Cendereye doğru
Başarısızlık ve beceriksizliklerini yandaş medya ile gizlemeyi beceremeyen yönetim erkleri, o bilindik baskı mekanizmasını devreye koyarlar. O mekanizmanın adı da susturmak, sindirmektir!
Nasıl susturacaklar derseniz o da meclisteki çoğunluk sayısının avantajını kullanarak ve baskın bir oturumla hokus kopus diyerek yasa çıkarmak ve çıkardıkları o yasayla sansürün alanını genişletmektir.
İstikrarın yitip gittiği, dış politikadaki güvenin paramparça olduğu, uluslararası zeminlerde güven kaybının yaşandığı, iç huzur ve barışın yerini önlenemeyen terörün aldığı, ekonominin pamuk ipliğine bağlandığı, işsizliğin hızla büyüdüğü gerçeklerine tepki gösteren, eleştiren ve bunu sosyal medyaya taşıyanların ümüğünün sıkılacağı yeni yasalar yolda.
Bir yazıma 'Aynaları kırmayın efendiler.' Başlığı atarak ülkeyi yönetenlerin halkın eleştiri ve serzenişlerine kulak vermelerini, kral çıplak diyenlerin seslerini duymalarını önermiştim. Etrafları yalaka ve dalkavuklarla çevrili yönetenler sesimizi duymadı. Ve benden sonrası tufan kronik alışkanlığını sürdürerek yollarına devam etti. Ve yolculuklarında da tüm söylemlerine yazar, çizer, akademisyenleri koyarak şikâyetçi ve azarlayıcı pozisyona geçtiler. Peki, otoritelerini sağlayabildiler mi? Hayır! Tam aksine eriyen güven kayıpları büyümeye devam etti.
Şimdi Twitter gibi mesaj yüklenen sosyal medyaya, köşe yazılarına sansür koyma çalışmalarına girişildi. Mesaj ve köşe yazılarına çeki düzen verecekler. Kısacası 'Ya tarafsın ya da bertaraf.' Yöntemi devreye konulacak.
Yaratılmak istenen bu cendereyle ilgili haberleri gazetelerden okurken aklıma Taksi Tahran filmi geldi. İranlı usta yönetmen Zafar Panahi bir sarı taksiye kurduğu kamera ile Tahran sokaklarına çıkar. Ve her aldığı yolcudan ülkenin siyasal ve sosyal gelişimine yönelik serzenişleri kaydeder.
Taksiye binen yurttaş güncel hayattaki yaşananlara minik eleştiriler yaparken İran'ın içinde olduğu siyasal tablonun fotoğrafı da şekillenmeye başlar.
Örneğin bir hırsızlık olayının cezasını şeriat hükümleri gereğince idam olmasını savunan adama karşın takside bulunan bir hanım öğretmenin, her suçun temel nedenlerinin araştırılmadan ölümle sonuçlandırılması cezasına çarptırılması fikrinin yanlış olduğunu savunması…
Ve taksiye binen yeni bir yolcunun taksi sürücüsünün Yönetmen Zafar Panahi olduğunu fark etmesine rağmen çantasındaki kopyalanmış yasal olmayan film CD VE DVD ilerini sattığını, bunun yasakların olduğu bir ülkede bir hizmet olduğunu anlatması Berlin Film Festivalinde ödül almış Taksi Tahran filmini ilginçleştirir.
İran gibi özgürlüklerin cendereye sıkıştırılmış olduğu ülkelere Türkiye'yi benzetmeye çalışanlar ve kitleleri susturarak iktidarlarının ömürlerini sürdürmek isteyenler zaten yok olan sempati ve saygınlıklarını tümden kaybederler ki bunun adına da sonun başlangıcı denir.