ABD'de Trump'ın Başkan seçilmesi ve sıradanlığın (vasatın) önlenemez yükselişi
Son 30 yılda toplumların içinde bulunduğu durum sosyal ve entellektüel anlamda sıradanlaştı. Toplumlarda hoşgörüsüzlük, başarının ahlak çöküntüsü ile artması, farklı olana tahammülsüzlük öylesine arttı ki neredeyse toplumun etkin olan kesimi, çoğunluğu vasatlaştı.
Son 30 yılda toplumların içinde bulunduğu durum sosyal ve entellektüel anlamda sıradanlaştı. Toplumlarda hoşgörüsüzlük, başarının ahlak çöküntüsü ile artması, farklı olana tahammülsüzlük öylesine arttı ki neredeyse toplumun etkin olan kesimi, çoğunluğu vasatlaştı.
12 Eylül 1980 darbesi Türkiye'nin iyi yetişmiş, ülkesini seven, demokrat, sosyal demokrat, Atatürkçü kesimi üstünde kurduğu faşizan baskıyla, ya hapislere attı, ya ülkeyi terk etmesine neden oldu, ya da sesini çıkaramayacak şekilde sindirdi.
Askeri faşist yönetim, kendi egemenliğini sürdürmek için yaptığı baskı, toplumda kendisini ötekileştirilmiş, sinmiş, geri planda kalmış olan kesimi, dinci, görece demokrat olan Turgut Özal'ı destekleyince, vasatın tabanı ve düzeyi yükseldi.
Turgut Özal'ın kural tanımazlığı, değerleri yıpratması vasat altını daha çok söz sahibi yaptı. Bunlar biraz yukarıya, eski vasatlar biraz geriye düşerek, ortak düzlem oluşturdu.
Vasattaki seviye düşüşü, kendini her alanda açık açık hissettiriyordu artık.
Yöneticiler, seçilmişler kendi taban kitlesindeki bu vasat eğilimi, kendi baskıcı yönetimleri için kurtarıcı gibi görmeye başladı.
Vasata-sıradana bu şekilde verilen her taviz, her görmezden gelme, tabanı genişletti. Yıllar içinde vasat-sıradan kendinden daha eğitimli, daha iyi yetiştirmiş, yaşam tarzı edinmiş kesimi, dışlayarak, ötekileştirerek sanki yılların öcünü alıyordu.
Söylenemeyenler, dile getirilmesi dahi mümkün olmayan en pespaye konular ulu orta konuşulmaya başlandı.
6 yaşındaki çocukların evlenmesi, kişinin kendi annesinden etkilenmesi, kadının en büyük görevinin evlilik ve çocuk doğurma olduğu v.s. v.s.
Televizyon tartışmalarında 'kafanı, ağzını burnunu kırarım' denebiliyor.
Bir gazeteci, Altın Kelebek ödül töreninde, ettiği bir laftan dolayı, vatan hainliği ile suçlanıp 'seni hemen işten atmazlarsa o kanala her türlü yaptırım uygulanır' diyebiliyor.
Vasatlığın-sıradanlığın bu önlenemez yükselişi, yalnız bizde değil, Macaristan'da Orban ile, Hindistan'da Modi ile egemen. Tıpkı bizde olduğu gibi tüm değerler, kurumlar, kurallar içi boşaltılarak anlamsızlaştırılarak toplum boşlukta bırakılıyor.
Şimdi de ABD'de Trump vasata-sıradana seslenerek onların isteklerine, duymak istediklerine seslenerek başkanlığa seçildi.
Türkiye, Macaristan, Hindistan şimdi ABD vasatlıkla-sıradanlıkla iktidar olup iktidarlarını bu tabana dayanarak yükseltince korkarım giderek öteki dünya ülkelerinde de vasatlık-sıradanlık egemen olacaktır.
Dünya daha sert, daha baskıcı, daha faşist, daha testçi yönetimlerle tanışacak.
İş yaşamına, büroya, oradaki konuşmalara, televizyon programlarına, tv dizilerine, televizyondaki tartışmalara, haberlere, haberlerdeki onlarca kez tekrarlara, televolelere, evlilik programlarındaki çürümüşlüğe, açlık sınırındaki kitlelere yemek öğreten programlara, spor programlarındaki gereksiz geyiklere kadar, günde 2-3 kez konuşan liderlerle, her şeye vasatlık- sıradanlık sinmiş hale geldi.
Evlere mahkûm olduk, verilenle yetinmek zorundayız. Biraz ışık için sosyal medyaya sarılsak, onun da musluğu kapatılıyor.
İnsanlar artık düşünmek istemiyor nasılsa birileri kendilerine lazım olanı söylüyor, kendisi de algı yapısını ona göre ayarlıyor.
Sıradan değerler üstün değer diye dayatılıyor.
Renk yok hayatta, derinlik yok, entellektüel birikim yok, farklı müzikler, sinema yok. Soru yok, felsefe yok. Özgünlük yok.
Dayatılan kölelik ücretine-asgari ücrete razı ol. Ücret alamıyorsan benim verdiğin sadakayla yaşa. İtiraz edersen ezerim, eziyet ederim. Ölsen de cehennem seni bekliyor. Vasatlık-sıradanlık bunu vaat ediyor bize.
Yaşam çorak hale geliyor, vasatlık-sıradanlık mutlu toplumun önünde en büyük engel.