Babamlı günler
Rahmetli çok zor adamdı. Dediğim dedik ve kuralcılığı çoğu zaman isyan ettirtirdi.
Rahmetli çok zor adamdı. Dediğim dedik ve kuralcılığı çoğu zaman isyan ettirtirdi.
Sözünün üstüne söz söylemek mi? İşte o zaman çatılırdı kaşları eski zaman sözleriyle paylardı.
Çok okurdu…
Gazeteler, mecmualar, kitap ve dergilerle gelirdi akşamları. Öyle alıştırmıştı ki bizi filesindeki yiyeceklere aldırmaz, cebinde taşıdığı gazeteye atılırdık.
Kimi zaman hava koşulları yüzünden gazeteler günlük gelmez birikirdi. Toplu halde geldiği günler evde bayram yaşardık.
"Gazeteleri ben demeden konu komşuya kap kaçak altına sermek için isterlerse vermeyin. Okuyacağım, kuponlarını keseceğim, sonra ne yaparsanız yapın." Derdi.
Tercüman Gazetesi okurdu. Rauf Tamer'i, Ahmet Kabaklı'yı, Güneri Civaoğlu'nu, Murat Sertoğlu'nu o gazeteden tanımıştık.
O'nun gibi bulmaca çözen yoktu.
Kafası en çok gönderdiği araba ve apartman dairesi kuponlarına bozulurdu. Her ay hiç sektirmeden iadeli taahhütlü gönderir heyecanla çekilişi beklerdi.
Hiçbir zaman kuponlarına, milli piyangolarına ikramiye çıkmadı.
Bir gün oturup gazetenin sahibine usturuplu bir mektup yazmış. Vermiş veriştirmiş:
"Siz sahtekârlık yapıyorsunuz, ikramiyeleri, daireleri, otomobilleri kendi yakınlarınıza çıkarıyorsunuz." Diye paylamıştı.
Bir gün ansızın koca bir koli geldi babamın adına. Heyecanla açtık. Gazetenin yazarlarının yayınlanmış kitapları gönderilmiş ve küçük bir not eklenmişti:
"Sizin gibi bir vefalı okurumuz olduğu için çok şanslıyız. Saygılar." Diye.
Kitap armağanları babamızı sevindirdi. Öfkesi yatıştı. Ve yine ikramiye çıkacakmış gibi kupon gönderdi, piyango bileti aldı. Sonuç umut dünyasının hayal kırıklıklarından olmaya devam etti. Hiç ama hiç ikramiye kazanamadı.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ