Bez tutmayan yaralar...


Su… Hayatın her evresinde, hayatımızın tam içinde… Hayatın başlangıcı, sonu, ortası, her şeyi, olmazsa olmazı… Ya biz demoğlu? demoğlu yaşamın başlangıcından bu yana kendisine hayat veren, varlık sebebi olan bu nesneye düşmandır aslında, bilmeden veya bilerek. Aymazlık içindeki gafil…
Suya nasıl düşmanlık edilebilir diye sorduğunuzu duyar gibiyim ama soran kişiler bile bir biçimde ona ihanet ediyor. Bilmeyerek yapılan suç bağışlanabilir, fakat aleni yapılan düşmanlığa ne demeli… Eminpaşa mahallesinde oturanlar bilirler, kapılarının önünden bir kanal geçer. Şamran Kanalı. Döneminden yakın tarihe kadar Van Ovasına hayat veren kanalla tam yedi bin yıl önce bu projesiyle tarih sahnesine çıkıp bu topraklara hayat vermesini sağlayan Kraliçe Semiramis'in önünde saygıyla eğiliyorum. Binlerce yıl önce coğrafyamıza hayat vermesi, halkın ferah bir hayat sürmesi için gösterdiği üstün çabanın yararlarını halen görmekteyiz. Bu gün bile Van'ın yeşillik geniş arsaları bu kanalla sulanıyor.
Ne yazık ki bu sistemi korumada, işletmede, sahip çıkmada pekte istenilen yerde değiliz, hatta o istenilen yerin yanından bile geçemiyoruz. Zira 2012 yılındaki, hatırlatırım insanoğlu uzaya çıkıyor, teknolojik imknlara rağmen; hantal bürokratik yapı, iş bilmez tembel elemanlar, sorumsuz yöneticiler ve körkütük cahil halk olguları birleştiğinde altın yumurtlayan tavuğu katlettiğimiz gerçeği ortaya çıkıyor. Dikkatinizi çekerim zamanında hem sulama hem de içme suyu olarak kullanılan bu zamana meydan okuyan projeyi şu an bir saatliğine bir bahçeye bağladığımızda, kanalın çöp taşıma aracı olduğu sadece gözlemleyeceğiniz gerçeklerden biri. Aman Allahım! Poşet, pet şişe, ambalaj atıkları, içecek ve meşrubat kapları, kırık bardaklar, eskiyen giyecekler, konserve ve salça kutuları, en vahimi de çocuk bezleri… Evet evet, çocuğunun altından aldığı bezi poşet içerisine koyup çöp kutusuna atmak zahmetini göstermeyip evinin önünden geçen arka atan şahsiyetlerle aynı oksijeni soluyoruz. Olay bezi kanala atmakla bitmiyor, muhteviyatını suya vererek şişen bez ortalığa çağın hastalıklarını saçıyor. Çalışırken bile tehlike saçan pillerden, ağır petrol içeren PVC esaslı malzemelere kadar düşünmeden çevremizi, sularımızı, havamızı en önemlisi de eşi ve benzeri olmayan dünyamızı kirletmeye durmadan devam ediyoruz. Kirlettiğimiz sular bir gün içilmez, hava solunmaz, toprak işlenmez, dünya yaşanmaz bir hal aldığında iş çoktan işten geçmiş olacak. Günübirlik yaşamak gafletten başka bir şey değildir. Belki sen su için savaşmıyorsun ama gelecek nesilleri buna mecbur bırakmaya hakkında yok!
Bu konuda aile reisinden mahalle imamına, öğretmenden çocuk sahibi anneye, validen temizlik işçisine kadar toplumun her tabakasına büyük bir sorumluluk düşüyor. Duyduğum günden bu yana üzerinde her düşündüğümde beni derinlere iten 'herkes kapısının önünü temizlerse şehir tertemiz olur ' sözünü bir kez daha hatırlatarak yazımı sonlandırmak istiyorum. Zira başka bir Şamran Kanalı, başka bir Van, başka bir Dünya yok; öyleyse elimizdeki 'tek'i korumalıyız… vanhaber,ismail gültepe,köşe yazıları

Bakmadan Geçme