Dünyaca ünlü Van kirazından haberiniz var mı?
Van Kedisi, Van Balığı, Van Otlu Peyniri, Van Balı, Van Cevizi, Van Kavurması, Van Kebabı, Norduz Koyunu, Van Gölü, Van Kalesi, Van Kahvaltısı ilimizin markalaşmış yöresel zenginliklerinden bazılarıdır.
Birde Van Kirazı var.
Vanlılar Van Kirazı'nı iyi bilirler. Van Kirazı iri, etli, sarı ve pembemsi renklerde olur. Van Kirazı ağacı halen bizim bahçemiz gibi birçok bahçede bulunmaktadır.
Dünyanın bildiği kiraz markalarından, Vanlıların pek de bilmediği uluslararası tanınırlığı olan markalaşmış başka bir Van Kirazı daha var. Sanırım bundan birçoğumuzun haberi yoktur.
Evet. Kaliteli, aranan, beğenilen lezzetli kiraz türleri arasında Van Kirazı da var. Kiraz üreticileri Van Kirazı fidanlarını tercih ediyorlar.
Nasıl mı?
Ağacı yarı dik yayvan çok kuvvetli olan, ağaçları mayıs ayı içerisinde çiçeklenen, pek çok kiraz çeşidine göre daha erken olgunlaşan, haziran ayı içerisinde meyve veren, çoğu kiraz çeşidinin tozlayıcısı olarak da ilgi gören, yüksek verimi, sahil bölgelerin dışında her yerde 12 ay boyunca ekimi yapılabilen, orta irilikte kısa saplı, yuvarlak kalp şekilli görünme sahip, koyu kırmızı renginde, sert etli ve sulu kirazın adı dünyanın her tarafında Van Kirazı'dır
Van Kirazı adının aksine Türkiye asıllı bir fidan olmadığı ileri sürülmektedir. Ana yurdunun Kanada olduğu belirtiliyor. Konunun uzmanı değilim ama fidanının Van'dan götürülerek çok ıslah edildiği düşüncesindeyim. İsminin Van Kirazı olması sahiplenmemiz için yeterlidir. İlgi göstererek Van Kirazı'nı Van'ın tarımsal bir ürünü olarak değerlendirebiliriz.
Kamuoyunu Van Kirazı ile ilgili aydınlatması gereken YYÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü'dür. Van kamuoyunu aydınlatılmasına ihtiyaç vardır. Akademisyenlerden çalışma bekliyoruz.
Van Kirazı deyip geçmemek lazım. Bir ürün, bir marka bir kentin ekonomik ve sosyal kaderini bir anda değiştirebilir.
Dayanıklı olması sayesinde, ticaret ve pazarlama için tercih edilen Van Kirazı'na sahip çıkılmalıdır. Bunun için Van Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü ve DAKA işbirliği ile Gevaş, Alaköy, Erciş, Sıhke, Edremit'te uygun alanlarda Van Kirazı bahçeleri kurularak deneme üretimi yapılabilir. Van Kirazı ile tarımda, ekonomide, tanıtımda, istihdam da yeni bir alan açılabilir.
Van'da kiraz üretimi
Konu Van kirazı olunca 90'lı yılları anımsadım. O zaman valilikte çalışıyordum. Bursa'da kiraz fidanı ve üretimi yapan firma yetkilileri Van'a gelmişlerdi. İl Gıda ve Tarım Müdürlüğü'nde düzenlenen tanıtım toplantısına meyvecilikle uğraşan Vanlı çiftçiler katılmıştı. Basın mensubu arkadaşlarımızla bizde o toplantıyı ilgiyle izlemiştik.
Kirazın hem iç piyasada hem de dışarıda yüksek fiyattan alıcı bulduğunu, ticari değeri ve ihracat potansiyelinin yüksek olduğunu anlatan konuşmacılar bodur ve yarı bodur kiraz ağaçlarının ömrünün 20-25 yıl, olduğunu, kiraz bahçesinin en az 5 dönüm üzerine kurulması gerektiğini, bir bahçeden bugünkü rakamla yılda 30-40 bin liraya kadar gelir elde etmenin mümkün olduğunu söylemişlerdi. Van'ın yüksek rakımı, kirazda geç hasat yapması nedeniyle Vanlı kiraz üreticilerinin kendine özgü avantajlara sahip olabileceklerini, ürünlerini yüksek fiyattan iç ve dış piyasalarda satabileceklerini rakamalar eşliğinde aktarmışlardı. O gün toplantıya katılan çiftçilerimizden kaçının kiraz tarımı yaptığını bilemiyorum.
Özlem
Bahçe işleriyle uğraşan, aynı zamanda esnaf olan bostancılığı hobi olarak yapan Fahrettin Bulgan abimizle geçenlerde karşılaştık. Biraz yorgun, suratının da yanık olduğunu görünce “ abi hayırdır “ diye sorduk. “ Bostanla, kerdilerle (sebze ekilen bostanların her bir bölümüne Van'da verilen isim) uğraştım, bahçeyi temizledim, ağaçları budayarak tumpları (bostanları, kerdileri, tarlaları birbirinden ayıran ve çevreleyen toprak tümsek) düzelttim yorgunluk ondan. Bunları yaparken güneşte kalınca yüzüm yandı ama severek uğraşıyorum şikayetçi değilim” dedi. “ Abi, sefa başına, toprakla doğayla buluşmuşsun” diyerek kendisine özendiğimi söyledim.
Bağ, bahçe, bostan işi ziraatçıların, çiftçilerin meslek dalı olsa da bağ bahçe ve ağaçlarla uğraşan herkes bir anlamda ziraatçı sayılır. Bu işi meslek edinerek gelir elde edenlere çiftçi deniliyor. Van'da geçmişte bostancılık yaparak hayatını idame ettiren onlarca bostancı vardı. Bu isimler ‘bostancı' olarak tanınır bilinirlerdi. Örneğin, Şamranaltı mahallesinde Bostancı Yakup Efendi, Şabaniye mahallesinde Bostancı Şükrü Bulgan, Kör Hakkı, Yusuf Dayı, Erek mahallesinde Bostancı Hacı Tahir, Akköprü mahallesinde Bostancı Ahmet Başıbüyük…
Bahçeli Van evlerinin beton binalara yenik düşmediği, bahçelerin yan yana sıralandığı dönemlerde aile fertlerinin tamamı doğuştan ziraatçıydı. Her evde bahçe bostan işleriyle ilgili alet edevat mutlaka bulunurdu.
İlkbahar geldiğinde büyük küçük, çoluk çocuk ekip ruhuyla sebze ekimi ve bahçe işleriyle uğraşırdı. Hayatın keyifli uğraşıydı bu. Ailelerde mart ayının sonunda ağaç budama ve bahçe temizliği, nisan ayından itibaren kerdilere sebze tohumu ve fide ekimiyle zirai faaliyetler başlardı.
Sebzelerde ve ağaç diplerinde doğal hayvan gübresi kullanılır, ilaçlama yapılmazdı. Bahçe işleriyle uğraşırken yapılan fiziksel hareketler bir anlamda spor olurdu. Toprak, böcek çiçek ve otlarla iç içe olan, doğaya saygılı insanlar gibi sebzeler ve meyvelerde doğaldı.
Elde edilen sebze ve meyvelerde komşuların, akrabaların, yoldan geçenlerin, misafirlerin, fakir fukaranın hatta uzaklarda olan yakınların payları ayrılırdı. Bahçeler yaz mevsimi süresince komşuların, dostların, akrabaların bir araya toplanıp yiyip içip, gülüp eğlendiği, coşkulu çocuk seslerinin birbirine karıştığı şenlik yeri gibiydi.
Ev halkının ortak emekleriyle yetiştirilerek dalından koparılan lezzeti kokulu organik domates, biber, salatalık, maydanoz, turp, dereotu, kişniş, reyhan, nane gibi sebzeler ile dalından alınan elma, armut, erik, vişne, kiraz sofralardan eksik olamazdı.
Bahçenin helal ürünü sebzeler, meyveler sofralara bereket, bedenlere sağlık, gönüllere neşe verirdi.
Çirkin şekilde betonlaşarak estetikten, mimari özenden uzak şekilde rant uğruna kimliksizleşerek irileşen Van şehir merkezinde bahçeli evlerin sayısı artık yok denilecek kadar azaldı. Yalnızca Şamranaltı, Şabaniye, Akköprü, Edremit, Sıhke, İskele, Alaköy, Gevaş taraflarında meyve bahçeleri olan, sebze eken aileler var. Bu ailelerden bir kısmı yerli soğan, maydanoz, marul, turp, kişniş, tere otu gibi sebze ve elma, armut satışlarından hatırı sayılır miktarda gelir elde etmektedirler.
Temennimiz...
Edremit, Şamranaltı, Gevaş, Alaköy, Sıhke'de kalan bahçeler rant uğruna betonlaşmaya feda edilmez.
Bahçelerden yoksun çok katlı binaları ‘beton kutu' yani hapishane olarak tanımlayan berber Seyfettin Demirkan abimiz sitemli tanımında haksız değil. Çocuklar toprağa dokunmadan, enerjilerini boşaltmadan, bahçelerde çığlık atıp oynayıp gülmeden, bitkileri çiçekleri tanımadan beton evlerde bilgisayar başında mekanik ruhla büyüyorlar.
Bahçeli evlerin doğal ortamda geçirilen güzel günlere özlem duyan aileler şimdi yeşile doğaya olan özlemlerini balkonlarında saksılara ektikleri domates, biber, maydanoz ile gidermeye çalışıyorlar. Ne garip değil mi?
İnsanlar bahçe ve toprakla birlikte neler kaybettiklerini sonradan farkına varıyor. Bağrına aldığı bir tohumu bin misli artırarak geri veren, bir dalı bağ bahçe yapan cömert toprağın kıymetini kaybettikten sonra anlamak fayda vermiyor. Toprağa, bahçeye zamanında sahip çıkılmalı. Toprağa sahip çıkacaksınız ki toprağınızda size sahip çıksın. Toprağınızın kıymetini bildiğinizde toprak sizi bolluk berekete boğar, başınızdan gözünüzden yağdırır. Bizleri doğduğumuz yerlere bağlayan toprağın tarifi imkansız efsunlu çekim gücü değil mi?