Arınç'tan gezi parkı açıklaması
Başbakan Yardımcısı Arınç: 'Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını doğrusu yerinde ve isabetli buluyorum'
- 'Keşke çevreye duyarlılık, insanların hayatına ve sağlığına zarar verebilecek bir noktaya gelmeseydi'
- 'İçişleri Bakanlığımız, olaylar sırasında aşırı bir şiddet kullanılıp kullanılmadığını veya samimi insanlara bir zarar verilip verilmediğini teftiş veya bir soruşturma başlatmak suretiyle araştırma noktasına gelmiştir'
- 'Belediye, Kültür Bakanlığı veya bu işte sorumlu olan birimlerin, İstanbul halkına bir borcu var. O borç da şudur; 'Biz Taksim'in yayalaştırma çalışmaları içerisinde Gezi Parkı'nda şunu yapmak istiyoruz, bunu yaparken ağaç katliamı yapmayacağız, burada tekrar park olmaya devam edecek veya buradan sökülecek ağaçların bir başka yerde hayat bulacağının size teminatını veriyorum, sizin duyarlılığınızı paylaşıyorum, bu paylaştığımız konuda olan bitenlerden de özür diliyorum' demesinde, toplumsal barış açısından büyük fayda olduğunu düşünüyorum'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Taksim Gezi Parkı ve çevresinde yaşanan olaylara ilişkin, 'Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını doğrusu yerinde ve isabetli buluyorum' dedi.
Arınç, AK Parti Bursa İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, Taksim'de yayaların çok daha rahat hareket etmesi ve buranın tarihi kimliğine uygun hale getirilmesinin hükümet tarafından düşünüldüğünü ve bu konudaki çabalar sonuç verdiği için yapım aşamasına geçildiğini söyledi.
Taksim'deki düzenlemenin yıllardır konuşulduğunu, çok büyük aşamalardan geçildiğini ve sonunda fiiliyat noktasına gelindiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
'Doğrusu ben bilmiyorum, içine girip gezdiğimi zannetmiyorum, Taksim'de bu yayalaştırma çalışmalarının olduğu yerde eskiden bu yana bilinen bir Gezi Parkı'nın olduğu, insanların, yeşil alanlardan istifade etmek amacıyla buraya geldiği biliniyor ve söyleniyor. Şüphesiz yeşil alanlara önem vermemiz lazım. Çevreye duyarlı bir hükümet ve belediyecilik anlayışı. Orman ve Su İşleri Bakanlığı kurmuş bir hükümetiz. Geçmişte bu yoktu. Bakanlığın başında da gerçekten çevre dostu, orman aşığı, Türkiye'nin orman kapasitesini artırma çabasında olan bir bakanımız var. Bugüne kadar yaptığı çok büyük hizmetleri, DSİ Genel Müdürlüğünden biliyoruz. Bugün de bir bakan olarak devam ediyor.
Şimdi bu Gezi Parkı'nda ne yapılacağı tartışma konusu. Bu Gezi Parkı'nda ağaçların kesilmek istendiği bir tartışma konusu. Bu tartışma konusu sözle olmaktan çıktı, orada çalışmaların engellenmesi noktasına getirildi. Bunların içerisinde çevreye duyarlı insanların olduğunu kabul etmeliyiz. Kimisi sanatçı, kimisi halktan insanlar, yazarlar, çizerler, İstanbul'un önemli bir yeşil alanının bir AVM'ye dönüşmesine veya bir betonlaşmaya dönüşmesine karşı çıktılar. Bunu takdirle karşılamak lazım. Buna hiç kimsenin itirazı olamaz fakat fiili engel olma noktası, bu samimi ve duyarlı insanların aralarına karışan bazı kişiler tarafından hükümeti protestoya veya polisle çatışmaya kadar vardı. Bu da yanlış olan konulardan bir tanesi. Keşke çevreye duyarlılık, insanların hayatına ve sağlığına zarar verebilecek bir noktaya gelmeseydi. Yani duyarlı insanların gösterebilecekleri tepkiler de hukuk devletine ve güvenlik güçlerine fiili saldırıya dönüşmeseydi.'
Taksim'de dün yaşanan görüntülerin, fevkalade zor, kötü ve yanlış olduğunu anlatan Arınç, gösteriler sırasında zarar gören çevreye duyarlı insanlar olduğunu belirtti.
'Onlar adına çok üzüldüğümü ve onlara 'geçmiş olsun' dileklerimi ifade etmek istiyorum. Maalesef aralarına katılan birtakım provokatörlerin meseleyi farklı bir boyuta çekmek istemeleriyle istenmeyen görüntüler meydana gelmiştir' değerlendirmesinde bulunan Arınç, burada polisin, aşırı şiddet kullandığı veya bir başka şekilde hareket ettiği için suçlanabileceğini ancak bunun çok gerçekçi olmayacağını bildirdi.
-'Her kafadan bir ses çıkmamalıdır'
Polisin, aldıkları talimatın gereğini yerine getirdiğini ve kendilerine karşı fiili bir saldırı varsa ellerindeki imkanları kullanmak zorunda olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle konuştu:
'İçişleri Bakanlığımız, olaylar sırasında aşırı bir şiddet kullanılıp kullanılmadığını veya samimi insanlara bir zarar verilip verilmediğini teftiş veya bir soruşturma başlatmak suretiyle araştırma noktasına gelmiştir. Kaldı ki dün, zannediyorum İstanbul 6'ncı İdare Mahkemesi olacak, acilen verdiği bir kararla buradaki yapılaşmanın yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararını doğrusu yerinde ve isabetli buluyorum. İdare, bu mahkeme kararına uymak zorundadır. En azından burada ne yapılıyor, ne yapılmak isteniyor, topluma en güzel şekliyle anlatılmalıdır. Her kafadan bir ses çıkmamalıdır. Buraya AVM mi yapılacak yoksa Sayın Topbaş'ın ifade ettiği gibi yol genişletme çalışmaları mı yapılacak yoksa başka bir şey mi yapılacak? Orman Bakanımızın ifade ettiği gibi 3-5 ağacın ortadan kaldırılacak olması doğrudur da bunun yerine binlerce ağaç mı dikilecektir, bu yeşillendirme çalışması nerede yapılacaktır? Bu konuların rahat, geniş ve huzurlu bir biçimde insanların ikna edilerek anlatılması lazım. 'Biz burada AVM istemiyoruz' diyenlere biber gazı sıkmak yerine, 'Biz burada şunu yapmak istiyoruz, siz yanılıyorsunuz, işin aslında doğrusu budur' diyerek ikna edici çalışmalar yapılmasında şahsen fayda görüyorum. Bugüne kadar yaşanan yaşandı ama şimdi bir mahkeme kararının infazı sırasında en azından bütün faaliyetler durdurularak bir sükunet döneminde Belediye, Kültür Bakanlığı veya bu işte sorumlu olan birimlerin, İstanbul halkına bir borcu var. O borç da şudur; 'Biz Taksim'in yayalaştırma çalışmaları içerisinde Gezi Parkı'nda şunu yapmak istiyoruz, bunu yaparken ağaç katliamı yapmayacağız, burada tekrar park olmaya devam edecek veya buradan sökülecek ağaçların bir başka yerde hayat bulacağının size teminatını veriyorum, sizin duyarlılığınızı paylaşıyorum, bu paylaştığımız konuda olan bitenlerden de özür diliyorum' demesinde, toplumsal barış açısından büyük fayda olduğunu düşünüyorum.'
'Türkiye artık provokasyonlara açık bir memleket haline getirilmek isteniyor. Reyhanlı'da yaşanan da budur, Cilvegözü'nde olan da budur. Birtakım haberlerin arka planında birtakım istihbarat örgütlerinin, birtakım ajan provokatörlerinin olduğunu bilmeliyiz. Milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimizin bu konularda daha büyük hassasiyet göstereceğine de inanıyoruz
- Güya oraya yapılacak AVM'de benim oğlumun da ortaklık payı varmış da biz o yüzden tepki gösteriyormuşuz. Bundan daha büyük bir iftira, bundan daha büyük bir ahlaksızlık düşünemiyorum' Bursa (AA) - Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 'Türkiye artık provokasyonlara açık bir memleket haline getirilmek isteniyor. Reyhanlı'da yaşanan da budur, Cilvegözü'nde olan da budur. Birtakım haberlerin arka planında birtakım istihbarat örgütlerinin, birtakım ajan provokatörlerinin olduğunu bilmeliyiz. Milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimizin bu konularda daha büyük hassasiyet göstereceğine de inanıyoruz' dedi.
Arınç, AK Parti Bursa İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, Taksim Gezi Parkı ve çevresinde yaşanan olaylara ilişkin açıklamalarda bulundu.
'Bu tür olaylarda tahrikçi insanlar olabilir. Biz samimi insanlarız' diyen Arınç, 'Mesela buradaki bütün arkadaşlarımı, Taksim Gezi Parkı'nda herhangi bir ağaç katliamı olacaksa aynı şekilde tepki verecek insanlar olarak görürüm. Hepimiz ağaca karşı, yeşile karşı, doğaya karşı bir duyarlılık içinde olmalıyız ama aramıza katılabilecek bazıları kontrol edilemez noktaya geldiğinde bu samimi duygularımızı tüketebilirler. Onlara karşı da duyarlı olmamız lazım'' ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Mesela dün Bursa'ya gelirken birilerinin tweetini bana duyurdular. Fevkalade üzüldüm ve rahatsız oldum. Bu büyük bir alçaklıktır. Ne var ki internet sınırsız olduğu kadar sorumsuz bir alan haline geldi. Güya oraya yapılacak AVM'de benim oğlumun da ortaklık payı varmış da biz o yüzden tepki gösteriyormuşuz. Bundan daha büyük bir iftira, bundan daha büyük bir ahlaksızlık düşünemiyorum. Cevabını verdik ama internet dünyasındaki bu tür yalan ve iftiralarla insanların samimi duygularını tahrik etmeye çalışanları huzurlarınızda kınıyorum ve lanetliyorum. Benim bir tane oğlum var o da bir firmada ücretli olarak çalışıyor. Babası olarak benim, evladım olarak da onun maaşından başka bir geliri yok. Çok şükür bu bizim iftiharımızdır. Hayatımız ortadadır, yaşantımız bellidir. Allah'a çok şükür, alnımızın akıyla helalinden kazandığımız maaşla hayatımızı devam ettiriyoruz. Bırakın AVM'de ortaklık yapmayı, ayın sonunu zor getiren insanlarız. Oğluma da maddi katkı sağlamak zorundayım. Çünkü o da evli ve çocuğu var. Bütün bunları niçin yapıyorlar? Orada toplanan iyi niyetli insanları tahrik etmek, yönlendirmek için. Yine bu alçakça rezilliklerden biri şudur; güya Sağlık Bakanımız, ambulansları geri çekmiş, orada yaralanan ve zor durumda kalanları, 'Bırakın onları, madem bu işleri yapıyorlar ambulansa da binmesinler' demiş. Bundan daha çirkin, bundan daha ahlak dışı bir şey olabilir mi? İnsan hayatının söz konusu olduğu bir yerde bizim ambulanslarımız, ambulans helikopterlerimiz, ambulans uçaklarımız 24 saat hazır beklerken Sağlık Bakanı adına yapılan bir tweet ya da bir açıklama, orada insanların ne kadar büyük bir tepkisini çekebilir.'
- 'Birtakım ajan provokatörlerinin olduğunu bilmeliyiz'
'Yapılan bir yanlışlık varsa bu yanlışlıktan dönülür. Yanlış anlama varsa izah edilir ama bunu fırsat bilerek hükümeti yıpratmak amacıyla saf ve iyi niyetli insanları tahrik etmeye çalışanlara karşı hepimizin uyanık olması lazım' diyen Arınç, şunları kaydetti:
'Çünkü bu tür olaylar başka başka yerlerde başka başka türlü de planlanabilir. Türkiye artık provokasyonlara açık bir memleket haline getirilmek isteniyor. Reyhanlı'da yaşanan da budur, Cilvegözü'nde olan da budur. Birtakım haberlerin arka planında birtakım istihbarat örgütlerinin, birtakım ajan provokatörlerinin olduğunu bilmeliyiz. Milletimizin sağduyusuna güveniyoruz. Milletimizin bu konularda daha büyük hassasiyet göstereceğine de inanıyoruz.'