Ailelere öneriler
Okul fobisi olan çocukların ailelere önerilerÇocuğa okul açılmadan önce, okul ve öğretmen tanıtılmalı, sırasında oturtulmalı, okul kuralları ve sınıf içi yaşamla, arkadaş ilişkileri ile ilgili bilgiler verilmeli, okul sevdirilmeli, fakat okul ve öğretmen ile ilgili doğru olmayan abartılı şeyler anlatılmamalıdır.
Çocuğun, hatalı davranışlarında okul ve öğretmen; caydırıcı bir unsur, bir korkutma aracı olarak kullanılmamalı ; 'Böyle yaparsan öğretmenin seni sevmez', 'seni okula almazlar', 'senin yaramazlıklarını öğretmene söyleyeceğim' gibi cümlelerden kaçınılmalı, bu tür yaklaşımların çocuğun okulla ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabileceği unutulmamalıdır.
Okul alışverişine çocukla birlikte çıkılmalı ve satın alınan araç gereçlerin nasıl kullanacağı anlatılmalıdır.
İlk günlerde çocuğun, sevdiği bir oyuncağını okula götürmesine izin verilebilir. Götüreceği oyuncak evinin sembolüdür ve kendisini rahat hissetmesini sağlayabilir.
Okulun ilk günü bir süre okulda kalınması, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayabilir.
Çocuğun, ilk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa girmesi; önce bir saat, sonra yarım gün, sonra tam gün okula gitmesi sağlanmalı, çocuk adım adım okulla buluşturularak korkusunun yok olmasına yardımcı olunmalıdır.
Çocuk okulla birlikte yeni düzene, başlangıçta biraz zorlanabilir. Televizyon seyretmek, arkadaşlarıyla oynamak isteyebilir, ödevlerini yapmayı ihmal edebilir. Ödevlerini yapmamak ya da tam bitirmemek de okula gitmeme nedeni olabilir. Bu nedenle zamanı düzenlemesi için çocuğa yardım edilmelidir.
Düzenli uyku uyuması sağlanmalı, ödevlerini yetiştiremediği için ya da bir program izlemek istediği için uykusundan fedakarlık etmesine izin verilmemelidir.
Okulla ve öğretmeniyle yapıcı bir diyalog içinde olunmalı, çocuğun okulda kaygılanmasına neden olan faktörlerin (akran baskısı, alay, derslerde ve sosyal becerilerde başarısızlık, aile tutumları vb) tespit edilmesi ve düzeltilmesinde öğretmenden ve psikolojik danışmandan yardım istenmelidir.
Öğretmeniyle ilgili bir otorite karmaşası yaratmamak için çocuğun yanında öğretmen eleştirilmemelidir.
Çocuğun kendi başına halletmesi gereken durumlarda, sorunu kendisinin çözmesine izin verilmelidir.
Çocuğun tüm yaşamı okul olmamalıdır. Arkadaşlarıyla birlikte olması için fırsatlar yaratılmalı ve bir uğraş edinmesi için teşvik edilmelidir. Serbest zamanlarını değerlendirme etkinlikleri ve oyun becerileri kazandırılarak, küçük de olsa kendi işini kendisine yaptırarak; anne- babaya bağımlılık azaltılabilir. Böylece çocuk kısa süreli de olsa, sevdiklerinden ayrı kalmayı ve bağımsız olarak iş yapabildiği için takdir edilmeyi öğrenecek, cesaretlenecektir. Özellikle sosyal ortamlara alıştırmak, özgüven kazandırmak ve bağımlılığını azaltmak için ufak ayrılıklar yaşatacak durumlar yaratılmalıdır.
Çocuğun kaygısı anlayışla karşılanmalı, okula gitmediğinde suçlamaktan kaçınılmalıdır. 'Bir şeyin yok, naz yapıyorsun, numara yapıyorsun!..' gibi sözler söylenmemelidir. Çünkü çocuk gerçekten kaygı duymaktadır.
Çocuğa kızmak, öfkelenmek, dayak atmak sorunu daha da ağırlaştıracağından, ona bu korkunun birçok çocukta görülebileceği ve bu sıkıntılı durumun geçici olabileceği, kendisi ile aynı durumda olan başka çocukların olduğu anlatılıp güven verilmeli, çocuk cesaretlendirilmelidir.
Çocuğa 'Beni üzersen annesiz kalırsın', 'Bıktım artık senin annen olmayacağım' gibi sözlerle anneyi kaybetme korkusu tetiklenmemelidir.
Her şeyden önce çocuğun okuldan uzak kalmamasına önem verilmelidir. Evde kalış uzadıkça okula dönüş o ölçüde güçleşir.
Okula gitmesi konusunda ailenin tüm fertlerinin kararlı ve tutarlı olması işe yarar. Anne-baba çocuğa soğukkanlı bir tutumla yaklaşmalıdır. Anne-babadan hangisi daha kararlı ve tutarlı davranabiliyorsa çocuğu okula o göndermelidir. (Çoğunlukla anneler bu görevi kolay başaramaz.)
Bazı durumlar, hariç çocuk okuldan kaçarsa tekrar okula götürmeli ve özellikle okulda hangi durumlarda kimden nasıl yardım alacağı öğretilmelidir.
Okul başarısının şimdilik önemli olmadığı anlatılmalı, sıkıntılar anlayışla karşılanmalı ama okula gitme konusunda ödün verilmemelidir. Son dakika uyarılarından kaçınılmalı (aman .....lara dikkat et!., sakın .....yapmayı unutma !..gibi.), Çocuk okula götürüldüğünde vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilmelidir.
Hastayım diye okula gitmediği gün evde yatağında yatıp hasta muamelesi yapılmalı, gezmesine, oyun oynamasına izin verilmemeli, sen hastasın yatman gerekiyor denilmelidir.
Anne okulla ilgili endişesini, tedirginliğini çocuğa yansıtıp hissettirilmemeli, bu durumun problemi daha da büyüteceğini bilmelidir.
Çocuğun endişeleri, kaygıları ve duyguları üzerinde konuşmak, çocuğa okulun amacını açıklamak, ona günün nasıl geçeceğini anlatıp, okul bitiminde saat kaçta ve nerede buluşacakları konusunda bilgi vererek sözde durmak çocuğun; hem sıkıntısını paylaşmasını hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını sağlayabilir. vanhaber,haberlervan,sevilay zorlu,köşe yazıları
Çocuğun, hatalı davranışlarında okul ve öğretmen; caydırıcı bir unsur, bir korkutma aracı olarak kullanılmamalı ; 'Böyle yaparsan öğretmenin seni sevmez', 'seni okula almazlar', 'senin yaramazlıklarını öğretmene söyleyeceğim' gibi cümlelerden kaçınılmalı, bu tür yaklaşımların çocuğun okulla ilgili olumsuz düşünceler geliştirmesine neden olabileceği unutulmamalıdır.
Okul alışverişine çocukla birlikte çıkılmalı ve satın alınan araç gereçlerin nasıl kullanacağı anlatılmalıdır.
İlk günlerde çocuğun, sevdiği bir oyuncağını okula götürmesine izin verilebilir. Götüreceği oyuncak evinin sembolüdür ve kendisini rahat hissetmesini sağlayabilir.
Okulun ilk günü bir süre okulda kalınması, çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlayabilir.
Çocuğun, ilk günlerde okulun bahçesine, sonra okul içine, daha sonra sınıfa girmesi; önce bir saat, sonra yarım gün, sonra tam gün okula gitmesi sağlanmalı, çocuk adım adım okulla buluşturularak korkusunun yok olmasına yardımcı olunmalıdır.
Çocuk okulla birlikte yeni düzene, başlangıçta biraz zorlanabilir. Televizyon seyretmek, arkadaşlarıyla oynamak isteyebilir, ödevlerini yapmayı ihmal edebilir. Ödevlerini yapmamak ya da tam bitirmemek de okula gitmeme nedeni olabilir. Bu nedenle zamanı düzenlemesi için çocuğa yardım edilmelidir.
Düzenli uyku uyuması sağlanmalı, ödevlerini yetiştiremediği için ya da bir program izlemek istediği için uykusundan fedakarlık etmesine izin verilmemelidir.
Okulla ve öğretmeniyle yapıcı bir diyalog içinde olunmalı, çocuğun okulda kaygılanmasına neden olan faktörlerin (akran baskısı, alay, derslerde ve sosyal becerilerde başarısızlık, aile tutumları vb) tespit edilmesi ve düzeltilmesinde öğretmenden ve psikolojik danışmandan yardım istenmelidir.
Öğretmeniyle ilgili bir otorite karmaşası yaratmamak için çocuğun yanında öğretmen eleştirilmemelidir.
Çocuğun kendi başına halletmesi gereken durumlarda, sorunu kendisinin çözmesine izin verilmelidir.
Çocuğun tüm yaşamı okul olmamalıdır. Arkadaşlarıyla birlikte olması için fırsatlar yaratılmalı ve bir uğraş edinmesi için teşvik edilmelidir. Serbest zamanlarını değerlendirme etkinlikleri ve oyun becerileri kazandırılarak, küçük de olsa kendi işini kendisine yaptırarak; anne- babaya bağımlılık azaltılabilir. Böylece çocuk kısa süreli de olsa, sevdiklerinden ayrı kalmayı ve bağımsız olarak iş yapabildiği için takdir edilmeyi öğrenecek, cesaretlenecektir. Özellikle sosyal ortamlara alıştırmak, özgüven kazandırmak ve bağımlılığını azaltmak için ufak ayrılıklar yaşatacak durumlar yaratılmalıdır.
Çocuğun kaygısı anlayışla karşılanmalı, okula gitmediğinde suçlamaktan kaçınılmalıdır. 'Bir şeyin yok, naz yapıyorsun, numara yapıyorsun!..' gibi sözler söylenmemelidir. Çünkü çocuk gerçekten kaygı duymaktadır.
Çocuğa kızmak, öfkelenmek, dayak atmak sorunu daha da ağırlaştıracağından, ona bu korkunun birçok çocukta görülebileceği ve bu sıkıntılı durumun geçici olabileceği, kendisi ile aynı durumda olan başka çocukların olduğu anlatılıp güven verilmeli, çocuk cesaretlendirilmelidir.
Çocuğa 'Beni üzersen annesiz kalırsın', 'Bıktım artık senin annen olmayacağım' gibi sözlerle anneyi kaybetme korkusu tetiklenmemelidir.
Her şeyden önce çocuğun okuldan uzak kalmamasına önem verilmelidir. Evde kalış uzadıkça okula dönüş o ölçüde güçleşir.
Okula gitmesi konusunda ailenin tüm fertlerinin kararlı ve tutarlı olması işe yarar. Anne-baba çocuğa soğukkanlı bir tutumla yaklaşmalıdır. Anne-babadan hangisi daha kararlı ve tutarlı davranabiliyorsa çocuğu okula o göndermelidir. (Çoğunlukla anneler bu görevi kolay başaramaz.)
Bazı durumlar, hariç çocuk okuldan kaçarsa tekrar okula götürmeli ve özellikle okulda hangi durumlarda kimden nasıl yardım alacağı öğretilmelidir.
Okul başarısının şimdilik önemli olmadığı anlatılmalı, sıkıntılar anlayışla karşılanmalı ama okula gitme konusunda ödün verilmemelidir. Son dakika uyarılarından kaçınılmalı (aman .....lara dikkat et!., sakın .....yapmayı unutma !..gibi.), Çocuk okula götürüldüğünde vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilmelidir.
Hastayım diye okula gitmediği gün evde yatağında yatıp hasta muamelesi yapılmalı, gezmesine, oyun oynamasına izin verilmemeli, sen hastasın yatman gerekiyor denilmelidir.
Anne okulla ilgili endişesini, tedirginliğini çocuğa yansıtıp hissettirilmemeli, bu durumun problemi daha da büyüteceğini bilmelidir.
Çocuğun endişeleri, kaygıları ve duyguları üzerinde konuşmak, çocuğa okulun amacını açıklamak, ona günün nasıl geçeceğini anlatıp, okul bitiminde saat kaçta ve nerede buluşacakları konusunda bilgi vererek sözde durmak çocuğun; hem sıkıntısını paylaşmasını hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını sağlayabilir. vanhaber,haberlervan,sevilay zorlu,köşe yazıları