Az ömrüne çok iş sığdıran şair!
Su gibi akıp giden dizleri var etmek için ne çok çalışmışlardı. Henüz 36 yaşında iken İstanbulda belediyenin kazdığı ve üzerini örtmeyi unuttuğu bir çukura yuvarlanıp gittiğinde ardında çok şeyler söylenecek onlarca şiir bırakmıştı.
Su gibi akıp giden dizleri var etmek için ne çok çalışmışlardı. Henüz 36 yaşında iken İstanbul'da belediyenin kazdığı ve üzerini örtmeyi unuttuğu bir çukura yuvarlanıp gittiğinde ardında çok şeyler söylenecek onlarca şiir bırakmıştı.
Süslü… Yanı heceli, vezinli, uyaklı şiirleri bir kenar edeceklerini söylediklerinde yazın dünyasında yer yerinden oynamıştı. Yol arkadaşları Melih Cevdet, Oktay Rıfat'tı. Bu üç Garipçiler akımının yürekli şairleri Türk Şiirinde devrim yapmışlardı. Şiirleri konuşulur gibiydi ama her dize anlam yüklü ve geniş içerikliydi. Orhan Veli'den söz ediyorum. Bakınız Karmaşık adlı şiirinde içinde olduğu durumu bir çırpıda nasıl da anlatmış:
Bir okla yaralı kalbim,
Boyacının sandığında;
Güvercinim kâğıt helvasında;
Sevgilim kayığın burnunda;
Yarısı balık,
Yarısı insan;
İn miyim?
Cin miyim?
Ben neyim?
Orhan Veli Kanık'ın şiirlerinde serçelerle, simitçi çocuk, balıkçıyla, sanayideki tornacıyı aynı şiirde okuyabilirsiniz. Hayatın içinde çirkini ve güzeli, eğriyi ve doğruyu ayırmaz. Çünkü hayat bütün renkleri bir arada toplayan gerçektir.
Kendini anlattığı şiiri Ben Orhan Veli'de çırılçıplak gerçekliğiyle okura kendini tanıtırken böbürlenme yerine içtenliği yeğlemiştir. Şöyle anlatır kendini:
'Yazık oldu Süleyman Efendiye'
Mısra-i meşhurunun mübdii..
Duydum ki merak ediyormuşsunuz,
Hususi hayatımı,
Anlatayım:
Evvela adamım, yani
Sirk hayvanı falan değilim.
Burnum var, kulağım var,
Pek biçimli olmamakla beraber.
Bir evde otururum,
Bir işte çalışırım.
Ne başımda bulut gezdiririm,
Ne sırtımda mühr-ü nübüvvet.
Ne İngiliz kralı kadar
Mütevazıyim,
Ne de Celâl Bayar'ın
Sabık ahır usağı gibi aristokrat.
Ispanağı çok severim
Puf böreğine hele
Biterim
Malda mülkte gözüm yoktur.
Vallahi yoktur.
Oktay Rıfat'la Melih Cevdet'tir
En yakın arkadaşlarım.
Bir de sevgilim vardır pek muteber;
İsmini söyleyemem
Edebiyat tarihçisi bulsun.
Ehemmiyetsiz şeylerle de uğraşırım,
Meşgul olmadığım ehemmiyetsiz
Sadece üdeba arasındadır.
Ne bileyim,
Belki daha bin bir huyum vardır.
Amma ne lüzum var hepsini sıralamaya?
Onlar da bunlara benzer.
Yazdıkları sadece ülkemiz gerçeklerinin gelgitindeki insanımız değildir. Dünyayı da getirip, “Bir elinde ayna/ Bir elinde cımbız/ Umurunda mı dünya dediği Cımbızlı şiirinde hicvetmesini bilir.
Örneğin Galata Köprüsü başlıklı şiirinde tam bir İstanbul curcunasını anlatır:
Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, sıya sıya;
Kiminiz midye çıkarır dubalardan;
Kiminiz dümen tutar mavnalarda;
Kiminiz cimacıdır halat başında;
Kiminiz kuştur, uçar, şairane;
Kiminiz balıktır, pırıl pırıl;
Kiminiz vapur, kiminiz şamandıra;
Kiminiz bulut, havalarda;
Kiminiz çatanadır, kırdığı gibi bacayı,
Sıp diye geçer Köprü'nün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
Hürriyet tutkunudur. Özgürlüğü haykıran Hürriyete Doğru şiirinde alabildiğine coşkuludur:
Gün doğmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
İçinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin ırıpların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul;
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamettir kopacak ufuklarda.
Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;
Bayramlar seyranlar mı dersin, şenlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mı?
Heeeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekliyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
Ve gün gelir siyasetin hamasetini birkaç dizeyle anlatmasını da bilir. Vatan İçin başlıklı şiirinde o önemli gerçeğin altını kalın çizgilerle çizer:
Neler yapmadık şu vatan için!
Kimimiz öldük;
Kimimiz nutuk söyledik.
Orhan Veli Kanık, Türk Şiirinin devrimci şairlerindendi. Süslü ve gösterişli şiir yazmayı bir kenara bırakıp, duygularını olduğu gibi yansıtmıştı. Yarattığı akım sokaktaki sıradan insanın bile duygularını yazıyla, sözle anlatabilmesine cesaret verenlerdendi.
Orhan Veli'nin en çok sevilen ve şarkı olan şiirlerinden biri de İstanbul'u Dinliyorum adını taşıyordu:
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgâr esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski âlemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...
13 Nisan 1914 yılında İstanbul'da doğmuş, 14 Kasım 1950 tarihinde doğduğu kentte henüz 36 yaşındayken yaşama veda etmişti. Şiirleriyle yaşamaya devam ediyor.