Ah köprüsü

Bize anlatılan Sırat köprüsüydü… Sevaplar, günahları sıfırlarsa ve iyiliklerin çoksa takılmadan, hatta koşarak geçersin Sırat'tan denirdi. Sırat'ın ötesi cennetti.

Kurban için de Sırat'ın adı geçer.

'Kurban keseceksen koç kes ki seni aşırıp uçursun Sırattan.' Denir.

Ya daha küçükse kurbanın?

Ya taşıyamazsa ağır cüsseni?

İnanmakla ve tefekkürle ilgili sözler arasında yer alanlarından en güzeli emekle ilgili olandır.

'Kul hakkı!'

Buyurur ki son peygamber, Allah'ın buyruklarını sıralarken:

'Her günahı affeder ama kul hakkı yiyeni asla!'

Kul hakkı ha!

Şöyle bir baktığımızda ülkenin ahvaline en çok kul hakkı yiyenlerin de dilinden dua, elinden mukaddes kitap düşürmeyen din bezirgânlarıdır. Elbette ki saf ve temiz müminler bu genellememin dışındadır.

Aklıma bir de ah çekenler geldi…

Hani:

'Mazlumun ahı, indirir şahı!' Derler ya.

Ne ahlar alınıyor yaşadığımız ülkede ne ahlar! Öyle ki arşa yükselen ahuzarlar; ne yüz, ne bin, ne de milyon… Hesaba koyarsanız milyonlarca!

'Ah alma!' Derler.

'Alınan ah mutlaka tutar seni.'

Hani bir ah köprüsü kurulsa ve köprünün başını ah çekenler ile çektirenlerin defterini tutanlar konulsa, inanıyorum ki ah çektirenlerin teki bile cennete kurulan Sırat köprüsünün kıyısına bile varamazlar. İsterlerse koç yerine küheylan Arap atları kurban etsinler; geçitlerine gözyaşları ve kandan kapanlar çoktan kurulmuştur bile.

Bakmadan Geçme