Beynimden vurulmuşa döndüm
Geçmişte yaşanan dondurucu soğuklar, yerden karın eksik olmadığı uzun Van kışlarını yaşayanlar biliyor. Yaşamayan kuşaklar ise büyüklerden dinliyor. Anlatılan o zorlu kışları aratmayan dondurucu Zemheri soğuğunda caddede yürürken karşımda bir an uzun zamandır göremediğim mahalle, sınıf arkadaşımı bir an görünce yüreğim ısındı.
Ayak üstü özlem dolu sohbet uzun sürünce sıcak bir mekanda kahve içerek sohbete kaldığımız yerden devam etik.
Nasılsın neredesin, neden görünmüyorsun sorularıma kısa cevap verdi:
' Van'da değilim. Ondan görüşemiyoruz. Evi birkaç ay önce Antalya'ya taşıdım. Aksu tarafında kendime bahçeli bir ev aldım. Şimdi Antalya'da yaşama devam ediyorum. Birkaç gün önce geldim' dedi.
'Sende mi dede baba toprağını, doğup büyüdüğün güzel memleketini bırakıp gittin. Nedir bu gidiş, nedir bu kopuş' dedim.
'Benim gidişim toprağımdan kopuş değil. Benim gidişim yenilenmedir, soluklanmadır. Ailem, akrabalarım, arkadaşlarım, sevdiklerimin çoğunluğu burada. Onlar kadar değerli olan avunduğum anılarım, yaşanmışlıklarım da burada. Kim Van'dan giderse gitsin, bedenleri gittikleri yerde, ama yürekleri hep burada kalıyor. Ayrılmak sanıldığı gibi öyle kolay değildir. Bunu kendimden biliyorum' diye konuştu.
Ailesi gibi kendisi de Van'a sevdalı olan Van'ın evladı arkadaşımla geçmişte yaşadığımız bir daha geri gelmeyecek güzel günleri konuşarak anımsadık.
Çocuklukta keyifli, neşeli dönemden söz ederken milav, fanti oynadığımız, çember çevirdiğimiz, kızak kaydığımız, mahallemizin sınırları içinde yer alan valiliğin arkasındaki miting alanında konuşan liderlerin kalabalık mitinglerini izlediğimiz günleri yeniden yaşadık.
Şehrinden gidişinin burukluğunu sözünde ve yüzünde gizlemeye çalışan arkadaşım, kardeşim, güzel dostum dedi ki, 'Görgüsüzlüğün, gösterişin, saygısızlığın, fitnenin, fesadın, kurnazlığın, cehaletin, hoyratlığın topluma hâkim olmadığı o dönemler Van'ın her anı doğaldı. Sosyal hayatta ve komşuluk ilişkilerinde herkesin uyduğu toplumsal kurallar yanında bireysel ilişkilerde güven, samimiyet, nezaket ve zarafet vardı. Mahallemizde şehrimizde çok saygın insanlar yaşardı. Şehir gibi insanlarda bozularak değişti. Gözümüz, gönlümüz o Van'ı ve o Van'ın o saygıdeğer, eli öpülesi ilkeli insanlarını çok arıyor.'
O zaman sen neden çekip gittin diyince yarasına tuz dökmüş gibi derin bir nefes alarak anlatmaya başladı:
'Biliyorsun biz bu toprağın çocuklarıyız. Benim ağabeylerim, amcalarım, kardeşim, akrabalarımız, hısımlarımız burada. Ailemizin büyük çoğunluğu şartlar ne kadar ağır olursa olsun, ne yaşanırsa yaşansın Van'ı bırakıp başka ile gitmediler, gitmezler. Amcalarım dünyanın en güzel şehrinde ev, iş versen dahi Van'dan ayrıldıklarında sudan çıkmış balık misali yaşamayacaklarına iman etmişler. Büyüklerimiz, ailemiz dünyanın en güzel şehrinin, en rahat yaşanacak yerinin Van olduğunu her fırsatta gururla belirtiyorlar. Kızım İstanbul'da okuyor. Oğlum da bu yıl lise öğrenimine başladı. Van'daki yaşanan negatif ortam bunların üstüne gelince aldığım kararla Antalya'ya göç ettik. Antalya tercihimizde deniz ve Vanlıların yoğun olarak orda yaşaması kararımda etkili oldu. Biz Vanlılar deniz ve Vanlının bulunmadığı yere kalıcı olarak gitmeyiz. Öyle ki yalnızca Antalya'da 45 bin Vanlı'nın yaşadığı söyleniyor '
Arkadaşım kahve sonrası gelen çayı yudumlayarak yarım kalan sözlerine derin bir nefes alarak devam etti:
'Antalya'da satın aldığım evin bir miktar kalan parasını ödemek için Van'da ki evi satmaya karar verdim. Aslında onun için geldim. Satış için de emlakcıların yanı sıra eş dostla görüştüm. Konut satışlarının durduğunu, satılsa bile değerinin altında alıcı bulabileceğimi söylediler. Tavsiyelerde bulundular. Sen evimi biliyorsun. Van'ın güzel bir yerindedir. 180 metre kare, yapımında kaliteli malzeme titiz işçilik var. Neyse. Dün eve bir alıcı çıktı. Evi gezip gördü. Beğendiğini söyledi. Kafamda 180-190 bin lira gibi bir rakam var. Ama işimin görülmesi için sıkı pazarlık yapmamaya kendimce karar vermiştim. Evi almak isteyen alıcı ile pazarlığa başlayınca 180 bin lira istedim. Beni şok eden, üzen ve Van'ın içinde bulunduğu sosyal sorunu en çıplak şekilde yansıtan bir ifade kullandı. Eve 100 bin lira veririm dedi. Sen alıcı değilsin veya dalga geçiyorsun deyince. 'Alıcıyım. Evin değeri budur. Ortamı görüyorsun sen ileride evini bu fiyata dahi satamayabilirsin haberin olsun' sözleri ile adeta beynimden vurulmuşa döndüm. Memleketimin fırsatçıların, kurnazların ve kapanın elinde kaldığını daha iyi anladım'
Kurtlar dumanlı havayı sever. Canını sıkma, üzülme umarım bölgemizde ve ilimizde yaşanan mevcut ortamı kurnazca değerlendirmeye çalışan çakallardan olmayan dürüst birine evini değerinde satarsın dedim.
Sohbetin tadı tuzu kaçınca ikinci çayları yarım bırakarak bulunduğumuz yerden çıkıp yemeğe sözleşerek ayrıldık.
Ev satışı sırasında söylenen 'ileride evini bu fiyata dahi satamayabilirsin' sözü basit bir ifade değil. Toplumda yaşanan sorunun yansımasıdır. Özü psikolojik baskıdır. Amaç tedirgin, huzursuz etmektir. Temelinde işgal ve göçe zorlama amaçlı yaygınlaşmaya başlayan bu anlayışı bilen, duyan, gören var mı? Sanmam.