktan sonra inip giderlerdi. Tabi otobüs kaptanları bunları tanıdığı için yollarını bulsunlar diye otobüse alırdı
Yine o zamanlar müzik stüdyoları o firmanın reklamını yapan özel kasetler yaparlar ve bu kayıtlarda ekolu olarak doldurulduğu için kulağa hoş gelirdi. Stüdyoda doldurulan bu kasetlerde mesela derdi kasette 25 nolu koltukta oturan yolcumuza armağandır der ve bir bakarsınız 25 numaradaki yolcuya İbrahim Tatlıses'ten bir parça gitmiş. Hal böyle olunca o yolcuda onure olurdu.
O yıllarda sırf otobüslerde çalınsın diye reklam amacıyla kaset yapan bir çok özel stüdyolar vardı. Bunların en başında zamanın dar ve kıt imkanları muvacehesinde olsa dahi imkan sunan Elazığ'daki Yalçın Plak ve Gülüm ile Ali Seven stüdyosu kendi alanlarında liderlerdi. Yalçın Plak ve Gülüm büyük sanatçılara bile kaset yapan devrin ünlü marka stüdyoları idi.
Bazen kaptan arabada şarkı türkü söylemek isteyen varsa gelsin der ve kendine güvenenler gelir şarkı veya türkü söyledikten sonra alkışlarla koltuğuna giderdi.
Yollar uzunda ama işte arada böyle keyif verici olaylarda olunca yolcu biraz ferahlıyordu .
Ve en unutulmaz olay da şuydu; Bir terminale girerken kaptan ya mikrofonla veya çıplak sesiyle >Kaptanınız 20 dakika çay molası vermiştir çaylar şirketten> işte bu geçmişten bu güne kadar söylenen ve hatırlanan en güzel yolculuk anısıdır herkes için.
Kahvede çaylar gelir ya meccanen olduğu için iç içebildiğin kadar. Lafın gelişi içsen içsen iki veya üç ondan sonra haydi tekrar yola devam. Ama birkaç bardak çay da olsa inanın yolcuları çok mutlu kılıyordu.
Ankara üzeri gittiğinizde mutlaka sabahın seher vaktinde Gürüne girerdiniz ve orada birkaç çeşit çorbadan birini seçip içerdiniz. Beğenin beğenmeyin ama yapacak bir şey yok. Fakat orada her zaman pala bıyık bir zatı muhteremi ne zaman giderken ve gelirken Gürüne uğradığınızda onu orada görürdünüz ve zaman içinde öğrendik ki rahmete gitmiş. Şimdi ne zaman yolum Gürüne düşse gözlerim hep pala bıyık tespihçiyi arar.
İşte Persal'lardan gele gele bu gün en son model otobüslere gelip çıktık. Şimdi bu otobüslere yol mu dayanır. Klimalarıyla, izzeti ikramlarıyla yolculuğun ağır yükün hafifletiyorlar bizlere
Şimdi her şey var ama bir tek şey eksik o da; > Çaylar şirketten değil>
Hey gidi günler hey.