Cinsel saldırıların sıklığı
Türkiye'de cinsel suçların çok zor bildirilmesi yansıra toplumsal taramalarda da genelleştirici çalışmalar bulmak oldukça zordur. Türkiye'de Ağustos 2003'te cezaevlerindeki hükümlü, hükmen tutuklu ve tutukluların 4266'sını cinsel suçların oluşturduğu bildirilmektedir. Müslüman toplumlarda kadın ve cinsellik konulu raporda Türkiye'de kadınların %35,6'sı bazen, %16,3'ü sık aile içi tecavüze uğradığını bildirmiştir.
İstanbul'da bir psikiyatri kliniğine farklı ruh sağlığı sorunları ile başvuran eş şiddeti yaşayan veya yaşamış olan 50 evli kadınla yapılan bir çalışmada kadınların %22' sinin eşinin cinsel şiddetine de maruz kaldığı bildirilmiştir. Kısaca, kocasının fiziksel şiddetine maruz kalan beş kadından biri aynı zamanda eşinin tecavüzünü de yaşamaktadır. Kadınların cinsel yaşamı her yönü ile sorunlu olup cinselliği bir işkence olarak yaşamakla birlikte yaşadıkları cinsel şiddeti sıkı sıkı saklamakta ve kendilerini yaşadıklarından suçlu - sorumlu tutabilmektedirler.
CİNSEL TACİZİN ETKİLERİ
Aile içi şiddet önemli bir sağlık sorunu olup bireyin fiziksel sağlığını tehdit eder ve yaşam kalitesini bozar.
Kaçınılmaz olarak yaşanan şiddette farklı ruh sağlığı sorunları gelişir. Travmalara maruz kalan herkes etkilenebilir, kimse travmaya bağışıklık kazanmış olamaz. Ama etkilenme dereceleri - dozları farklı olabilir.
Şiddet bazılarında ruh sağlığı sorunlarına neden olabilir. Şiddet yaşayan kadınlar mutlaka bir ruhsal hastalık tanısı almayabilir.
Bir hastalık tanısı almasa bile aynı zamanda düşünme, karar verme kapasiteleri bozulur, kendilerine güvenleri azalır.
Salt, şiddet uygulayan eş - partnerleri ile değil, arkadaş, aile üyeleri ve çocuklarıyla ilişkileri bozulur.
Uzun süre kapalı bir devre halinde yalıtılmış olan eş şiddeti mağduru kadınlarda, çaresizlik içinde yaşam riski de vardır.
Kadın intihar edebileceği gibi öfke ile şiddet uygulayanı da öldürmeye girişebilir.
Bazı cinsel şiddet mağdurları diğerlerine göre olayın etkileriyle çok daha çabuk baş edebilirken bazı mağdurlar uğradıkları travmatik olayın etkilerini yaşamları boyunca taşırlar. Cinsel taciz sonrasında mağdurun yaşı, gelişimsel olgunluğu, mağdurun ulaşabileceği sosyal destek sisteminin varlığı / yokluğu, saldırganla yakınlığı - ilişkisi, olayın sıklığı, şiddeti, süresi, olayın gerçekleştiği yer, şiddetin düzeyi, yaralanmanın olması, mağdurun olayla ilgili değerlendirmenin yapılması için gittiği karakolda polisin taciz olayına ve mağdura yaklaşımı etkiler.
Tıbbi değerlendirmenin yapıldığı yerdeki tıbbi personelin yaklaşımı - tutumu, görüştüğü savcının tutumu, çıktığı mahkemedeki hakimlerin tutumu, sevdiklerinin tutumu, adalet sisteminin tepkisi, toplumun değer yargıları - tutumu ve travmatik olayın cinsel taciz mağduru için anlamına göre tacizin etkileriyle ve baş etme şekilleri farklılaşır.
Fiziksel etkiler; Acı, ağrı, yaralanma, bulantı, kusma başağrısı, kanama, düşük,
Psikolojik etkiler; Şaşkınlık, inkar, kızgınlık, tedirginlik, depresyon - sosyal geri çekilme donukluk, duyarsızlık, kabuslar, saldırıyı tekrar yaşıyor gibi hissetme (flashback) - unutkanlık, dikkatini yoğunlaştırma zorluğu,
Cinsel sorunlar; Cinsellikten kaçınma, iğrenme ve cinsel isteğin ve ilginin azalması,
Uyum bozuklukları; Güven kaybı, suçluluk, utanç, intihar ve ölüm düşünceleri, alkol - madde kötü kullanımı, kendine zarar verme davranışı (kesme, yakma ve benzer şekillerde canını acıtma),
Bedensel etkiler; Aşırı uyanıklık, tedirginlik, uykusuzluk, abartılı korkma refleksi (sıçrama), yeme bozukluğu.
Tecavüz ve cinsel istismar sonrası en sık görülen ruhsal hastalıklar olarak TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU, DEPRESYON, AŞIRI KAYGI, PANİK, ORGANİK BİR TEMELİ OLMAYAN DİRENÇLİ AĞRILAR, BAYILMA, VE MADDE-ALKOL KÖTÜYE KULLANIMI sayılabilir.
Cinsel şiddet kişinin rızası ve kontrolü dışında yaşanır, daha doğrusu çok kere kişiye rağmen onun bedenine uygulanır. Kontrol edilemeyen bir cinsel yakınlık CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR özellikle HIV için riskli olup kişinin enfeksiyonlarının bulaşmasına karşı bir önlem alması mümkün olamaz. Fizik şiddet içeren veya zorla yaşatılan cinsel ilişkilerde HIV'nin bulaşma olasılığı artar. Bu tür deneyimleri olan kadınlarda zorla uygulanan vaginal ilişkide oluşan yırtık ve zedelenmeler virusun geçmesini kolaylaştırır. Yapısı itibariyle zedelenmeye daha açık olduğu için tüm anal ilişkiler virusun geçişi için riskli olmakla birlikte kadın ve erkeklerde zorlayarak uygulanan anal ilişkiler de risklidir.
CİNSEL SALDIRI ARDINDAN KADINLAR YENİDEN NASIL KUVVETLENDİRİLİR?
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele çok yönlü olarak yürütülmelidir. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve şiddete toleransın kaldırılması bir kamu görevidir. Konunun devlet politikaları içine girmesi ve sürekli olarak gündemde tutulması gereklidir.
Devletler şiddete karşı duyarlılık geliştirmek için o toplumun özelliklerine ve dinamiklerine göre stratejiler geliştirmeli ve şiddeti normalize eden tutum, davranış ve anlayışla mücadeleyi hayata geçirmelidirler. Bu mücadelede sağlık ve ruh sağlığı çalışanlarının rolleri önemlidir. Kitle iletişim araçlarında ve okullarda cinsiyetçilikten haberdarlık geliştirme eğitimleri yapılmalıdır.
Özellikle şiddete maruz kalan kişilerle ilk karşılaşacak ve onları yönlendirecek meslek gruplarının, sağlık ve yasal sistemde çalışanların, cinsiyete ve şiddete duyarlı eğitimden geçmeleri zorunlu olmalıdır. Devlet, özel alanlardan, aile içi şiddetin kontrolünden de sorumludur. Devlet tarafından kadınlara hakları öğretilmeli ve bu hakları kullanabilmeleri için uygun koşullar sağlanmalıdır.
Ekonomik gerçekleri de yok sayamayız, Türkiye de kadınların işgücüne katılma oranları 2004 rakamlarıyla %24 olmakla birlikte, bu çalışan kadınların %68'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta ve %71'i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmaksızın çalışmaktadırlar. Kısaca Türkiye'deki kadınların sadece %8'i ücretli bir işte çalışmakta ve bir sosyal güvenlik kurumuna bağlıdır bulunmaktadırlar. Açıkça, sadece kadınların %8'i kendi gelirine güvenip, şiddete ve kötü giden evliliklere yeter diyebilmenin maddi koşullarına sahiptir. vanhaber,haberlervan,sevilay zorlu,köşe yazıları
İstanbul'da bir psikiyatri kliniğine farklı ruh sağlığı sorunları ile başvuran eş şiddeti yaşayan veya yaşamış olan 50 evli kadınla yapılan bir çalışmada kadınların %22' sinin eşinin cinsel şiddetine de maruz kaldığı bildirilmiştir. Kısaca, kocasının fiziksel şiddetine maruz kalan beş kadından biri aynı zamanda eşinin tecavüzünü de yaşamaktadır. Kadınların cinsel yaşamı her yönü ile sorunlu olup cinselliği bir işkence olarak yaşamakla birlikte yaşadıkları cinsel şiddeti sıkı sıkı saklamakta ve kendilerini yaşadıklarından suçlu - sorumlu tutabilmektedirler.
CİNSEL TACİZİN ETKİLERİ
Aile içi şiddet önemli bir sağlık sorunu olup bireyin fiziksel sağlığını tehdit eder ve yaşam kalitesini bozar.
Kaçınılmaz olarak yaşanan şiddette farklı ruh sağlığı sorunları gelişir. Travmalara maruz kalan herkes etkilenebilir, kimse travmaya bağışıklık kazanmış olamaz. Ama etkilenme dereceleri - dozları farklı olabilir.
Şiddet bazılarında ruh sağlığı sorunlarına neden olabilir. Şiddet yaşayan kadınlar mutlaka bir ruhsal hastalık tanısı almayabilir.
Bir hastalık tanısı almasa bile aynı zamanda düşünme, karar verme kapasiteleri bozulur, kendilerine güvenleri azalır.
Salt, şiddet uygulayan eş - partnerleri ile değil, arkadaş, aile üyeleri ve çocuklarıyla ilişkileri bozulur.
Uzun süre kapalı bir devre halinde yalıtılmış olan eş şiddeti mağduru kadınlarda, çaresizlik içinde yaşam riski de vardır.
Kadın intihar edebileceği gibi öfke ile şiddet uygulayanı da öldürmeye girişebilir.
Bazı cinsel şiddet mağdurları diğerlerine göre olayın etkileriyle çok daha çabuk baş edebilirken bazı mağdurlar uğradıkları travmatik olayın etkilerini yaşamları boyunca taşırlar. Cinsel taciz sonrasında mağdurun yaşı, gelişimsel olgunluğu, mağdurun ulaşabileceği sosyal destek sisteminin varlığı / yokluğu, saldırganla yakınlığı - ilişkisi, olayın sıklığı, şiddeti, süresi, olayın gerçekleştiği yer, şiddetin düzeyi, yaralanmanın olması, mağdurun olayla ilgili değerlendirmenin yapılması için gittiği karakolda polisin taciz olayına ve mağdura yaklaşımı etkiler.
Tıbbi değerlendirmenin yapıldığı yerdeki tıbbi personelin yaklaşımı - tutumu, görüştüğü savcının tutumu, çıktığı mahkemedeki hakimlerin tutumu, sevdiklerinin tutumu, adalet sisteminin tepkisi, toplumun değer yargıları - tutumu ve travmatik olayın cinsel taciz mağduru için anlamına göre tacizin etkileriyle ve baş etme şekilleri farklılaşır.
Fiziksel etkiler; Acı, ağrı, yaralanma, bulantı, kusma başağrısı, kanama, düşük,
Psikolojik etkiler; Şaşkınlık, inkar, kızgınlık, tedirginlik, depresyon - sosyal geri çekilme donukluk, duyarsızlık, kabuslar, saldırıyı tekrar yaşıyor gibi hissetme (flashback) - unutkanlık, dikkatini yoğunlaştırma zorluğu,
Cinsel sorunlar; Cinsellikten kaçınma, iğrenme ve cinsel isteğin ve ilginin azalması,
Uyum bozuklukları; Güven kaybı, suçluluk, utanç, intihar ve ölüm düşünceleri, alkol - madde kötü kullanımı, kendine zarar verme davranışı (kesme, yakma ve benzer şekillerde canını acıtma),
Bedensel etkiler; Aşırı uyanıklık, tedirginlik, uykusuzluk, abartılı korkma refleksi (sıçrama), yeme bozukluğu.
Tecavüz ve cinsel istismar sonrası en sık görülen ruhsal hastalıklar olarak TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU, DEPRESYON, AŞIRI KAYGI, PANİK, ORGANİK BİR TEMELİ OLMAYAN DİRENÇLİ AĞRILAR, BAYILMA, VE MADDE-ALKOL KÖTÜYE KULLANIMI sayılabilir.
Cinsel şiddet kişinin rızası ve kontrolü dışında yaşanır, daha doğrusu çok kere kişiye rağmen onun bedenine uygulanır. Kontrol edilemeyen bir cinsel yakınlık CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLAR özellikle HIV için riskli olup kişinin enfeksiyonlarının bulaşmasına karşı bir önlem alması mümkün olamaz. Fizik şiddet içeren veya zorla yaşatılan cinsel ilişkilerde HIV'nin bulaşma olasılığı artar. Bu tür deneyimleri olan kadınlarda zorla uygulanan vaginal ilişkide oluşan yırtık ve zedelenmeler virusun geçmesini kolaylaştırır. Yapısı itibariyle zedelenmeye daha açık olduğu için tüm anal ilişkiler virusun geçişi için riskli olmakla birlikte kadın ve erkeklerde zorlayarak uygulanan anal ilişkiler de risklidir.
CİNSEL SALDIRI ARDINDAN KADINLAR YENİDEN NASIL KUVVETLENDİRİLİR?
Kadınlara yönelik şiddetle mücadele çok yönlü olarak yürütülmelidir. Kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve şiddete toleransın kaldırılması bir kamu görevidir. Konunun devlet politikaları içine girmesi ve sürekli olarak gündemde tutulması gereklidir.
Devletler şiddete karşı duyarlılık geliştirmek için o toplumun özelliklerine ve dinamiklerine göre stratejiler geliştirmeli ve şiddeti normalize eden tutum, davranış ve anlayışla mücadeleyi hayata geçirmelidirler. Bu mücadelede sağlık ve ruh sağlığı çalışanlarının rolleri önemlidir. Kitle iletişim araçlarında ve okullarda cinsiyetçilikten haberdarlık geliştirme eğitimleri yapılmalıdır.
Özellikle şiddete maruz kalan kişilerle ilk karşılaşacak ve onları yönlendirecek meslek gruplarının, sağlık ve yasal sistemde çalışanların, cinsiyete ve şiddete duyarlı eğitimden geçmeleri zorunlu olmalıdır. Devlet, özel alanlardan, aile içi şiddetin kontrolünden de sorumludur. Devlet tarafından kadınlara hakları öğretilmeli ve bu hakları kullanabilmeleri için uygun koşullar sağlanmalıdır.
Ekonomik gerçekleri de yok sayamayız, Türkiye de kadınların işgücüne katılma oranları 2004 rakamlarıyla %24 olmakla birlikte, bu çalışan kadınların %68'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmakta ve %71'i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olmaksızın çalışmaktadırlar. Kısaca Türkiye'deki kadınların sadece %8'i ücretli bir işte çalışmakta ve bir sosyal güvenlik kurumuna bağlıdır bulunmaktadırlar. Açıkça, sadece kadınların %8'i kendi gelirine güvenip, şiddete ve kötü giden evliliklere yeter diyebilmenin maddi koşullarına sahiptir. vanhaber,haberlervan,sevilay zorlu,köşe yazıları