Ağzına burnuna bulaştırmadan...
Giriştiğimiz her işin/uğraşın daha ilk basamağında 'başaramazsam...' kuşkusu kimilerimizin içine bir güve gibi siniyor/gizleniyor.
Giriştiğimiz her işin/uğraşın daha ilk basamağında "başaramazsam..." kuşkusu kimilerimizin içine bir güve gibi siniyor/gizleniyor.
Bir içgüven kuşkusu... Bir kararsızlık...
Bir tür hastalığımız bu...
Yaşamın her döneminde yeterli bilgi ve deneyimi kazanmadan "heves" peşinde koşup; vardığımız noktada elimize verilen karnelerin zayıflarla dolu olduğunu görmek de aklımızı başımıza getirmiyor.
Böyle durumların savunulacak bir tarafı olmadığını biliriz ve yine de en kolay çıkılan "mazeret ağacı"na tırmanmayı hüner sayarız kendimize:
"-Aslında ben hiç böyle olacağı aklıma gelmemişti de..."
"-Ama bunda benim kabahatim ne?"
"-Sanki ben böyle olsun mu istedim." şeklinde savunuda bulunmanın avuntusuna katılırken, başkalarının "Bir çuval inciri berbat etti" eleştirisini de kulak ardı ederiz hep.
Kulağımız; işimize gelmeyen işi/eleştiriyi duymaz.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ