Bir Sevda Sırrı Saklar Hoşap Kalesi
Hoşap Kalesi, Vangölü'nün doğusunda, bir ovadan yükselen, surlarla çevrili bir kale. Sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir kartal yuvasını andıran kalenin Ortaçağ'da yapıldığı söylenmekle beraber, sonraki çağlarda kaleye başka parçalar da eklenmiş. Dibinden Hoşap Suyu geçiyor. Bu su, çevresine can olmuş, kan olmuş. Belki de adına Güzelsu denmesi bu sebeptendir. Kale nice devlet büyüklerinin, beylerin makamı olmuş, kervan yolu üzerinde olduğu için de, devrin ticaretini canlı tutmuştur.
Hoşap Kalesi, Vangölü'nün doğusunda, bir ovadan yükselen, surlarla çevrili bir kale. Sarp kayalıklar üzerine kurulmuş bir kartal yuvasını andıran kalenin Ortaçağ'da yapıldığı söylenmekle beraber, sonraki çağlarda kaleye başka parçalar da eklenmiş. Dibinden Hoşap Suyu geçiyor. Bu su, çevresine can olmuş, kan olmuş. Belki de adına Güzelsu denmesi bu sebeptendir. Kale nice devlet büyüklerinin, beylerin makamı olmuş, kervan yolu üzerinde olduğu için de, devrin ticaretini canlı tutmuştur.
Kalenin içinde barındırdığı bir de hikayesi vardır. Derler ki, kale aynı zamanda, Ağrı Dağı'nın öfkesini anlatan, töre gelenekleri ile örülü, sevda yüklü bir efsanedeki Gülbahar ile Ahmet'in hikayesinde de geçmektedir. Yaşar Kemal, Ağrı Dağı Efsanesi adlı kitabında kaleden bahsetmiştir. Bu hikayeyi yıllar önce, Van'da görev yaparken, belki de şimdi hayatta olmayan, o yörenin yaşlı bilgesinden dinlemiştim. Daha sonra Yaşar Kemal'den okuduğumda, Hoşap Kalesi'nin bu efsanevi sırrına tekrar vakıf oldum. Belki de bu sırrın yükü, efsane bile olsa, kaleyi daha bir dayanıklı kılmış, yüzyıllardan bugüne, dimdik ayakta tutmuştur.
Kahramanlar yine benzeri anlatılardaki gibi bir kız ve ona sevdalı bir genç. Yine imkânsız bir aşk, yine engeller. Efsanenin bir bölümü Hoşap Kalesi'nde geçer. İmparatorluk zamanıdır. Küçük yerleri İmparatorluk adına beyler, paşalar yönetmektedir. Ağrı civarlarındaki Beyazıd Kasabası'nın beyi Mahmud Han, zalim bir paşadır. Günün birinde Hanın atı gelip Ahmet'in kapısında durur. Ahmet, atın sahibini bilmemektedir. Geri dönmesi için götürüp uzaklarda bırakır, bunu 3 kez yapar ancak at her defasında geri döner. Bunun üzerine Ahmet,"kapımıza gelen at geri gönderilmez" diyerek atı sahiplenir. Küplere binen Mahmut Han, atını geri istemesine rağmen Ahmet atı göndermez. Paşa, Ahmet'i buldurur ve zindana attırır. Bu süreçte, Paşanın kızı Gülbahar ile Ahmet, birbirine aşık olmuşlardır. Gizlice zindanda buluşmaktadırlar. Zindan bekçisi Memo içten içe Gülbahar'a âşıktır. Ancak bunu sadece kendisi bilmektedir. Gülbahar'ı kıramaz ve her seferinde onun zindana girip Ahmet'i görmesine göz yumar. Derken Paşa ferman çıkarır. Ahmet'in başını vurduracaktır. Bunu haber alan Gülbahar, Memo'ya Ahmet'i zindandan çıkarması için yalvarır. Memo'nun Gülbahar'dan bir tek isteği vardır. Bunu yaparsa Gülbahar'ın isteğini yerine getirecektir. Saçından bir tutam ister. Gülbahar hiç düşünmeden saçından kestiği tutamı Memo'ya verir. Serbest kalan Ahmet'in ardından, Memo " ben bu dünyadan alacağımı aldım" diyerek kendini uçurumun karanlık çukuruna bırakır. Memo'nun elinde sıkı sıkı tuttuğu saç teli Paşa için olayın esrarını çözer. Artık Ahmet'in nasıl kaçtığını, Memo'nun neden buna göz yumduğunu anlamıştır. Bunun üzerine, Paşa kızını zindana attırır. Haber Ağrı Dağı köylerine, civar illere yayılmıştır. Köylüler, Paşanın zalimliği ve iki gencin sevdası karşısında birlik olurlar. Saraya yürürler. Bu büyük kalabalık karşısında Paşa, kızını salmak zorunda kalır. Ancak köylülere de, Ahmet'e de, kızına da öfkesi daha da büyür.
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...