BiR DAVA ADAMI SUAT KÜRŞAT
Yunus Türkoğlu yazdı...
Merhum Suat Kürşat, hayatı boyunca örnek alınacak, arkasından gidilecek, sırat-ı müstakimden ayrılmayan, her hali kitap ve sünnet çizgisinde olan bir dava adamıydı. Ahlakı ve kardeşliğiyle güzel bir numuneydi. Hep inandığı davaya hizmet ederdi. Ecdadına sahip çıktı, yazdı, anlattı ve hakkı söyledi...Talebelik yıllarında zulme maruz bırakıldı fakat yılmadı! Ankara olmazsa, İzmir olur dedi davasından asla taviz vermedi, ilmin peşinden koştu durdu…
Suat Kürşat ağabeyimiz, 3 Aralık 1949 yılında Van Erek Mahallesi'nde dünyaya geldi. Altı kardeşin üçüncüsüydü. Van Hava Alanı'nda görev yapan baba Hamaloğlu Mustafa Kürşat ile nur yüzlü anne Saniye teyzenin çok sevdikleri mahdumlarıydı. Gençliğinden itibaren anne-baba duası alarak İslam'ı en güzel şekilde yaşamaya gayret etmişti. Annesi onu besmeleyle ve helal lokma ile doyurmuştu. İmanlı, abdestli, namazlı ve ağzı dualı anneler, yavrularını vatan aşkı şuuruyla yetiştirir ve muvaffakiyetleri için dualarını eksik etmezler…
İlkokul, ortaokul ve lise yılları Van'da geçti. Başarılı bir öğrenciydi, ileriye dönük idealleri vardı. Yüksek öğrenimini bitirip çok sevdiği vatanına, milletine hizmet etmek istiyordu. Gayretli ve özverili çalışmalarının sonunda Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü tutturdu. Bir yıl burada okuduktan sonra İzmir Fen Fakültesi'ni kazanıp kayıt yaptırdı. Zamanın anarşik olayları sebebi ve bazı aşırı sol görüşlü gruplarca orada okutulmayınca bu defa Buca Eğitim Enstitüsü'ne girdi.
Faal bir öğrencilik hayatı vardı. Aynı zamanda Bornova Büyük Ülkü Derneği'nin başkanlık görevini yapıyor, merhum Alpaslan Türkeş'in yakın çalışma gurubunda yer alıyordu. O zor yıllarda bile yaz tatillerinde Van'a gelince kurucusu olduğu Van Ülkü Ocakları Derneği'nde çalışmalarına devam eder ve çeşitli etkinlikler yapar, toplantılara katılırdı. Zaman zaman bizleri de Ocak'ta yaptığı söyleşilere, gezilere götürür ve çeşitli hediyeler verirdi. İzmir'den getirdiği yuvarlak kösele üzerinde bozkurt resmi, boyuna asılan tarafı deriden olan kolye hediye etmişti! Sıla-ı rahim yapmayı sever, tüm akrabaları ziyaret ederdi…
Namaza çok ehemmiyet verirdi. Her gün Kuran-ı Kerim okumak hayatının vazgeçilmezlerindendi. Mümkün oldukça camide cemaatle namaz kılmayı çok severdi. Yakın dostları ve samimi arkadaşlarına;”-Öte âlemde melekler bana dünya ile ilgili sorarlarsa; sabah namazlarını camide cemaatle kılmaya doyamadım diyeceğim!” dermiş… Müminin vasıflarından…
27 yaşında ve üçüncü sınıf öğrencisiydi. Mezun olup nasipse öğretmenliğe başlayacaktı. Vatanın herhangi bir köşesinde görev alacak ve şerefle hizmet edecekti.
Şahadet şerbeti:
Olay günü dernekteydi. 1977 yılının mart ayının 22'si akşam namazı için arka bahçede abdest alırken, elektriklerin kesilmesini fırsat bilerek derneği tarayan anarşist militanların açtıkları yaylım ateşi neticesinde sırtından vurularak şehit düştü…
Peygamber Efendimiz-sallalahu aleyhi ve sellem- “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” diye buyurmuştu. Çok sevdiği namaza hazırlık yaparken, abdest alırken, abdestliyken, sırtından akan kanıyla Allah-ü Teâlâ'nın huzuruna vardı... Bedir, Uhud ve Çanakkale şehitlerine komşu olursun İnşaallah…
Her insan için, genç yaşta sevdiklerini kaybetmesi büyük bir acı ve elem vericidir! Gidenler kalanların yüreğinde kapanmayacak bir yara bırakıp gidiyordu. Zaman hep söylendiği gibi bazen her şeyin ilacı olmuyordu. Kayıplar, yaşadığımız hayatın bir parçasıydı. Yaşadıkça birçok şeyi kaybediyorduk. Fakat yakınlarımızın kaybının yerini hiçbir şey doldurmuyordu… Can dediklerimiz, can bildiklerimiz ve çok sevdiklerimizi kaybetmek büyük bir elem ve acı vericiydi. Hele kaybedilen evlatsa, şüphesiz bu imtihanların en büyüklerinden biriydi…
“…Şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Süresi,153)
Cenaze Van'a getirilmiş devlet töreni ile Akköprü Mezarlığı'na defnedilecekti. Van Atatürk Lisesi yıllarımız. Teneffüste cenazenin geldiği haberini alınca derse girmeyip, üst sınıf öğrencilerle beraber koştuk. 2 Nisan İlkokulu önünde kalabalığa dâhil olduk. Sevenleri, dostları, yakın akrabaları, Van ve İzmir'den gelen dava arkadaşları, öğrenciler hep beraber kabristana kadar dualarla yürüdük. Cenaze namazı kılındı, helallik alındı ve orada bulunanların şahadetleri arasında alemi faniden, alemi bakiye uğurlandı… Bedeni mezarda olsa da ruhen gönüllerde taht kurarak Cenab-ı Hakka kavuşmuştu…
Mekânın cennet olsun…
Âmin…
Ruhu için üç İhlâs, bir Fatiha…