Av. Rasim Saygın: Van'da Haraç Gerçekliği Var

Van’da esnaf, tücarlar arasında konuşulan ‘haraç’ alma ve ‘Van’ın terk edilmesi” iddialarına değinen Hür Dava Partisi (Hüda Par) Van İl Başkanı Av. Rasim Saygın, çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Saygın, “ Çeşitli müvekkillerimden ve iş adamlarından gelen haraç mektupları var. Somut olarak elimde veri var ve halkta bunu biliyor. Birçok insan şehri terk ediyor ve insanlar arasında bir baskı oluşmaktadır. Bunu istihbarat da biliyor, emniyet müdürü de biliyor, vali de biliyor ve STK’larda biliyor. Yoktur demelerinin tek nedeni ise birinin gidip şikayetçi olmamasıdır” diye konuştu.

Van'da esnaf, tücarlar arasında konuşulan ‘haraç' alma ve ‘Van'ın terk edilmesi” iddialarına değinen Hür Dava Partisi (Hüda Par) Van İl Başkanı Av. Rasim Saygın, çok konuşulacak açıklamalarda bulundu. Saygın, “ Çeşitli müvekkillerimden ve iş adamlarından gelen haraç mektupları var. Somut olarak elimde veri var ve halkta bunu biliyor. Birçok insan şehri terk ediyor ve insanlar arasında bir baskı oluşmaktadır. Bunu istihbarat da biliyor, emniyet müdürü de biliyor, vali de biliyor ve STK'larda biliyor. Yoktur demelerinin tek nedeni ise birinin gidip şikayetçi olmamasıdır” diye konuştu.

Vansesi Haber Merkezi

Hüda Par Van İl Başkanı Av. Rasim Saygın, Başkan Yardımcısı Fevzi Doğan, ve parti üyesi Abdulvahap Unuk il ve ilçe kongreleri öncesi gazetemize ziyarette bulundular.

İlçe kongrelerinin Ekim İl kongresinin Kasım ayında yapılacağını belirten Hüda Par İl Başkanı Av. Rasim Saygın, 12 Ekim'de Edremit, Tuşba ve İpekyolu, 19 Ekimde ise Erciş, Muradiye, Gevaş, Gürpınar ilçelerinde kongrelerinin 30 Kasım da Van il teşkilatı kongresinin gerçekleştirileceğini söyledi. Saygın, partilerinin ilk kongresinde değişimler olacağını, İl yönetimi için adaylık sürecinin devam ettiğini söyledi.

“3-4 TANE SUÇ DUYURUM VAR EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜNDE”

Bu haraç alma ve Van'ı terk etme söylentilerini Vansesi Gazetesi'ne değerlendiren Hüda Par İl Başkanı Av. Rasim Saygın, bu konuda bir gerçekliğin var olduğunu, vatandaşlarında bunu gayet iyi bildiğini, fakat yetkili mercilerin buna kör, sağır ve dilsiz yaklaştığını ileri sürdüğünü belirterek, “ Van İl Emniyet Müdürü herhangi bir haraç alma olayı yoktur demişti. Odan önce vali bey ve stk'lar benzeri açıklamalar yapmıştı. Tabi vali bey son açıklamasında faklı bir görüş açıkladı ama ortada bir gerçeklik var. Hatta bire bir görüştüğümüz insanlar haracın alındığı yönünde bilgi veriyorlar. Bire bir bana gelip söyleyenler bile var. Avukatlar, iş adamları gibi kişiler bire bir gelip bizden haraç isteniliyor diyorlar. Ben aynı zamanda avukatlık görevimi de yapıyorum ve bana gelen mektuplar var. Çeşitli müvekkillerimden ve iş adamlarından gelen haraç mektupları var. Somut olarak elimde veri var ve halk'ta bunu biliyor. Birçok insan şehri terk ediyor ve insanlar arasında bir baskı oluşmaktadır. Bunu istihbarat da biliyor, emniyet müdürü de biliyor, vali de biliyor ve stk'larda biliyor. Yoktur demelerinin tek nedeni ise birinin gidip şikayetçi olmamasıdır. En son emniyet müdürü diyor ki; şikayet yok şikayet olmayınca haliyle haraç alma söz konusu değil diyor. Fakat emniyet müdürünün sadece somut veri üzerinden yapacağı bir araştırma olmaması gerekiyor. Çünkü devlet dediğimiz istihbaratıyla da güçlü olmak zorundadır. Van T icaret Sanayi Odası Başkan'ın kimse gitmedi yalan söylüyorlar şeklindeki açıklaması doğru değil. Aslında insanların gittiğini onlarda biliyorlar. Ancak kimse bize bir şikayette bulunmadı deniliyor. Yasal verilerden yola çıkarak böyle diyorlar. Ama bizim birde irtibata geçtiğimiz birçok insanlar var diyor. Mesela emniyet müdürlüğü şikayet yok diyor ama baktığınızda ben avukatım benim şuan baktığım 3-4 tane suç duyurum var emniyet müdürlüğünde. Şimdi yoktur demek bir şeyi gizlemektir veya çözüm sürecine zarar gelmesin endişesinden kaynaklanan yaklaşımdır. Belki işin altında yatan gerçek neden de budur yani çözüm süreciyle ilgili bir sıkıntı oluşmasın diyorlar “dedi

“ŞİKAYET ETSEM DEVLET BENİ KORUYACAK MI?”

Bir gerçekliği atlıyorlar diyen Av. Rasim Saygın “ Biz çözüm sürecini neden destekliyoruz. Başından beri, diyoruz ki bu halkın huzuru yerinde olsun, kan akmasın, gözyaşı akmasın, çatışmalar sona ersin. Bizim ve halkın çözüm sürecinden anladığı bu. Ama eğer ki siz çözüm sürecini asker, polis ile diğer tarafın çatışmazlığı üzerine kurarsanız bu durumda halkın üzerine gelen baskıyı engelleyememiş olursunuz. Yani amaçlanan halkın huzuruyken sonuç halk ciddi bir baskı adlında halk tehdit altında, ama siz barış süreci var diye buna müdahale etmeyeceksiniz. Bu doğru değildir. Bizim Hür Dava Partisi olarak öne sürdüğümüz temel şartlardan biri şu evet barış süreci bir şekilde yürütülmeli. Elbette sürece karşı provokasyonlar olacak, bunlara karşı durulmalıdır. Ama mesele halka sirayet edince bu durumda siz çözüm sürecinde müzakere başında diyeceksiniz ki kardeşim tamam asker polis çatışmayacak ama bunun yanında halka da bir baskı yapılmayacak. Bu çözüm sürecinin olmazsa olmaz şartlarından bir tanesidir. Devlet bunu ortaya koyacaktır. Devlet kiminle görüşüyorsa görüşsün, PKK ile mi, Siyasi kanatla mı, Abdullah Öcalan ile mi görüşüyor kiminle görüşüyorsa görüşsün ama ben çözüm sürecinin bu halk için yapıyorsan gelebilecek her türlü baskıyı kaldırman gerekir. Bu bir şarttır, halka baskı yapmayacaksın, bu böyle olmazsa asker çözüm süreci var diye müdahale etmeyecek, polis çözüm süreci var diye operasyon olmuyor diyecek. Buda şuanda Van'da yaşadığımız yani baskı ve tehdit ile haraç mevzularını ortaya çıkarıyor. Vali beyin en son yaptığı açıklamada bunun bir tespitidir. Sadece valinin değil, milletvekilleri de defalarca açıklama yaptılar. Önceki dönemlerde Beşir Atalay Van'a geldi ve bununla ilgili açıklamalar yaptı. Bunu somut olarak yani Van zarar görmesin endişesi şuan olduğu için kimse sesini çıkarmıyor. Ama Van zarar görecek diyerek kör, sağır ve dilsiz mantığıyla bu işi çözemezsiniz. Eğer ki bir sorun var ise siz bunları çözmekle yükümlüsünüz. Devlet olmanın en temel nedenleri bunlardır. İnsanlar neden gidip emniyet müdürlüğüne şikâyette bulunur? İl emniyet müdürü şikayet yok diyor ya, bu da güvensizlikten kaynaklanıyor. Vatandaş diyor ki bana geldi tehdit etti haracını aldı gitti, ben yarın şikayet etsem devlet beni koruyacak mı? Korumayacak. Tutuklanmalar olduğunda benim can güvenliğim tehlikeye girecek mi? Evet girecek. Ben o zaman neden bu işe gireyim diyor. Ben diyor kim ise gider kendim görüşürüm eğer yüz ise bunu elliye bağlar çıkar gelirim. İnsanlarımız buna mecbur bırakılmış. Niye şikayet etsin ki o zaman. Emniyete şikayet etse devletten bir güvence olmazsa, devlet görevini yerine getirmez ise seni koruyamayacaksa ve sizde bunu biliyorsanız ise ya onların dediğini yapacaksınız, ya da çekip gideceksiniz yada karşı durup direneceksiniz. İşte direnme noktasında olan insanlar belki Türkiye için en büyük tehlikeyi doğuracaktır. Ben haraç vermem derse biri, memleket benim gitmem derse üçüncü seçenek ne olacak direnecek. Direndiği zaman ne olacak haraç istemeye gelen kişiler onu öldürmeye kalkacak, oda nefsi müdafaa ile kendini koruyacak. Buda eğer ki yayılırsa ciddi iç çatışma olgusu yaratacaktır ve biz bundan çok korkuyoruz. Hükümetin bu halkın refahı ve huzurudur, dolayısıyla bu halka yapılan baskı çözüm sürecine vurulmuş bir darbe olarak görmesi gerekiyor ve hükümetin böyle demesi gerekiyor. Şu yanlış anlaşılmasın, biz demiyoruz, devlet kalksın operasyon yapsın, tutuklamalar yapsın, örneğin KCK operasyonları gibi yapsın demiyoruz. Biz diyoruz ki işin önleyici tedbirleri müzakere masasına koyulsun. Mademki görüşülüyor, bu söylensin, bunu neden yapıyorsunuz denilsin” diye konuştu

“BİZİM BÖLGEMİZİN TEMELİ İSLAMDIR”

Bölgemizin geleceği açısından Ortadoğuda yaşanan, özellikle bu İŞID belasından başlayan durumlar ümmet için ciddi bir fitnedir diyen Hüda Par İl Başkanı Av. Rasim Saygın “Hakikaten biz daha Suriye'de ki olayları yeni yeni başlamışken, oradaki muhalif guruplar birbirleriyle çatışma sürecine daha yene yeni başlamışken, biz bu noktaya işaret etmiştik. Ümmet birbirine düşüyor, insanlar çeşitli mezhepler yüzünden birbirlerine düşeceklerdir, biz bunu söylemiştik. Bu noktada kimseyi töhmet altında bırakmak istemiyoruz, bunu şu kurdu bu yaptı dan ziyade ümmetin gittiği noktaya işaret etmek istiyoruz. Şuan da insanların bu şekilde bir göç ile karşı karşıya kalması, çeşitli gurupların birbirleri ile çatışması bu bölgeye çözüm getirmez. Bu bölgenin huzurunu gittikçe zora sokacaktır. Eğer bir birliktelik oluşturulacaksa bizim bölgemizin temeli islamdır. Hangi ırktan olursa olsun, eğer İslam'a bağlı kalırsa, farklılıklar elbette olacaktır. Faklı düşünceler, farklı siyasi görüşler ayrı olacaktır. Ama temelde yani İslam da bir araya gelmemiz lazım. Ne ırksal düzeyde, ne mezhepsel düzeyde bir birliktelik değil, fakat İslam'ın ön gördüğü ümmetçi bakış ile birlikte bir birliktelik olması gerekir. Bölgenin büyük bir çoğunluğu Müslüman'dır. Fakat İslamiyet'in ön gördüğü şekilde bir araya gelip bu sorunu aşmamız gerekir. Bu yanan ateşin söndürülmesi ancak ümmetin birlikteliği ile olur. Bu Amerika'nın oraya müdahale ederek çözülecek bir sorun değildir. Bu sorun kendi iç sorunumuzdur, ancak bunu biz çözebiliriz. Yani İran, Mısır, Arabistan, Türkiye birlikte çözebilir. Çünkü bölge ülkelerinin bir araya gelmesi ile ancak bu sorun çözülebilecektir. Kendi içimizde kaynaklanan bir sorun ise eğer, bölgemizde kaynaklanan bir sorun ise eğer biz bunu güçlenen bir örgütü, çeşitli katliamlar karşısında Amerika gel burayı bombala, işte Rusya gel buraya havadan saldırı yap mantığı ile yapmak çözüm değildir” diye belirtti.

“BÖLGEDE SÜREKLİ BİR KARIŞIKLI OLSUN İSTİYORLAR”

Bu tür düşünceler yarayı daha çok derinleştirdiğini kaydeden Saygın, “Bu işin Amerika'nın içinden geldiği kesindir. Amerika'nın, İsrail'in, işine geldiği kesindir. Bölgede karışıklığı en çok isteyen ve nasiplenen ülkeler emperyalist ülkelerdir. Bölgede sürekli bir karışıklı olsun istiyorlar. Orada çeşitli örgütlerinin oluşmasına göz yumuyorlar, bazen destekleyip büyümelerine katkı sağlıyorlar ve baktılar ki olmuyor, iş başka yere gidiyor bu sefer yine kendileri müdahale ediyor. Oraya giriş için bir fırsat kolluyorlar ve yer altı zenginliklerinden faydalanıyorlar. En önemli ise ümmetin ümmet olma bilincini ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. İşte şuanda baktığınızda IŞİD'in bölgedeki uygulamaları, Suriye'deki uygulamalar, çeşitli gurupların birbirlerine karşı misilleme yapması ve katliamlar yapması yani bunu göz önüne aldığımızda işlerine yarayan ülkelerin başında bu ülkeler geliyor” dedi.

“MAĞDUR HALKA SAHİP ÇIKMAMIZ GEREKİR”

IŞİD saldırıları nedeniyle mağdur olan Suriyelilerin durumuna dikkat çeken Hüda Par İl Başkanı Av. Rasim Saygın “Bizim mazlum halka sahip çıkmamız gerekiyor. Şuanda Kobani'de ciddi anlamda bir mağduriyet, bir zulüm söz konusudur. Bizim oradaki halka mutlaka destek olmamız gerekir. Orada hakimiyet savaşı var PYD ve IŞID arasında bundan ciddi anlamda etkilenen bir halk kesimi var. Ciddi korku ve tehditlerden dolayı her şeylerini bırakmış ülkemize gelmiş, bizim mutlaka bu kısa vadede Müslüman ve insan olmamız münasebetiyle onlara sahip çıkmamız lazım” diye kaydetti.

Bakmadan Geçme