DEĞİŞMEYEN ÖZLER
Şehriban Berk yazdı...
Victor Hugo, bir idam mahkumunun son günü adlı kitabında ''fiziksel acı ruhsal acının yanında hiç kalır'' diye bir cümle kurarken eminim ki yaşadığı içsel sancılardan yola çıkarak bunu söylemiştir. Yüzyıllar geçiyor, çağlar değişiyor ama insanın içinde bulunduğu durumlar mekansal ve tarihsel olarak değişmektedir. Onun dışında hiyerarşi yapının bizde yarattığı kaosların sessiz fırtınaları hala her bünyede varlığını sürdürmektedir. Günlük koşuşturmaların peşinde hırpalarken kendimizi hep göz ardı ettiğimiz elde etmek için uğraştıklarımızın bedeli olanlar çok daha ağır ve paha biçilemez bir değerde olduğunu düşünüyorum.
Ortak sınıfta olanların bir biriyle çekişmeleri ise kendi ruhlarına eziyetidir. Daha acınası olanı ise bunun farkında olmamamızdır. Dışarıya dik durma merasimimiz ise kendi ruhlarımıza karşı gösterdiğimiz bir ezilmeden başka bir şey değildir.
Toplumsal kırılmalar, içsel çöküşlerle insan oluşumuzdan geriye ne kadar insan tarafımız kaldı gerçekten merak ediyorum.
Bedenlere yüklediğimiz anlamla onlara yüklediğimiz iş yükleriyle bütün zamanlarını alırken her gün bir parça kendimizi öldürdüğümüzü de görmüyoruz. Eski çağlardaki kölelik sistemleriyle modern hayatı çok ayrı görerek de aslında hayat kalitemizi yükseltmiş olmuyoruz. Hizmetkarlık değişmedi. Karnımızı doyurmak, giyinmek ve barınmak için verdiğimiz zamanlar değişmedi. Saatlerimizi bunun için hibe ederken fikirlerimiz ve duygularımızdan arınmamız gerekliliği değişmedi. Öne eğilirken ki selamlar ceket düğmelerinin önde kapanmasına dönüştü diye itaat edişlerimiz yok olmadı. At sırtında yapılan yolculuklar uçak seyahatlerine değişti diye bizim kendimize ait olan vakitlerimiz artmadı. Gardıroplarda ki kıyafetler arttı diye giyimlerimiz şıklaşarak içimizin huzuruna yansımadı. Bütün bunları üzülerek söylüyorum ki hiçbiri değişmedi.
Bu kişi bazında olan ya da değişmesi şahsi olan bir durum değil. Sistem yüzyıllar önce kuruldu. Uygarlıklar kurulup yıkıldı. En güçlüsünden en zekisine kadar hükümdarlar, yöneticiler gelip geçti ama sistemin içeriğini oluşturan kesim hep aynı kaldı. Beklentiler bile olduğu gibi durdu. Belki bundandır ki yüzyıllar boyunca yazarlar, şairler, aşıklar hep ruhumuzun derinliğindeki mahkumiyeti dile getirmeye, anlatmaya çalıştılar. Bunu yaparken belki kendi ruhlarını azat etmeyi başarabildiler ama bunu hiçbir şekilde aktaramadılar. Bence buda hepsinin gözünün arkada kalmasına sebep olmuştur. Ölüm anları çok daha sancılı geçmiştir, şimdiki uyuyan ruhlarımızın ve mutlu bedenlerimizin aksine.