Değerlerimize sahip çıkalım

Fatih Perihan'dan Kıssadan Hisseler...

Bir toplumu, yüz yüze geldiği engeller karşısında dirençli ve Muzaffer kılan, o toplumu oluşturan bireyler arasındaki milli dayanışma ve birlik ruhudur.

Her toplumun, kendine özgü milli ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bunlar arasındadır. Milli ve manevi değerler, bir toplumun kültürünü oluşturur. Toplumun birlik ve beraberliğini güçlendirir.

Milletleri ayakta tutan millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik beraberlik ve toplumsal dayanışma içerisinde yaşamasını ve milli kimliğiyle tarih sahnesinde yer almasını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu değerleri gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. Tarih, bize milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip milli şahsiyetlerini kaybedenlerin dünya coğrafyasından silinip yok olduklarını göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlak ve milli değerleri yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler.

Geçmişi ve kültürü ne kadar eskiye dayanırsa dayansın, milli ve manevi bağlarının parçalanması, bir toplumda dejenerasyonun baş göstermesini, ardından da bölünmeyi ve yok olmayı kaçınılmaz hale getirir. Tarih; güçlenmiş, yükselmiş, zenginleşip büyümüş fakat milli şuurunu kaybetmesinden dolayı varlığını yitirmiş toplumların örnekleriyle doludur.

Türk Milleti'nin sayısız tehdit ve zorluk karşısında asırlarca ayakta kalması, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeden varlığını sürdürmesi, her biri diğerinden güçlü 16 büyük devlet kurarak milyonlara hükmetmesi, insanımızın milli birlik konusundaki duyarlılığının ve titizliğinin bir sonucudur. Türk insanının bu husustaki kararlılığı, milletimizi tarih sahnesinde yüzyıllardır lider ve öncü konumda tutmuştur.

Yüce dinimizle milli kültürümüz adeta bütünleşmiş ve dinimizin güzel prensipleriyle yoğrulmuştur. Sevgi, saygı ve fedakârlığın geliştirilmesinde, toplum hayatımızın ahenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevi değerlerimizin ve milli kültürümüzün katkısı büyüktür. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir. Çünkü gençlerin dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmaları, örf ve adetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol açmaktadır. Bu itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, milli, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba eğitimci ve toplum olarak hepimizin görevidir. Nitekim Yüce Allah, dini ve ahlakî prensiplere sahip çıkarak kimlik ve şahsiyetimizi korumamızı emretmiş ve şöyle buyurmuştur:

"İşte bu din, benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size emreder." ( En'am, 6/153)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de bizleri ahlakî çöküntüye neden olabilecek, birlik ve beraberliğimizi bozacak başka milletlerin örf ve adetlerini benimsemekten sakındırmıştır.

Muhterem Kardeşlerim

Milli ve manevi değerlere uygun davranışlar sergilemek, doğuştan gelen bir yetenek değildir. Çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkında, açık bir düşünceye sahip olarak dünyaya gelmemektedir. Çocuk; bu değerlere uygun hareket etmeyi, gelişimi içerisinde öğrenir. Çocuğun bu değerleri kazanması, öncelikle ailesinin çocuğa vereceği eğitim ve terbiyeyle olur. Eğer ailede bu değerler yaşanıyorsa, çocuk da bu değerleri hayatına taşıyacaktır. Eğer aileden örnek alabileceği kimse yoksa, çocukta da bu değerleri yaşama davranışı körelecektir. Aile, iyi ya da kötü tohumların yetiştiği ortamdır. İnançlar, dini ve ahlaki değerler örf ve adetler hep aile içinde kazanılır. Bir toplumun gücü, nüfusunun çokluğu veya yüzölçümünün genişliği ile değil, o toplumu oluşturan ailelerin sağlam ve sağlıklı değerlere sahip olması ile orantılıdır. Aile yapısı sağlam olmayan bir toplumun, uzun ömürlü olamayacağı açıktır.

Manevi değerlerden, Kur'an ve sünnetten uzak bir hayat, benliğin parçalanması ve yok olması demektir. Dini değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inanç ve düşünceler, gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatır.

Müslüman Türk Milleti, şartların gerektirdiği türlü zorluklara her zaman katlanmış, mukaddes değerleri uğrunda her türlü sıkıntıya seve seve talip olmuştur.

Ahlaki değerlerine, dinine, milliyetine, bağımsızlığına, hürriyete ve adalete düşkün Müslüman Halklarının omuz omuza vererek büyük bir güç haline gelmesi, materyalist düşünceye ve yaydığı sapkın felsefelere karşı en büyük darbenin indirilmesi anlamına gelecektir. Şüphesiz, böyle bir gelişme dünya tarihinde bir dönüm noktası olacaktır.

Aslında karşı karşıya olduğumuz sinsi saldırılar ve provokasyonlar, sahip olduğumuz gücü de ortaya koymaktadır. Eğer elele verir, Müslüman kimliğine, milli ve manevi değerlerimize sarılır ve tarihimizdeki kardeşlik geleneğini canlandırırsak büyük bir bunalım ve kargaşa içinde olan dünyaya da ışık tutmamız mümkün olacaktır.

Bakmadan Geçme