BELLİ Kİ HİÇ BİTMEYECEK…
Mustafa M. Atilla yazdı...
Hududumuzu aşmaktan, sınırlarımızı zorlamaktan haz duyarız her zaman; çünkü tüm yatırımımızı vitrine yapmayı severiz. Her şeyde olduğu gibi,biz büyüyelim,biz elde edelim,biz yükselelim bizim olsun,ben yaptım,ben başardım,ben kazanayım,BİZDEN,BENDEN SÖZ EDİLSİN, ben varya ben of!, gerisi ne olursa olsun.Böyle düşünmek bana çok uzak değerli okurlarım,..... Raftaki stok yazılarımdan biri daha.
Yıl 1976-1978 Van Atatürk Lisesini bitiriş tarihim. Koca koca kafalı, içlerinin dolu olduğundan şüphe duyduğum milli eğitim bakanlarının bilgileri,düşüncesizlikleri doğrultusunda şiirlerin bile hassas aruz ölçülerinden, failatün.. failün..mefailün.. kalıbının hatasız bilinmesinin ısrarı sürecinde yazıldığı o yıllarda; sadece eğitimin büyük kentlerde, iyi okullar (Galatasaray Lisesi, Ankara Çankaya Lisesi,Beşiktaş,Robert koleji, Kabataş Lisesi v.s) gibi üniversiteye hazırlayan öncelikli olarak eğitimi bu gibi okullarda okuyanların hak ettiği düşüncesi ile yetişmiş, iyi eğitimli öğretmenler ve hocalarla tüm derslerin dolu dolu,verimli geçirildiği, ders saatlerini tüm konulara hakim, özel dersle tamamlayan öğrencilerle,öğretmen atamasını bile umursamazca yapanlar, on dersin altısının boş geçtiği veya hiç öğretmeni, yolu izi olmayan okullardaki öğrencileri eşit şartlarda,eşit sürede,eşit konularda ÖSS sınav kulvarında birinin ayağında nike,reebok diğerinin ayağında gislaved veya terlikle koşun çocuklar koşun startı ile yarıştırdıkları zaman dilimini bizlere yaşattırdılar .Hiç mi hiç akıllarına gelmedi galiba adaletsiz iş yaptıkları,bir öğrencinin diğer öğrenci üzerine kul hakkını bindirdiklerini. Bu eşitliği sağlayamayan veya düşünmeyen her yetkiliye şükranları sunmak haksızlığa uğramış öğrenciler adına bana düşüyor galiba.
Aslında konudan uzak değilim, ilgili olduğu için kayıvermişim bir taraflara. Yazmak istediğim öncelikli bir konu; Kendimi bildim bileli hiç değişmeyen aynı teranenin sağını solunu ortasını,eşitini,eşitsizliğini bulamadığımız ayrılıkçı fikir,ideoloji,senden benden,bizden sizden ile her şeyin merkezi olduğumuzu düşündüğümüz kırılgan bir konu.
Adını hep duyduğumuz yüksek puanla öğrenci kabul eden üç beş tane üniversitenin birinin kapısını aşındırma niyeti ile İstanbul Pendik'ten bir saatlik yol kat ederek boş geçen derslerin açığını kapatabilme umudu ile Kadıköy rıhtımındaki bir dershaneye yazılmıştım.
Öğretim yılı başlaması ile devam ettiğim dershaneden Haydarpaşa- Tuzla Banliyö Treni ile eve dönerken yolumu sağdan soldan ,kıyıdan köşeden çıkıp toplanan aşağı yukarı onbeş kişi kesti, tabancalı,susta bıçaklı,kollarının içinde saklı sopalı, Afrika'da Masai,Serengeti,Savana milli parklarından tanıdığımız önlerine çıkan ne varsa herşeyi parçalayıp yeme dürtüsüne kilitlenmiş sırtlan sürüsüne benzettiğim insanlar, Bir hakim ve savcı edası ile nerelisin,nerden geliyorsun,nerede okuyorsun, buranın kurtarılmış bölge olduğunu bilmiyor musun gibi soru ve bize katılman gerekliliğinden bahsettiler ustaca!.yoksa ???,pendiğe sokmayız,bizimle sorun yaşarsın diyerek ayrılmadan önceki son kelimeleri bu oldu.Hikayemi değil mi bilmem ama şuraya bağlamak istiyorum!; 19. Asrın başlangıcında itibaren bölmeye,parçalamaya, istila etmeye yeltenen yabancı ülkelere karşı verilen tek yumruk mücadelesinin kazanımı olan bu topraklar içinde neyi kurtarıyorsunuz,kimden kurtarıyorsun sorusunu ülkü ocaklarına ülkünüz bu mu?, diye sormak lazım. edindiğin ülkün, Müslüman kardeşini, kendi insanını, komşunu,arkadaşını, bir savaşta arkamı koru diyebileceğin yoldaşını bıçaklayarak,öldürerek,köşeye sıkıştırıp hırpalayarak,hırpalatarak bu işin miliyetçilk mi olduğunu sanıyorsun ,aynı soru;, sol elini yumruk yapıp yukarı kaldırdığında,aynı davranışlar içine girdiğinde devrimcilik mi yaptığını sanıyorsun.Ne iyi devrimciyiz nede iyi milliyetçiyiz,,Herkes İdeolojisini,sil baştan birlik beraberlik için yeniden gözden geçirsin derim ben.
Hiç bitmeyen, dün var olan bugünde devam eden ülke içindeki sağ, sol diye adlandırdığımız ideoloji dayatmasını anlayabilmiş değilim daha. Kime karşı bu ayrımcılık, bu kin, bu nefret hiç bitmiyor,hiç geçmiyor sürekli yenileniyor. şöyle kıssadan hisse olarak düşünsek, yarın bir savaş çıksa harpte; sen solcusun ben sağcıyım sen dindarsın ben laikim mi diyeceğiz, hepimiz bu ülkenin evlatları değil miyiz,dahası aynı din,aynı peygamberin ümmeti değil miyiz. bir lokma ekmeği bölüşen düşünce yapımızla neyi bölüyor topluyor çıkarıyoruz.Galiba biraz kafamızı çalıştırmıyoruz,hep bir oyunun kurbanı oluyoruz.Hesap endişesi taşımayanların tehlikeli oyununa önce büyüklerimiz geldi,sonra bizler düştük. Allah'a hamd olsun ki Z kuşağı dediğimiz aklını iyi kullanan, beynini kurtarılmış bölge ilan eden düşünme kabiliyeti yüksek şimdiki gençler körü körüne bu oyunun bir parçası olmuyorlar, düşüncelerinde kurtarılmış bölge yerine kardeşce yaşayacakları,ayaklarını yere sağlam basacakları yarınları oluşturma fikirleri var.
Her yazı; yazarın ufkunun ip uçlarını gizler,hemde yazıyı yazarken birazda kafasında hiç unutamadığı anlarını okurları ile paylaştıkları dışavurum ile rahatlamayı amaçlar.Siyasi konular bana hiç mi hiç sevimli gelmez,çünkü içi hep entrika, hep yalan, hep iki yüzlülük v.s dolu.
O nedenle siyasi konularda derin ve teferruatlı muhasebe yapmak şart, yaptığımız ne olursa olsun her zaman madden ve manen getirisinin, götürüsünün kimlere ait olduğunu düşünmemizde her zaman yarar var.
Tüm aleme;, atalarımız nizam,intizam verirken nasıl oluyor da? Birilerinin elinde oyuncağa dönüşüyoruz. Kafir aklın her konuda müthiş sistemli çalışmasını bilmemize rağmen ne ülke nede kendimize yararı olmayan sen sağcı ben solcu, o dinli şu dinsiz,o açık bu kapalı düşüncelerle vakit öldürüyoruz.Cehaletimizden faydalanıp derin hesaplar yapanların işini öyle kolaylaştırıyor,öyle çok kolaylaştırıyoruz ki, farkına bile varamıyoruz.Bu nedenle kendimizi öz eleştirmeden geçirmemiz iyi olacaktır, sanırım.
Mesafe aldığımızı, yol kat ettiğimizi, ilerlediğimizi sanıyoruz AMA MALESEF….
İdeolojimiz sadece birlik ve beraberlikle yaşamak olsun…Herşeyin üstesinden geliriz inşallah.
Değişim,, ancak içeriden açılabilen kapıdır…..Neil..