Derebelek!
Bahri Yıldızbaş yazdı...
(Kurban kesmişsek: kesemeyen akrabalarımızı, komşularımızı ve özellikle ihtiyacı olanları unutmayalım).
Bayram okumalarımız…
Bir yarışma programında; “üçün üç katından, ikinin iki katını çıkarırsak kaç kaç kalır?” Sorusunun cevabını bilmeyen yarışmacı, arkadaşının matematikçi olduğunu söyleyerek telefonla joker hakkını kullandı. Maalesef, “23” diye cevap verdi.
Bende, “ilkokul 2 sorusu ve cevap (3*3-2*2=5) çok basitti.” yazarak, sosyal medyada paylaşım yaptım.
— Okur yazar, bir velim, “Biz, ilkokulda İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe'yi ezberlemiş, bayağı kesirleri öğrenmiştik. Şimdiki gençleri anlayamıyorum. Ne ilkokul matematiğine, ne basit Türkçe sorularına cevap veremiyorlar. Bunlar, okullarda ne öğreniyorlar?” diye düşüncelerini yazmış.
Ben de, “İşte o öğretmenler, bizlerdik.” diye yazdım.
— Çocukları okuyan, oğlu bir Avrupa ülkesi büyükelçiliğimiz personeli olan, rahmetli halamın Antalya'daki gelini, “Sizin gibi öğretmelere, saygı duyuyor ve teşekkür ediyorum.” yazmış.
Biraz sonra, özelden;
— “İstiklal Marşını, Gençliğe Hitabeyi ve ŞİİR ezberlesek nolur, ezberlemesek nolur. Siz okurdunuz ve hep ezberleyin derdiniz. Bize ne faydası var.” diyor ve ekliyor. “Kurandaki süreleri, ayetleri, duaları, peygamber ve evliya isimlerini ezberleyip, ahireti kazanmak gerekiyordu, öyle yaptım hocam” diye devam etmiş.
Dersine girmediğim, okul müdürlüğünü yaptığım bir öğrencim yazmış, bütün bunları. Cevap DEĞİL de, açıklamamak veya bir şey yazmamak, önemsemek olduğu İçin;
Şimdiki yaşı İLE anlayabileceğini düşündüm ve “Sen, Dere Belek nedir diye bir coğrafya terimini veya olayını duydun mu?” diye sordum.
— “Hayır.” dedi.
İşte mesele burada. Biz öğretmenler, sadece “müfredatta bu kadar var” diye anlatıp geçiyoruz. Oysa zamirlerin ve dilbiliminin en güzel öğretileceği yöntemler, doğa hareketleri, şiirler, türküler ve öğrencinin yaşadığı gerçeklerdir. Okula gitmemiş, Aşık Veysel'in “Benim Sadık Yarim, Kara Topraktır” türküsü, zamirlerin öğrenileceği, anlama ve anlatım gücümüzü geliştirecek önemli bir türkü ve kaynakçadır.
Anlamadığın bir konuyu, ezberlemek sadece zamanını öldürür. Ayet ezberlemek içinde, anlaman gerekiyor. Marşları veya şiirleri ezberlemiş olsaydın, anlama ve anlatma yeteneklerin çok yüksek olacaktı. İçindeki bir virgül, özne veya zamir ile binlerce kazanımın olacaktı. Onlarca başarıya ulaşmış olacaktın ve söylediklerini de ezberlemiş olacaktın. Açlık ve sefalet içindeki ülkeler, dillerine ve bilimlerine sahip olmayan ülkelerdir. Dilini geliştiren ülkeler ise, bilimlerini geliştirerek, bilişimin hakimi olmuş ve dünyayı sömürmektedirler.
Dere Belek; Irmak, çay, ark, kanal gibi su yataklarının birleştiği akaklarla, mecralara, milyonlarca metrekarelik ovalara, ormanlara, bağlara, bahçelere hayat verir ve bize sunarlar. Yani, aç bırakmazlar. Aç kalmış olursak, ya hırsız, ya arsız, ya katil veya ölmüş oluruz.
“Arada bir aynaya bakmalı insan; güzel miyim diye değil, insan mıyım diye…”
Tuncel Kurtiz
Evet yakışıklı adam. İşte dere belekler, şiirlerin, marşların ve türkülerin dili gibi; berekettirler, bilimdirler, matematiktirler, teknoloji, bilişim, icat, nefes, saygı, sevgi, barış, huzur, ayet, süre, memleket, bayrak ve vatandırlar.
Dilimizi iyi kullanmak ve problem çözebilmek için Türkçeyi ve dilbilimini çok iyi bilmemiz gerekiyor. Dilini bilmeyen, dinini öğrenemez. Dil, din ve kültürüne önem vermeyenler ise, hepsini kaybeder ve dışa bağlı kalırlar. Dere beleksiz, perişan ve Yemen çöllerindekiler gibi, yoksullukla sınav olurlar.