Alparslan Vizyonu
Başını her iki omzuna çevirerek selam verdi. Son duasını etmek için avuçlarını açtı başını yukarı kaldırdı.
Başını her iki omzuna çevirerek selam verdi. Son duasını etmek için avuçlarını açtı başını yukarı kaldırdı. "Ya Rab, bizi mahcup etme, küffarın küfrüne karşı koyma gücü ver, ordumuza kuvvet ver, bizi muzaffer kıl". Ellerini yüzüne sürüp ayağa kalktı. Kefeni andıran beyaz renkli uzun bir gömlek giydi. Üzerine zırhını geçirip kılıçlarını kuşandı. Savaş miğferini takıp uzun saçlarını omuzlarının üzerine salıverdi. Çizmelerini giyip çadırından çıktı. Atına doğru yürüdü.
Atının sırtını sıvazladı. Kuyruğunu iki eliyle bir araya toplayıp sağlam bir düğüm yaptı. Eyerini taktı, ayağını üzengiye takıp kendini bir kerede atının üstüne attı. Yüzlerce çadırdan çıkan insanlar komutanlarını görünce telaşlı bir hazırlığa başlamıştı. Atını açık bir alana doğru sürdü. Gün ağarmaktaydı. Yüzünü batıya çevirdi. Dağlardan mis gibi kekik kokusu geliyordu burnuna. Geniş omuzları, zırhını yırtacak gibi duran güçlü kolları ve pazıları vardı. Yaz ayı olmasına rağmen hava oldukça serindi. Rüzgârın hafif esintisi atının yelelerini uçuruyordu. Göğsünde tatlı bir kıpırtı vardı. Heyecandan karın kasları ağrıyordu. Hiç korkmuyordu.
İmanı ona güç veriyordu. Peygamberinin izinden yürüdüğünü düşünüp mutlu oldu. Alanda atıyla bir oyana bir buyana koşu yaptı. Askerleri toplanmaya başlamıştı. Komutanları yanına geldi. Son talimatlarını verdi. Arkasında büyük bir uğultu olduğunu fark etti. Geri döndüğünde uğultu kesildi. Kalabalık asker topluluğunun çakır bakışlarının gözlerini kendisine çevirdiğini fark etti. İçinden Allah'a şükretti. Ölürse şehit yaşarsa muzaffer olacağını düşündü. İki kılıcını kınından çıkarıp havaya kaldırdı. Avazı çıktığı kadar bağırdı "Allah-u Ekber, Allah-u Ekber, Allah-u Ekber"!
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ