Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'Arşivlerimizin kapıları sonuna kadar açıktır'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Amacı hakikati bulmak olan herkese arşivlerimizin kapıları sonuna kadar açıktır. Bizim gizlimiz yok. Bugüne kadar Ermeni meselesini kaşıyan hiçbir grup ve devlet iddialarını arşiv belgeleri ile ispat edememişlerdir. Hepsine de bunları söyledim. Fransa başta olmak üzere sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ortalığı bulandıranların hiç birinin hakikat diye bir derdi olmadığını biz zaten biliyoruz. Tüm dünyanın bilmesini istiyoruz' dedi.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ile Türk Tarih Kurumu organizesinde Beştepe Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen “Arşivlerimizin Gelişimi, Vizyonu ve Tarih Araştırmalarına Katkısı Sempozyumu”nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, katliamların, soykırımların, işkencelerin, insanlık dışı muamelelerin tamamının altı kazıldığında bugün Türkiye'nin karşısına ‘soykırım, demokrasi ve özgürlük' diye yaygara koparanların olduğunun görüleceğini söyledi. Bugüne kadar Ermeni meselesini kaşıyan hiçbir grup ve devletin iddialarını arşiv belgeleri ile ispat edemediğini de kaydeden Erdoğan, Fransa başta olmak üzere sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ortalığı bulandıranların hiçbirinin hakikat diye bir derdi olmadığını ifade etti.
Yeni yönetim sisteminde Devlet Arşivleri Başkanlığının doğrudan Cumhurbaşkanlığına bağlandığını ve bu durumun kamunun belge yönetimi ile arşiv birikimine verilen ehemmiyetin bir işareti olduğunu, arşivin milletin ve devletin hafızası olduğunu belirten Erdoğan, “Hafızası olmayan milletler nereden geldiklerini, bugün nerede durduklarını ve nereye gideceklerini bilemezler. Güçlü bir arşiv geleneği aynı zamanda güçlü bir devlet geçmişinin ifadesidir. Biz her fırsatta 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneğine, coğrafyamızda da bin yıllık bir geçmişe sahip olduğumuzu ısrarla söylüyoruz. İşte bu devlet geleneğimizin ve yaşadığımız topraklardaki geçmişimizin en büyük dayanağı tarih çalışmaları ile zengin arşiv birikimimizdir. Hep yanarım Süleymaniye'deki kütüphanelerimizin, arşivlerimizin haline. Bizi Kağıthane'deki yeni yerin yapımını da özellikle o itmiştir. Özellikle Osmanlı dünyada en iyi kayıt tutan ve bunu muhafaza eden devletlerin başında gelir. Bugüne kadar Osmanlı arşivinde yürütülen çalışmalarla 31 milyon belge, 275 bin devlet, özellikle defter tasnif etmiştir. Cumhuriyet arşivinde bulunan 40 milyon belgenin dörtte biri ile 117 bin defterin dörtte üçü tasnif edilmiş durumdadır. Cumhuriyet döneminde, özellikle de ilk yıllarda maalesef bu hazinenin kıymeti bilinememiş, önemli bir kısmı heba edilmiştir” diye konuştu.
Dijitalleşme projeleri ile devlet belgelerinin önemli bir bölümünün bilgisayar ortamında güvence altına alındığını belirten Erdoğan, “Osmanlı arşivindeki 33,5 milyon belge ve 8 milyon defter görüntüsü, cumhuriyet 19 milyon belge ve 2 milyon defter görüntüsü dijitalleştirilmiştir. Belgelerin restorasyonu konusunda önemli adımlar atılmıştır” şeklinde konuştu.
Rami Kışlası'nda kütüphane ile birlikte yanında bu tür çalışmaların yapılabileceği birimler kuracaklarını belirten Erdoğan, Ankara'da 5 milyon ciltlik bir kütüphanenin bitmek üzere olduğunu ve bu kütüphanenin 24 saat hizmet vereceğini kaydetti.
“Yeni nesillerin kafasında sanki milletimizin tarihi 1919'da başlıyor"
Mevcut arşivin korunması yanında devlet belgelerinin nasıl muhafaza ve tasnif edileceği konusunda geçmişte ciddi sıkıntılar yaşandığını kaydeden Erdoğan, “Devlet Arşivleri Başkanlığını Cumhurbaşkanlığına bağlayarak belirsizlikleri ortadan kaldırdık. Arşivciliğimizin önünde yeni bir dönem açmış bulunuyoruz. Meclis ve istihbarat dışındaki tüm kurumlarımızın arşivleri artık merkezi olarak yönetiliyor. Bundan sonra devlet belgelerimizi ecdadımızın hassasiyetinde koruyacak ve değerlendireceğiz. Tek parti döneminde milletimizin geçmişi ile bağlarının kopartılmasına yönelik yanlış bir politika izlenmiştir. Osmanlı'yı reddeden, Selçuklu'yu görmezden gelen, İslam medeniyetine düşman kesilen, Türk tarihini daracık bir kovuğa hapsetmek isteyen kısır bir anlayış türetilmiştir. Yeni nesillerin kafasında sanki milletimizin tarihi 1919'da başlıyor, daha öncesi bize ait değil gibi bir yaklaşım nakşedilmeye çalışılmıştır. Evlatlarımız kendilerine okul kitaplarında anlatılan tarih ile babalarından, çevrelerindeki alim büyüklerinden tevarüs ettikleri bilgiler arasında şaşırıp kalmışlardır. Milletimiz o engin irfanı ile bu dayatmayı reddetmiş ve tarihine sahip çıkmıştır. Buna rağmen yaşanan süreçte ortaya çıkan tahribatı küçümsemek mümkün değildir. Arşivcilik açısından baktığımızda dahi karşımızda eşsiz bir hazine durduğunu görüyoruz. Osmanlı arşivi öyle bir hazine ki, sadece ülkemizin değil aynı zamanda 40'dan fazla devletin geçmişini içinde barındırıyor. Türkiye arşivlerinde kendisi ile birlikte dev bir coğrafyanın hafızasını saklıyor. Bugün bölgemizdeki pek çok uluslararası sorunun çözümünün Osmanlı arşivlerinde aranması boşuna değildir. Bölgemizdeki kimi ülkeler ve örgütler hem haydutlukla, zorla, baskıyla, hileyle demografiyi değiştiriyor hem de buna hukuki kılıflar uydurmaya çalışıyor. Bunlara diyoruz ki, bizim arşivlerimizdeki kayıtlar bu bölgelerin gerçek sahiplerini tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır. Coğrafyada adalet yeniden tesis edildiğinde elimizdeki belgelerin yardımı ile inşallah hak yerini bulacaktır” şeklinde konuştu.
Osmanlı Türkçesinin yaygınlaştırılmasının tarih ile bağları güçlendirmenin yanında kültürel zenginlik açısından çok büyük fayda sağlayacağını söyleyen Erdoğan, “Osmanlı Türkçesine savaş açanların amacı bu günkü alfabemizi ve Türkçemizi savunmak asla değildir. Asıl gaye milletimizin mazisi ile olan bağlarını tümden kesmektir. Sadece Osmanlı değil, cumhuriyet tarihini hakkı ile çalışmak için de Osmanlı Türkçesini bilmek elzemdir, gereklidir. Gazi Mustafa Kemal'den İsmet İnönü'ye, Celal Bayar'dan Kenan Evren'e kadar cumhuriyet dönemi devlet adamlarının önemli bir bölümü notlarını Osmanlı Türkçesi ile tutmuştur. Elimizde bunun belgeleri var. Elimizdeki arşiv hazinesine başka bir ülke sahip olsaydı inanın tüm dünya bizim arşivlerimizi konuşuyor olurdu. Böyle bir durumda arşivlerimiz üzerine onlarca roman yazıldığını, film çekildiğini, dizilere konu olduğunu görürüz. TRT'de yayınlanan Diriliş Ertuğrul dizisinin tek başına Osmanlı tarihine olan ilgiliyi artırdığını biliyorsunuz. Dünyanın neresine gidersem, gittiğim yerlerde bana Diriliş'ten bahsediyorlar. I ülkelerde bunu izlediklerini anlatıyorlar. Bu örnek bize önümüzdeki dönemde tarihimizle ve bilhassa arşivlerimizle ilgili benzer çalışmalara ağırlık vermemiz gerektiğine işaret ediyor” açıklamasında bulundu.
“Ruanda'da, Cezayir'de yüzbinlerce insanı katleden, soykırıma uğratan yine Fransızlardır”
Ermeni meselesi ve terörle mücadele üzerinden Türkiye'ye insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkışanlara bakıldığında hepsinin de kanlı bir geçmişe sahip olduğunun görüleceğini söyleyen Erdoğan, “Her fırsatta iftira attıkları bizim ecdadımız ise gönülleri fethederek hakimiyet alanını genişletmiştir. Batı dünyasının bugün dünyanın hakim gücü haline gelmesi, değerlerinin yüceliği yahut fikirlerinin mükemmelliği ile gerçekleşmiş değildir. Bu hakimiyetin gerisinde batı toplumlarının kendi çıkarlarını her türlü değerin üzerinde tutarak insana ve tabiata karşı yürüttüğü acımasız savaş vardır. Son asırlarda insanlığın yaşadığı büyük kıyımların ve acıların sorumlusu veya kışkırtıcısı bu gün insan hakları ve özgürlükleri havarisi ve maskesi takanlardır. Bu vahşetlerin, katliamların, soykırımların ve işkencelerin hiçbirisinde bizim dahlimiz bulunmadığı gibi çoğu defa biz bunun mağduru olduk. Haçlı Seferlerinde o dönemin dünyasında çok büyük bir rakamı ifade eden 4 milyon insanın ölümünün sorumlusu ne Türkler ne de Müslümanlardır. Sömürgecilik yoluyla ekonomik refah tesis etmek için dünyanın dört bir yanında 50 milyon insanın vahşice katledilmesinin sorumlusu da Türkler veya Müslümanlar değildir. Amerika kıtasındaki kadim medeniyetlerin ve halkların yok edilmesinin altında bizim ecdadımızın imzası yoktur. 70 milyon insanın ölümü ile tarihin en büyük kıyımlarının yaşandığı birinci ve ikinci dünya savaşlarını kimlerin çıkarttığı bellidir. Soykırımdan bahsedenler 80 yıl önce Avrupa'da başlattıkları Yahudi avını, toplama kamplarını herhalde hafızalarından silmiş durumdalar. Milyonlarca Kırım Tatarını ve Ahıska Türkünü bir gecede trenlere doldurup ölüme gönderenleri biz unutmadık ve unutmayacağız. Masumların Libya ve Cezayir çöllerinde yankılanan feryatlarını bugün bile duyuyor, yüreğimizde hissediyoruz. Oralardaki zulüm ve katliamların sorumlusu da Müslümanlar değildir. Daha 25 sene önce Ruanda'da 800 bin insanı soykırımda kimlerin öldürdüğü aşikardır, failleri Fransızlardır, kalkıp bize ders veriyor Fransızlar. Cezayir'de yüzbinlerce insanı katleden, soykırıma uğratan yine Fransızlardır. Bunlar belgelerle elimizde. Bunlar yaptıkları dezenformasyon ile tüm dünyayı aldatmanın gayreti içinde oldular. Şuandaki devlet başkanına da söyledim, bu işlerde yenisin, Cezayir'de yaptığınız katliamları çok iyi biliyoruz, Ruanda'da yaptığınız katliamları çok iyi biliyoruz. Afrika'da helikopterlerle inip oradaki elmasları, altınları toplamak için nasıl katliamlar yaptığınızı biz çok iyi biliyoruz. Ama insanlığa öyle bir dezenformasyon yapıyorlar ki insanlık zannediyor ki, bunlar iyi insanlar, kimi aldatıyorsunuz. Geçtiğimiz yıllarda Bosna'da Karabağ'da Arakan'ın milyonlarca masum insanları katledenlere kimlerin seyirci kaldığını, kimlerin örtülü destek verdiğini de gayet iyi biliyoruz. 1912 yılından 1919 yılına kadar Balkanlar'da 2 milyon, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da da 2 milyona sivil kardeşimiz sırf Türk ve Müslüman oldukları için katledildiler. Bugün Suriye'de, Irak'ta, Afrika'nın çeşitli yerlerinde ölen milyonlarca gerçek katilinin kimler olduğunu söylemeye gerek yok. Katliamların, soykırımların, işkencelerin, insanlık dışı muamelelerin tamamının altını kazıdığınızda karşısına, bugün bizim karşımızda soykırım, demokrasi ve özgürlük diye yaygara koparanları göreceksiniz” dedi.
“Tehcir başka bir şey, katliam başka bir şeydir”
Tarihi gerçeklere rağmen Türkiye'yi Ermeni meselesi üzerinden köşeye sıkıştırmak isteyenlerin yüzlerine her fırsatta kanlı geçmişlerini çarpacaklarını söyleyen Erdoğan, “Doğu Anadolu Bölgemizdeki Müslüman ahaliyi kadın, çocuk, ihtiyar demeden katleden Ermeni çetelerini ve onlara destek verenlerin tehciri böyle bir dönemde yapılabilecek en makul davranıştır. Tehcir başka bir şey, katliam başka bir şeydir. Kimi aldatıyorsunuz. Buradan yine haykırıyorum, tüm dünya şunu bilmeli, biz arşivleri sonuna kadar açtık, Ermeniler, varsa arşivlerinizi açın, tüm dünya, üçüncü ülkeler, varsa arşivlerinizi açın. Bütün arşiv incelemelerinde yetkili olanlar çalışsınlar ortaya çıkan tablodan sonra siyasiler olarak bizler konuşalım. Siyasetçinin işi arşivler noktasında bunları incelemek değildir, anlamazlar bundan. Amacı hakikati bulmak olan herkese arşivlerimizin kapıları sonuna kadar açıktır. Bizim gizlimiz yok. Bugüne kadar Ermeni meselesini kaşıyan hiçbir grup ve devlet iddialarını arşiv belgeleri ile ispat edememişlerdir. Hepsine de bunları söyledim. Fransa başta olmak üzere sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ortalığı bulandıranların hiç birinin hakikat diye bir derdi olmadığını biz zaten biliyoruz. Tüm dünyanın bilmesini istiyoruz” diye konuştu.