Bir Zamanlar Maziye Bak Ne Kadar Şendik!
Yunus Türkoğlu yazdı...
Van'da bir zamanlar öyle güzel bir dönem yaşandı ki; yıllar sonra anlatılması bile insanlarda değişik duygular hâsıl ediyor. Yazarken bu fakir kardeşiniz, okurken siz değerli dostlar ve dinleyenler o yıllara gidip; sevgiden-muhabbetten, insanlıktan-dostluktan, sözden-besteden, renkten-desenden, satırdan ve mısradan hisseler derliyor!
Bizler; dağlara, ormanlara, şelalelere, çağlayarak akan ırmaklara, martıların pike yapıp Vangölü'ne dalışına, meltemlerin kanadındaki renge, yeşeren körpe yapraklara, asumanı beleyen yıldızlara, yağmurdan sonraki toprak kokusuna, uzun ayrılıklardan sonra cananına kavuşmaya, pınarlardan su içen ceylanlara, şafakta esen rüzgârlara, tabiata ve dahi tabiatı muhteşem surette var eden Rabbimize âşığız!
Van'ın mahalleleri; dostluğun, sevginin, yardımlaşmanın ve merhametin enginleştiği yerlerdi! Her taraf çiçek ve meyve bahçesiydi! Bu mahallelerde yaşayanların gönülleri sevdalı, sineleri huzurlu, evler kerpiçten, çamurları şifalı, değirmenleri cefalı ve bostanları bereketliydi!Burada, riya, kibir, yalan, aşırı tüketim ve gösteriş yok, şefkat, itina, tevazu, saygı, merhamet ve insanlık vardı…
Bir zamanlar maziye bak; ne kadar mutlu, şen ve huzurluyduk…
Yaz günlerinde her gün ikindiden sonra Cemile teyzelerin tarlada iki takım kurup futbol maçları yapardık. Sahanın dört bir tarafı bahçeli evlerle kaplıydı. Bu saatlerde mahallenin teyzelerinin de semaveri yakıp bahçede çay keyfi yapma zamanıydı! Oyun oynarken ister istemez futbol topumuz bunların oturdukları yere giderdi. Şimdi git gidebilirsen, futbol topunu iste isteyebilirsen!
“- Vıle yetimler, nedir sizden çektiğimiz, ağız tadıyla bir çay içirmiyisiz!
“- Bizi verem ettiz he vallah, gırlığanlar!”
“-Sizi o boydan fazla böyömiyesiz he…”
Sizde bizim gençliğimizi yediz he vallah! “-Sizin yüzünüzden ağız tadıyla bir oyun oynayamadık, bir-iki gol atamadık, he Kuran-ı Kerim…”
“Kaleye şut atmaya bile korkar olduk, eviniz şen ola!”
Hepinizi rahmet ve minnetle anıyorum. Dualarımda, Yasin'lerimde ve hatimlerimdesiniz!
Bir zamanlar maziye bak; ne kadar mutlu, şen ve huzurluyduk…
Van İli o dönemlerde teveccühe mazhar insanların yaşadığı özel bir şehirdi. Tarihi evleri, tandırları, bahçelerinin etrafındaki mühre duvarları, çeşmelerinden abı hayat misali akan zernebat suları ve sokak kanallarıyla başka bir âlemdi… Kanallardan akan sularının serinliği ile çırçırın şırıltıları, kavak, söğüt ve karaağaçların yapraklarında rüzgârın çıkardığı hışırtılar. Kuşların cıvıltıları, çiçekler ve bostanlarında yetişen şamamaların kokularıyla, çakılları cilalayarak akan dere sularının gönülleri okşayan görüntüsü ve tarlalarında açan gelincik, papatya, sümbülleriyle, bahçelerindeki ağaçların dallarından sarkan mellaki armut ve aslik elma gibi eşsiz meyveleriyle görülmeye değer bir şehirdi. Eli öpülesi kıymetli annelerin yaptığı sengeser, keledoş, ciğer köftesi, ekşili ve daha nice nefis yemekleriyle ve samimi insanlarıyla cennetten bir köşeydi…
Bir zamanlar maziye bak; ne kadar mutlu, şen ve huzurluyduk…
Kadri Eryılar anlatıyor:
Bir kış günüydü diz boyu kar yağmıştı. Sabah namazından sonra damları süpürmüştüm. Kahvaltı ettikten sonra evin etrafını temizliyordum. Bir anda İdris Postacı ağabeyin sesini duydum.
“-Selamünaleyküm Kadri!”
“-Ve aleykümselâm İdris ağabey” dedim.
“-Hadi arabayı çıkarda gidelim!”
Merhum İdris ağabey en yakın komşularımızdan ve mahallemizin de en renkli kişilerinden biriydi. Karayollarında görev yapardı. Her sabah dükkâna giderken onu da çarşıya bırakırdım.
“-Bu gün epeyce kar var arabayla gitmek zor olur, yürüyerek gidelim istersen?"
"- Ne dersin?”
Sert bir ses tonuyla; “-Böyle bir günde arabayı çıkarmayacaksan ben ne yapayım o arabayı!...” deyince hem şaşırmış hem de çok hoşuma gitmişti.
Emir büyük yerden gelmişti. Biraz korkarak ta olsa arabaya bindik. Sıhke Caddesi'ndeki karları yara yara Cumhuriyet Caddesi'ne çıktık. Sebze Pazarının olduğu sokağın başına gelince inecek zannettim fakat inmedi. Her zaman Hasan Ekinci'nin dükkânına uğrar karşılıklı birer bardak çay içerler, hal-hatır sorulur sonrasında rahmetli işine giderdi. Sokağa girmemi istedi, girersem çıkmak çok zor dedimse de dinlemedi. Sokağa girince indi. Çıkmaya çalıştım nafile, araba kara saplandı kaldı. Sağ olsunlar sokağın esnafları geldiler hep beraber arabayı çıkardık…
İdris Postacı mekanın cennet olsun İnşallah.
Bir zamanlar maziye bak; ne kadar mutlu, şen ve huzurluyduk…
Sağlık ve sıhhatiniz daim olsun, selametle kalınız…