Bidat ve Hurafeler
Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...
Günümüzde birçok bidat ve hurafenin yaygın bir şekilde hayata aktarıldığını üzülerek görmekteyiz. Bu yanlışlıklardan dönülmesi, doğru davranışların elde edilmesi umuduyla bu haftaki cuma vaazında bidat ve hurafelerden bahsedeceğiz.
Öncelikle bidat ve hurafe nedir ve çıkış sebepleri neleredir bunları izah edelim.
Bidat; Örneksiz bir şey yapmak, yepyeni bir iş ortaya koymak, umumî kanaata aykırı davranışta bulunmak ve daha evvel benzeri olmayan bir şeyi icat etmek gibi anlamlara gelir. Sonradan ihdas edilen her türlü yeniliklere bid'at denilmesi caiz olmakla birlikte, bu kavramın zamanla dinî konularda fazlalık veya noksanlık olarak telakki edilen davranışlar için kullanılmasının teâmül haline geldiği görülmektedir. Istılah bakımından bid'at; dinin aslından olmayan ve şer'î delillere istinad etmeden sünnete aykırı olarak icad edilen şeylerdir. Başka bir ifadeyle; dinî emirlerin ikmalinden sonra, Hz. Muhammed'in sünnetine, Kur'ân'ın sarîh hükümlerine, ashab, tabiin ve müctehitlerin genel görüşlerine tamamen aykırı olarak ortaya çıkan hal, davranış ve işler demektir. Bu iki tanımdan da anlaşıldığı gibi, sonradan ortaya çıkan bir olay veya davranışın bid'at olabilmesi için dinin muhtevasına zıt olması gerekir. Yaygın olan kanaata göre; bid'atların asıl doğuş sebebi, toplumlardaki kültür değişmeleridir. Bid'atların doğuşuna ve yaygınlaşmasına sebep olan hususlar şunlardır: 1- Bid'atın, bilinçli olarak üretilmesi, 2- cehalet, 3- kültür etkileşimi, 4- İslâm öncesinden kalan gelenek ve görenekler, 5- eski dinlerden kalan alışkanlıklar, 6- çok sevap kazanmak veya dinî vecibeleri fazlasıyla ifa etmek düşüncesi.
Hurafe; Akla ve gerçeğe aykırı, aldatıcı söz demektir. Masal, efsane ve genel olarak gerçek dışı kabul edildiği halde hoşa giden nakil ve rivayetlerde hurafe olarak değerlendirilebilir. Ayrıca hiçbir mantıki izahatı bulunmayan, din adına ileri sürülüp benimsenen batıl inanç ve davranışlarda hurafe kapsamına girmektedir.
Bidat ve Hurafelerin birçok çıkış sebebi vardır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:
1. Önceki dinlere ait kültürlerden bazı unsurların İslam Dinine taşınması.
2. Cehalet, yani dini temel kaynaklarından öğrenmemek.
3. Özellikle bu konuda Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimize dayandırılan uydurma hadisler.
Çağımızda en yaygın bidat ve hurafenin başında Türbe ziyaretlerinde yapılan yanlışlıklardır. İslam Dini yaratılmış olan mahlukatlar içinde insanın dirisine önem verdiği gibi ölüsüne de önem vermiştir. Ölüm hadisesi gerçekleştikten sonra ölüler temizlenip güzelce kefenlendikten sonra kabirlere konulmaktadır. Kabirlerin ziyaret edilmesinde orada yatan insanlar için hayır duada bulunulmasında hiçbir sakınca yoktur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bu konuda şöyle buyurmaktadır. "Size kabir ziyaretlerin yasaklamıştım. Artık, kabirleri ziyaret edebilirsiniz."[1] "Kabirleri ziyaret ediniz, Çünkü bu size ahireti hatırlatır."[2]
Evliyaların, Allah Dostu olarak kabul edilmiş kişilerin yattığı yerler halk nezdinde "Türbe" olarak adlandırılmıştır. Sonuç itibariyle türbelerde bir kabirdir ve ziyaret edilmesinde hiçbir sakınca yoktur. Yalnız, bu ziyaretlerde İslam'ın koymuş olduğu ölçülere riayet edilmelidir. Türbelerde konulan bu ölçülere ters ve çok yanlış olan davranışları ise şöyle sıralayabiliriz:
1. Türbelerde yatanlar beşer üstü varlık olarak görmek ve Allah ile kendi arasında aracı olarak kabul etmek.
2. Türbe ziyaretlerini sanki dini bir vecibeymiş gibi telakki etmek.
3. Çaput, bez bağlamak ve mum yakmak.
4. Türbelerde yatanlara adak adamak.
5. Türbelerde yatanlar adına kurbanlar kesmek.
6. Kabrin etrafında bulunan duvar, demir vb. şeyleri öpmek.
7. Türbelere eğilerek girmek.
8. Türbelerde yatıp şifayı orda yatanlardan beklemek.
9. Türbe kapılarına sahip olmak istediği şeyin (mesela ev, araba, çocuk vb.) resmini çizmek.
Yukarıda saymış olduğumuzu davranışlar Müslüman'a yakışan hareketler değildir. Her gün 5 vakit namazımızda Fatiha süresinde bulunan "Yalnız Sana kulluk eder, yalnız Senden Yardım dileriz"[3] manasında ayeti okuduğumuz halde dediğimize muhalif olarak yardımı başka kapılarda aramak çelişki değil midir? İhtiyaçların karşılanmasını ölüden ummak kişiyi şirke sürükleyebilir. Şirk ise Allah'ın bağışlamayacağı en büyük günahlardandır.
Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; Kabirler, insanlara yaratılmış olan her şeyin bir gün ölümü tadacağını hatırlatmalıyken, dünyevi işlere cevap arandığı yerler haline getirilmiştir. Türbe, yatır ve evliya kabristanları ziyaret edenler, ahireti hatırlamalı, orda yatanlarında bir gün bu hayatta yaşadıklarını ama bu dünyadan ayrıldıklarını anlamalı, kendisinin de bir gün kabire gireceğinin farkında olmalıdırlar. Kur'an okuyarak sevabını onların ruhuna bağışlamalıdır. Bu gibi işlemlerin dışında cereyan eden hadiselerin kişiye fayda yerine zarar getireceği unutulmamalıdır.
Günümüzde halkımız arasında birçok şey, ya uğurlu yada uğursuz sayılmaktadır. Kimileri ayların, kimileri günlerin veya gecelerin, kimileri hayvanların, kimileri ise bazı eşyaların uğursuzluğuna veya uğurlu olduklarına inanmaktadır.
Hayvanların içinde;
1. Baykuş ötmesi,
2. İnsanın önünden kara kedi geçmesi,
3. İnsanın veya arabanın önünden tavşan geçmesi,
4. Kargaların ötüşü ve horozların vakitsiz ötüşü vb.
Uğursuz sayılan günler veya gecelerde vardır. Bunlar;
1. İki bayram arasında nikah kıyılması veya düğün yapılması,
2. Cuma ve arife günlerinde çamaşır yıkanması veya dikiş yapılması,
3. Gece vakti tırnak kesilmesi, gece aynaya bakılması, yine gece vakti ev süpürmek, geceleyin dışarıya sıcak su dökülmesi,
4. Salı günü temizlik yapılması ve
5. Akşam vakti sakız çiğnenmesi vb.
Uğursuz olduğu kabul edilen şeylerden bazıları ise şunlardır;
1. Sol gözü seğiren kişinin bu olayı kötüye yorumlaması sağ göz seğirirse hayra yorumlaması,
2. Kişinin üzerinde dikiş yapılacaksa veya düğme dikilecekse ağza bir şey alınması yoksa başa sıkıntıların geleceğine inanılması,
3. Kapı eşiğinde oturan kişiye iftira atılacağına inanmak, erkeğin önünden kadının geçmesinden dolayı erkeğin nasibinin kapanacağı
4. Ezan okunurken köpek ulumasını şerre yormak,
5. Evde cam veya porselen gibi bir şey kırıldığı zaman belanın defedildiğine inanmak,
6. Merdiven altından geçmeyi uğursuz saymak,
7. Sağ kulağın çınlaması hayra sol kulağın çınlamasını şerre yormak,
8. Ayakkabı veya terlik ters dönmesini uğursuzluğa saymak,
9. Gece vakti sandık açmayı mezarının açılmasına saymak,
10. Kişinin üzerinden geçildiği zaman boyunun büyümeyeceğine inanmak vb. gibi şeyler halkımız arasında sıkça karşılaştığımız hurafelerdendir.
At nalı, kurt dişi, koçboynuzu gibi şeyler evin dış cephesine asmak, nazar boncuğunu üzerine veya evin içine yahut dışına arabaların içine asmak halkımız arasında uğurlu kabul edilen şeylerdendir.
Yukarda saymış olduğumuz ve halk arasında yaygın olan bu hurafelerin kaynakları ve tarihçeleri bilinmemektedir. Tarihin her döneminde varlığını koruyan hurafeler, insanın ruh ve tabiatına uygun düşmeyen, akla ve mantığa aykırı şeylerdir. İnsanların karşılaştığı problemleri çözmede doğru yolların dışında, yanlış yollara sapmaları hurafeleri iyice yaygınlaştırmıştır. Bu sebeple uğuru veya uğursuzluğu yaratılmış mahlûkat'tan beklemek doğru değildir.
Unutmayalım ki; insanın başına Yüce Allah'ın dilemesinden başka hiçbir şey gelmemektedir.
Yüce Rabbim Cumanızı mübarek kılsın. İslam'ın özüne ters şeylerle meşgul olmaktan bizleri alıkoysun. Dünya ve ahiretimizi en güzel şekilde kazandıracak doğru davranışları hayat düsturu haline getirmeyi cümlemize nasip etsin. Allah'a emanet olun.