Cevap bekleyen sorular
Vanın gündemini uzun süredir işgal eden hak sahibi binlerce insanı yakından ilgilendiren, mağduriyetlere yol açan deprem öncesi projelendirilen ancak 6 yıldır yapımı bir türlü tamamlanmayan, 18'inci madde nedeniyle içinden çıkılmaz bir hale geldiği ileri sürülen Van Çevre Yolu Projesinin son durumu ile ilgili olarak Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Bekir Kaya suskunluğunu bozarak çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Başkan Kaya açıklamalarında özetle şunları söylüyor:
· Van Çevre Yolu Projesi nedeniyle belediye zan altında bırakılıyor.
· Çevre Şehircilik Bakanlığı, Karayolları Genel Müdürlüğü ve Van Valiliği, Van Çevre Yolu Projesi ile ilgili işbirliği içinde olmuyorlar. Randevu vermedikleri gibi, yazışmalarımıza cevap alamıyoruz.
· AK Partili vekiller doğruyu (Van Çevre Yolu Projesi konusunda) söylemiyor.
· Rize'de ve birçok kentte yapılan çevre yolu 'kamulaştırma' yöntemi ile yapılırken Van'daki çevre yolu '18'inci madde' kapsamında yapılmasında ısrar ediliyor.
· Planı yapan Çevre Şehircilik Bakanlığı, projeyi yürütmekle görevli olan Karayolları Genel Müdürlüğü'dür.
· AKP'li vekiller her seçim öncesi söz veriyorlar, ama hiçbir şey yapmıyorlar sorun bize kalıyor.
· Projeyi bize devretsinler, parayı da bize versinler biz yapalım.
· İnsanlara arazilerinin paraları verilmeyecekse o zaman halkın kullanılan arazisi kadar başka bir yerde hazine arazisi verilsin kendilerine.
· Van'ı seven Van halkının menfaatini düşünen herkesin elini taşın altına koyması gerekir
· Kim haklı ise onun yanında durun!
· Siyasi çekişmelere değil, haklı olanların yanında yer alın.
· Eğer biz art niyetli isek, gelin kapıya dayanın ve sorgulayın. Ben haksızlık yapıyorsam gelin neden böyle yapıyorsun deyin.
· Zahir Soğanda ya da Beşir Atalay kadar konuşur ve polemik yapabiliriz. Bizler, onlar gibi yalan söylemeyiz.
· Ama bizler bu kenti herkesten daha fazla savunabiliriz.
· Kentte yapılacak yatırımların siyasi polemiklere kurban olmaması ve kentimize zarar gelmemesi için hep susmayı, sessiz kalmayı tercih ettim.
· Van halkının yararına yapılacak hiçbir projenin karşısında asla durmayız
· Her türlü toplantıya her türlü görüşmeye açığım
Günlük siyasi akış içinde siyasiler arasında polemikler, eleştiriler seviyesi korunmak kaydıyla doğaldır, hatta yararlıdır.
Kaya'nın eleştirilerinin ve iddialarının muhatapları Van kamuoyunu doğru bilgilendirmek, bilgi kirliliğini ortadan kaldırmak ve soruna çözüm bulmak üzere gerekli açıklamalarda bulunacaklarına inanıyorum. Zira susmakla ilimizin bekleyen sorunları çözülmüyor.
Ancak ortaya çıkan şu gerçeği göz ardı edemeyiz. Kentimizin yönetiminde yetki ve söz sahibi olan seçilmişler ve atanmışlar arasında samimi karşılıklı işbirliğine, diyaloğa, ortak anlayışa ihtiyaç var. En büyük eksiklik budur. Van için gerçekten bir şeyler yapılmak isteniyorsa önce iletişim ve birlikteliğin önündeki engeller ortadan kaldırılarak bir araya gelinmelidir. Zira en kötü iletişim, güç birliği iletişimsizlikten daha yararlıdır. Başkan Kaya şikayet etmek yerine Güçbirliği toplantılarına katılarak eleştirisini, tepkisini orada dile getirmeliydı ya da getirmelidir.
Başkan Kaya'ya çağrı
Büyükşehir Belediye Eş Başkanı Bekir Kaya, Van Emlakçılar Dayanışma Derneği Başkanı Orhan Özdek ve dernek üyelerini kabulünde genelde Çevre Yolu Projesi üzerinde durdu. Kaya'nın görüşmede dile getirdiği “Van halkının yararına yapılacak hiçbir projenin karşısında asla durmayız. Her türlü toplantıya her türlü görüşmeye açığım” sözleri yaşanan diyalog eksikliğinin yansımasıydı.
Bu vesileyle dikkate alacağı inancıyla Başkan Kaya'ya Van'ı ilgilendiren birkaç sorunu aktararak halkımız adına buradan diyalog kurmak istiyorum:
1. Kentin hafızasına kazınmış, insanların yaşam hikâyeleri ve anılarıyla özdeşleşmiş eski sokakların, mahallelerin ve Şehir Parkı'nın isimi geri verilsin.
2. Özellikle ara sokaklarda yol kenarlarına çift taraflı gelişigüzel park edilen araçlar yurttaşları canından bezdirmektedir. Van‘a yakışmayan düzensizlik, kural tanımazlığa artık son verilsin.
3. Edremit, Kalecik Bostaniçi, Kevenli TOKİ afet konutlarında on binlerce çocuk ve genç yaşamaktadır. Yaz mevsiminin başladığı bu günlerde çocuklar ve gençler açık havada zaman geçirmek, oynayarak eğlenmek istiyorlar. Ancak TOKİ konut alanlarında yararlanacakları tek bir sosyal,sportif donatı yoktur. TOKİ konutları alt yapıları nedeniyle belediyeler tarafından devralınamamış olabilir. Bu prosedür çocukların hatırı için bir kenara bırakılarak TOKİ afet konutlarında her etaba mini futbol, voleybol, basketbol yapılsın. Bunun için gerekirse valilikten de destek alınarak çocuklarımız ve gençlerimiz mutlu edilsin.
4. Kent içinde trafik kazalarına, maddi zararlara yol açan yollardaki çukurlar, kötü asfalt yamaları ve ölçüsüz biçimsiz logar kapakları tekniğine uygun şekilde düzeltilsin.
5. Edremit sahil boyunda kıyıları işgal eden çirkin derme çatma yapılara son verilsin. Edremit kıyı boyunca insanların denize girdiği ve piknik yaptığı yoğun noktalarda kadınlar ve erkekler için hafta sonları görevlinin bulunacağı turizm anlayışına yakışır, mimari olarak çevreyle uyumlu modern tuvaletler yapılsın.
6. Bu sezon Büyükşehir Belediyesi, 500 bin adet süs bitkisi, çiçek ve fidanın dikimini gerçekleştirecek. TOKİ afet konut alanlarına da birkaç süs bitkisi ve fidan dikilerek insanlara değer verilemez mi?
7. Edremit TOKİ afet konut alanı karşısında Kaymakamlık, Çevre Şehircilik ve Tarım İlçe Müdürlüğü'nün yanında bulunan 30 dönüm arazi Büyükşehir Meclisinde tören alanı, spor ve yeşil alan, anfi tiyatro alanı olarak halkın yararına değerlendirilerek betonlaşmaktan kurtarılsın.
Konservatuar
YYÜ Rektörü Prof Dr. Peyami Battal Türk Müziği Konservatuarı'nın kapatılma kararının işlemden kaldırıldığını, konservatuarın kapatılmayacağını aksine daha da güçlendirilerek yoluna devam edeceğini açıklayarak soruna nokta bıraktı. Konu Vanlılar ve YYÜ yararına olumlu şekilde sonuçlanmış oldu.
Birkaç dostumuz konservatuarın işlevini sordu.
Müzik yeteneği olan bir çocuğun konservatuar sayesinde nerelere gelebileceğini Prof. Dr. Cihat Aşkın örneği ile anlatarak konservatuarın kurumsal gücünü ve işlevini anlatmaya çalışayım.
İstanbul'un köklü ailelerinden, hafız Sami Aşkın'ın oğlu olarak İstanbul'da doğan Cihat Aşkın babası tarafından 11 yaşında İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı'na yazdırılır. Konservatuarda, Özel Yetenekli Çocuklar Sınıfı'nda küçük yaşta Profesör Ayhan Turan ile keman eğitimine başlayan Aşkın, 16 yaşında İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası'yla Tchaikovsky'nin Keman Konçertosunu çalarak konser verir. 11 yaşında girdiği İstanbul Teknik Üniversitesi'nde 1998'de Doçent, 2006'da Profesör unvanlarını alan sanatçı aynı çatı altında, 1999 ve 2012 yılları arasında Müzik İleri Araştırmalar Merkezi'nin (MIAM) kurucu ve eş-başkanı olarak akademik görevlerini ve sanatsal faaliyetlerini sürdürür. 2008-2012 yılları arasında İTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nın Müdürlüğü yapan Cihat Aşkın dünyanın tanıdığı keman sanatçısı olarak 58 ülkede konser verir, konuşmalar yapar.
Konservatuarın farkı ve gücü Prof. Dr. Cihat Aşkın'ın başarı hikâyesinde somut olarak kendini anlatmaktadır.
Aşkın YYÜ Türk Müziği Konservatuarı kapatılması ile ilgili olara da, “ Bilgi sahibi olmadan heves sahibi olmak fayda getirmez. Bilgiyi ve liyakati başınızın üstüne koyarak sorunuz, öğreniniz ve sonra hareket ediniz. Fakülte ve konservatuar yapılanması tamamen ayrı yapılanmalardır. Van için ihtiyaç olan bir fakülte değil ama konservatuardır. Konservatuar sayesinde küçük yaştan (kendisi gibi) müzisyenler eğitim alabilecekler ve gelecekte yapılanacak olan her kurum için potansiyel olacaklardır “ diyor.
Konservatuar eğitimi sonrası ünlü olan isimler arasında bakın kimler var:
Ferhat Göçer, Funda Arar, Mehmet Ali Alabora, Murat Boz, Sertap Erener, Cengiz Özkan, Umut Akyürek, Hüseyin Turan, Melihat Gülses, Mahsun Kırmızıgül, Volkan Konak, Erkan Uğur daha niceleri.
Birkaç yıl sonra Van YYÜ Konservatuarından ünlü ses ve saz sanatçıları çıkarsa sakın demedi demeyin.
Unutulan Bayram
Kut'ül amâre Zaferi, Birinci Dünya Savaşı'nda 29 Nisan 1916'da kazandığımız en önemli zaferlerden birisidir. Çanakkale Savaşı'nın gölgesinde kalsa da İngilizlerin prestijini hiç beklemedikleri şekilde sarsmış, General Charles Townshend dahil çok sayıda yüksek rütbeli İngiliz subayı esir düşmüş, 13 general, 481 subay ve 13.300 er ile birlikte Osmanlı Kuvvetleri'ne teslim olmuştur. Kuşatmada, İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri 23.000 ölü ve yaralı, Osmanlı kuvvetleri 10.000 şehit ve yaralı vermiş.
Avustralyalı araştırmacı Dr. Gaston Bodart Kut'ül-Ammare Zaferi, için şöyle diyor: “İngiliz prestijinin Birinci Dünya Savaşı'nda yediği en büyük darbe olarak yorumlanmaktadır.”
Halil Paşa, Kut'ül-Ammare'nin teslim alındığı gün orduya bir tebrik mesajı yayımlamış ve bu günün “Kut Bayramı” olarak kutlanmasını istemiştir.
İlginçtir, Kut'ül amâre Zaferi, 1952 yılına kadar Kut Bayramı olarak kutlanıyor. Ancak Türkiye'nin NATO'ya üye olmasının ardından İngilizler, bayramın kaldırılması için baskı yapıyorlar. Baskılar üzerine bayram kutlamasına son veriliyor. İngilizlerin baskısı o kadar yoğun oluyor ki Kut-ül Amare zaferi ve Kut Bayramı'na yönelik tarihi bilgiler, okullardaki tarih kitaplarından bile siliniyor.
Emperyalizm ve yerli işbirlikçileri bu milletin onur, gurur ve mutluluk duyacağı geçmişiyle bağ kuracakları bayramlarını, kutlamalarını uydurma bir bahaneyle ya tamamen kaldırılıyor ya da içini boşaltılıyor.
Kut-ül Amare Zaferi kutlamalarının başına gelenler 2 Nisan Van'ın Kurtuluş Bayramı'nın başına gelenlere ne kadar da benziyor. Manidar değil mi?