ÇALINAN MEDENİYET URARTU

Yavuz Yıldızbaş yazdı

Tarihin en önemli gelişmiş medeniyetlerinden biri olan Urartular Vangölü'nün etrafından başlayıp Doğu Anadolu coğrafyasında varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Savaşçı bir toplum olarak M.ö 8. ve 7. Yüzyılda en güçlü dönemlerini yaşamışlardı. Başkentleri Tuşpa(Van) şehriydi. Sardur 1 tarafından kurulduğu bilinmektedir.

Savaş olmadığı zamanlar tarımla uğraşan bu medeniyetin insanları çok tanrılı dinlere inanırlardı.

Yaşadıkları evler, küçük olmasına rağmen içinde süsleme ve figürlerle dikkat çekicidir.

Urartular hakimiyet kurduğu topraklarda pekçok kale, tapınak ve su kanalları yapmışlardır.

Urartular'ın en gelişmiş oldukları alanların başında muhakkak ki su tesisleri gelmektedir.

Günümüzde kısmen kullanılan Menua(Şamran) kanalı Urartu zamanında arazi sulaması ve başkente su taşıması amacıyla yapılmıştır.

Bu kanalın bağlantı yerlerinin bazılarında yazıtlar bulunmaktadır.

Bu yazıtların birinde:

"İşpuini'nin oğlu Menua, Tanrı Haldi'nin gücü sayesinde bu kanalı açtı. Adı Menua Kanalı'dır. Tanrı Haldi'nin büyüklüğü sayesinde, Menua, güçlü kral, büyük kral, Bianili ülkelerinin kralı, Tuşpa kentinin efendisidir.

Menua der ki: Kim bu yazıyı silerse, kim onu tahrip ederse, kim bunu görürse, kim başkasına ‘Bu kanalı ben açtım' derse o, Tanrı Haldi, Tanrı Teişeba, Tanrı Şivini ve bütün tanrılar tarafından mahvedilsin; güneş ışığından yoksun edilsin."

...

Urartu medeniyeti insanları; taş ve kemik eşyalar yanında seramik sanatında da ustaydılar.

Ayrıca, madeni işleme konusunda da oldukça başarılı oldukları, çıkan heykelcikler ve kemerlerdeki işçilikle görülmektedir.

Özellikle kemerler üzerindeki figürlerden yaşayış ve inançları hakkında bilgiler edinilmektedir.

Bu kadar ön bilgiyi verdikten sonra asıl vurgulamak istediğim nokta şudur:

Medeniyetler beşiği ülkemizde ortaya çıkarılan tarihi eserlerden, her medeniyete ait olanların yurt dışına kaçırıldığı gibi; Urartu uygarlığına ait pek çok eserin; tarihi eser kaçakçıları aracılığıyla yurt dışına götürülüp orda satıldığını ve bunların birçoğunun Avrupa müzelerinde sergilendiğini görmekteyiz.

Bu eserler, asıl yerinde olması gerekirken maalesef yüzyıllardır hazine avcıları tarafından kazılarak talan edilmiş halde, en çok parayı verene satılmıştır.

Bugün bunlardan örnek olarak; Londra British, Fransa Louvre, Ermenistan Tarih, ve Almanya Berlin Pergamon müzelerinde tunç heykelcikler başta olmak üzere içinde stellerinde dahil olduğu bir çok eser sergilenmektedir..

Bu eserlerden bazıları Kültür ve Turizm bakanlığımızın girişimleriyle ülkemize kazandırılmış olup geriye kalan yüzlerce eser için de girişimler devam etmektedir.

Tarihi eserler olduğu yerde değerlidir. Bulunduğu yere aittir.

Bu kaçırmaların önüne geçmek için gerekli kanuni düzenlemelere ivedilikle ihtiyaç vardır.

...

Tarih bilinci bir kültürdür.

Bu kültüre sahip olan milletler medeni alanda her zaman bir adım öndedir.

Çocuk yaştan itibaren verilecek eğitimler sayesinde bu kültür kazandırılarak tarih bilinci oluşturulmalıdır...

Yorumlar 3
Ahmet Tabakoğlu 12 Kasım 2021 12:28

Çok güzel bi paylaşım her eser ait olduğu yerde kalmali

Osman Nuri 12 Kasım 2021 09:19

Urartu'lara ait Patnos Kot tepede açıkta,kar ve rüzgâr altında bulunan bir blok taşı 1976 da indirip İstanbul Ünv.de tercümesini yaptırmıştım.O taş şu anda Van müzesinde.Kral Menua'nın tanrı Haldi'ye yakarışları yazıyordu.

Osman Nuri 12 Kasım 2021 09:19

Urartu'lara ait Patnos Kot tepede açıkta,kar ve rüzgâr altında bulunan bir blok taşı 1976 da indirip İstanbul Ünv.de tercümesini yaptırmıştım.O taş şu anda Van müzesinde.Kral Menua'nın tanrı Haldi'ye yakarışları yazıyordu.

Bakmadan Geçme