Ayıplar + yasaklar günahlar?

Aslında hayatı iyi sorgularsak bu ( ayıplar, yasaklar ve günahlar) üç kelimenin ne kadar içinin boş olduğunu görebiliriz. Anlamsız ve yersiz zamanlarda hayatımızın odak noktalarını bunların işgal ettiklerini fark ederiz.

Nelerdi ayıplarımız, yasaklarımız ve bunların neticesinde oluşan günahlarımız? Kimlere ve nelere göreydi bu saçma düşünceler ve dayatmalar. Acabalarla başlayan sorgulamadan irdelemeden kayıtsız kabul edişler? Boşa üzülmeler ve yıpranmalar. Ve psikolojik çöküntüler. Bir hayatın boşa gidişini seyretmeler? Hâlbuki doğal hayatın içinde var olmanın getirisiydi yaşamımızdan kesitler...

Her şeyin anlamsız bir şekilde ayıp ve yasak olduğu bir toplumda yaşamak insanın bütün benliğine, öz güvenine, düşünce ve hareketlerine prangalar vurmaz mı? Oysa insan oğlu özgür doğmuştur. Dolaysısıyla bu dayatmalar insanın tabiatına aykırı değilmidir.

Annelerimiz bizi dünyaya getirirken doğanın kanunu olarak babalarımızla çifleşmemişmiydi?

Bir kadın için 'hamileyim' demekte bu kadar basit ve doğal değilmidir? İşte hayatımızdaki ayıplar ve yasaklar tamda bu noktada başlamıyor muydu? Doğal olan her şeyi hangi zihniyet yok sayabilir veya ret edebilirdiki?

Ben yıllarca sorguladım ve anlayamadım ( biri anlatsın) ataerkil toplumlarda özellikle kadınlarımıza neden bu kıyafetler zorla giydiriliyordu? Amaç onların duygu ve düşüncelerini bastırmak ve ellerinden bütün hakları almakmıydı? Fakat erkeklerimiz her ne hikmetse bu üç kelimeden uzak büyütülüp her şey mübah olduğu hayat mı sunuluyordu?

Ataerkil toplumlarda kız çocuğu olarak dünyaya geldiyseniz ilk kıyafetiniz kesinlikle ayıp, ikinci kıyafeti kesinlikle yasak ve bu iki kelimenin toplamı hiç bir zaman aşamayacağınız günahlar... Sonrası mı? Sonrası çok vahim, hayat boyu kendini ifade edemeyen ve hatta ifade etmeye çalışırken batan bireyler. Yazık hemde çok yazık ....

Daha bebekken başlıyor eteğini kaldırma, bağırma, büyüklerin yanında konuşma, gülme , uzanma, erkek arkadaş edinme, sigara, alkol içme, gece dışarı çıkma, sağa sola bakma, saçını gösterme, makyaj yapma, bu liste o kadar kalabalık ki uzar gider.

Bu bebek büyürken omzunda ayıplar, yasaklar ve günahlar içinde ve ruhunda deli fırtınalar tonlarca ağırlığında düşünceler!!!

Gelir 15 veya 18 ine daha ayılamadan bir balyoz yercesine doğru koca evine gider. Acak bitmez şu yasaklar ayıplar. Artık bir kocası birde tanımadığı koca ailesi vardır hayatında. Bu yeni ailesinde yasaklar ve ayıplar misliyle devam eder.... Artık işin içinden çıkamaz ruhu. Yavaş yavaş hastalanır ama kabul etmekten başka yoktur çaresi. Bir kardelen misali ruhunda deli fırtınalar hayatı solup gidecektir.. Oysaki bir insanın yaşayacağı mutlu hayatı elinden almaya kimin ve kimlerin hakkı olabilir ki?

Birde bu toplumda erkeklerimiz varki onlara her şey mübah, onlar herşeyi yaşayabilirler... Ayıp, yasak, günah erkeklere uğramaz. Baba ve annelerimizin babaları hangi yasak hangi ayıp veya hangi günahı işlerki? Malesef bu sorularda öylesine devam eder...

Toplum olarak bir kendimize gelebilirsek hayatımızın detaylarının saçma sapan ayıp yasak ve günahlarda gizli olmadığını, önce insanın kendisinin değerli olduğu ve temelinde saygının önemini farkedebilirsek…

Hayatımda bu üç kelime olmadı, olmasına da müsade etmedim. Benim değerim ve değerlerimde temel olarak saygı var oldu. Bu açmazı çözerken çıkardığım keyf ve damla damla yaşadığım mutlulukla sizlere veda ederken Sevgi ve huzurla kalın..

Hangi çiçek, diğerini 'sarı açtı' diye ayıplar?

Hangi kuş, 'farklı ötünce' diğerine yasak koyar?

Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.

Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar…Charles Bukowski

Bakmadan Geçme