Bir fotoğrafın hikayesi

Bir fotoğrafın hikayesiydi belki de bana bu mısraları yazdıran bu Kasım sabahında. Bazen mısralar da yetmez hayalleri anlatmaya. Ama ben hayallerine inanların taifesindenim.

Bir fotoğrafın hikayesiydi belki de bana bu mısraları yazdıran bu Kasım sabahında. Bazen mısralar da yetmez hayalleri anlatmaya. Ama ben hayallerine inanların taifesindenim.

Gördüğüm bomboş bir sokaktı bu fotoğrafta. Ben o sokağı zihnimde, yüreğimde doldurdum. Adım attım dolaştım hayalimde. Yürüdüm, ıslandım hatta yalnızlıktan üşüdüm bile. Oysa ne çok isterdim karlı bir kış günü ellerimin ceplerim yerine ellerinde olmasını. Avucunda ısıtmaktı isteğim parmaklarımı. Ne çok isterdim soğuk bir kış gecesi bir bardak çayın keyfini birlikte sürmeyi ve aynı nakaratta buluşmayı bir türküde.

Bir kasım patının aniden patlayan hikayesi gibiydi bu fotoğraf.

Ve usulca fotoğrafı doldurmaya başladım. Sokağa seni koydum, beni koydum birde baktık ki sokak biz olmuş.

Zamansız gelen bir sevda gibi soğuk kış gününde bolluk, sıcaklık hissi veren bu çiçeği bir fotoğraf karesinde birleştirdim.

Hazan papatyası dedim ona yani Kasımpatı. Ben mi ona ayarlıydım o mu bana. Her neyse belki de zamanından çok geç geldi hüznün çiçeği. Mutluluk ve acıyı aynı anda içinde barındıran çiçeklerin en kırılgan güzelliğe sahip olanı. En çok gözlerinde hüznü taşıyan kadınları anlatıyor, bazen de umutsuz bir aşkın sahibi bir erkeği ikisi de yüreğinde taşıdığı gizli bir acıyı, en olmadık gidişleri, en ağır ayrılıkları yaşarken, en beklenmedik bir anda patlayıveriyor umudun çiçeği, hazan papatyası.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme