Bir Ahmet Dayı Vardı!
Mahallede yakışıklı bir Ahmet Dayı vardı! Uzun boyluydu, dalgalı saçlarını geriye doğru tarar, Ayhan Işık vari bıyıklı ve kruvaze ceketi giymeyi kendine yakıştırırdı. Tatlı dilli güler yüzlü ve espri yapmayı severdi.
Mahallede yakışıklı bir Ahmet Dayı vardı! Uzun boyluydu, dalgalı saçlarını geriye doğru tarar, Ayhan Işık vari bıyıklı ve kruvaze ceketi giymeyi kendine yakıştırırdı. Tatlı dilli güler yüzlü ve espri yapmayı severdi.
İslamoğlu Mehmet Efendi ile Hoca kızı Fatma hanımın ortanca mahdumlarıydı. Onların" Gözlerinde bir renk, kulaklarında bir ses ve içlerinde bir sevgiydi."
Sanat Okulu'nda okuyordu. Okul çıkışı Sebze Pazarı'nın üst sokağındaki babasının dükkânında olurdu. Burada babasına yardım eder, ağabeyleriyle beraber tütün kıyarlardı.
Sabahları atı alır babasıyla beraber Vali Konağı'nın altındaki kehris suyunda sulamaya götürürlerdi. Atın yularını Ahmet tutar, baba Tütüncü Mehmet Efendi'de arkada yürürlerdi.
Atın asil yürüyüşü ve nal sesleri, suların şırıltıyla çırçırdan akışı, iğde çiçeklerinin kokusu ve sabahın serinliği, kapı önlerinin sulanıp süpürülmesiyle toprak kokusu genizleri yakarken, hayatı renkten renge sokuyordu. Bu bir tefekkür deryasında, seyri seferdi işte!
Bu bir rüyamıydı, yoksa gerçek mi?
Van ve sokakları o yıllarda rüya gibi güzeldi! Evet, bir rüyaydı, usulca kaydı gitti ellerimizin arasından. Hiç olmazsa tatlı bir anısı kaldı neyleyim!
Bu saatte kişmiri güller daha uyanamamış olabilirdi. Veya sabah mahmurluğuyla olsa gerek kimseye selam etmediler. Aksi olsaydı şayet, ne eder eder, yoldan geçenleri muhakkak kendine çekerdi. Kokusunu havaya salıp sizi kendine çağırabilirdi veya bulunmaz güzelliğini kullanırdı!
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...