Duvar Yazıları
Dr. Muhammet Veysel Zortul yazdı...
Fatih Sultan Mehmet, duvarlara karalanan yazılara tahammül edemez ve derhal silinmesini isterdi. İstanbul'un devamlı surette temiz ve düzenli olmasını isteyen Fatih, bunun için bir de vakıf kurmuş ve şartnamesine şöyle yazmıştı:
'Aklı başında dirayetli birisi cami, medrese, imaret ve her neresi olursa olsun duvarların temiz kalmasına dikkat edecek, yazı yazan çizen veya pisleyen kendini bilmezlerin pisliklerini temizleyecektir.'
**
Neme Lazım
Osmanlı Devleti Kanuni Sultan Süleyman devrinde gücünün zirvesinde ve de rakipsizdir. İşler rayında gitse de cihan padişahını alır bir merak; 'Acaba bu koca devlet çökecek midir? Çökecekse nasıl çökecektir?'
Hemen alır eline kğıt, kalem ve sütkardeşi Yahya Efendi'den devletin akıbetini sorar. Yahya Efendi'nin cevabı iki kelime olur; 'Neme Lazım.'
Yani işin başındakiler işlerini layığı ile yapmayıp 'neme lazım' yani 'bana ne' dedikleri zaman devlet duraklayacak ve nihayetinde çökecektir…
**
Sahipsiz Mal
Romalı Şair Luvenalis, kölesini çarmıha germek isteyen bir kadın görür ve bunu niçin yaptığını sorar. Kadının cevabı ilginçtir: 'Ahmak! Köle insan mı ki?'
Roma'da hukukçular, köleler konusunda farklı düşünüyorlardı. Kimine göre köleler insan, kimine göre de sadece bir maldı. Hukukçuların yanı sıra insanlar ve devlet de köleleri mal olarak görür ve mülkiyet hakkının konusu kabul ederlerdi.
Bir efendi, kölesi hakkında mutlak hkimiyet hakkına sahipti. Bu hakkı dilediği gibi kullanabilir, arzu ederse kölesini öldürebilirdi de. Daha ilginç olan ise şu idi; bir efendi, kölesini bıraksa bile köle özgürlüğünü elde edemezdi. En fazla 'servus sine domino' yani sahipsiz mal olurdu…