Ellerinden öperim kıymetlim

Bir aileyi yuva haline getiren kadındır. Kadını anne yapanda çocuktur. Bir çocuğun anne karnında oluşumu ve dünyaya gelişi ayrı bir heyecan ayrı bir tattır. Peki sonrası?

Bir aileyi yuva haline getiren kadındır. Kadını anne yapanda çocuktur. Bir çocuğun anne karnında oluşumu ve dünyaya gelişi ayrı bir heyecan ayrı bir tattır. Peki sonrası?

İki genç bir birine sevdalanır, genç kız alımlı sarışın uzun boylu, genç adam çok yakışıklı ve heybetli, uzaktan bakışmalar, bir iki satır mektuplar ve üzüm bağında gizli gizli buluşmalar. Birbirlerine verilen sözler iyi ve kötü günde diye, böyle başlayan aşk dolu 30 yıl süren evlilikleri

.

Evliliklerinin onuncu senesinde evin annesi dördüncü çocuklarına hamile olduğunu fark eder. Tarifsiz bir sevinç vardır içinde. Bu arada hatırlatma yapmam gerekiyor: O yıllarda Van'da doğru düzgün hastane olmadığı için hamilelik kontrolleri yapılamazdı. Anne ve karnındaki bebeğin gelişimiyle ilgili bilgi almak mümkün değil. Günler ayları kovalar ve hamileliğin dokuz ayı tamamlanmış olurdu. Van'daki bütün doğumları genelde ebeler yaptırırdı.

Artık doğum zamanı gelmişti!Anne yeni bebeğini kucağına alacağı için oldukça mutluydu.Evde heyecanlı hazırlıklar vardı.Aileye yeni bir bebek geliyordu.Doğum odasının önü kalabalıktı genç adam Allaha dua ediyordu eşini ve çocuğunu ona bağışlasın diye.Haklıydı da doğum evde ve zor şartlarda gerçekleşecekti. Koridorda elinde sigara bir aşağı bir yukarı yürürken zamanın nasıl geçtiğinin farkında bile değildi. Doğum odasının kapısının telaşla açıldığını ve ebenin, "Beyefendi çabuk gelin" dediğini duyar, ebenin ses tonu farklıydı, bir şeyler ters gitmişti! Genç adam koşarak içeri girerek önce eşinin iyi olduğunu fark eder, usulca başından öperek ona teşekkür ederek varlığı ile sevgisini ifade eder. Aynı heyecanla evladına yönelir. Fakat evladının diğer evlatlarından sorunlu dünyaya geldiğini fark eder. Önce anlayamaz ne yapacağını şaşırır ve güzel eşine hiç bir şey fark ettirmeden ebeyle sohbete koyulur. O dönem Van'da maalesef doktor olmadığı için genç adam ve ebe çok şaşkındır. Bu dünyalar tatlısı bebeğe ne yapmaları gerektiğini bilemezler. Çünkü bebek elini, kolunu, bacaklarını hareket ettiremeyecek kadar kalın ve yoğun deri tabakası ile dünyaya gelmiştir. Çorak toprağı andırıyor vücudu.Yıllar sonra bu hastalığın adının" İktiyosiz" olduğunu öğrenirler.Bir çeşit deri hastalığı ile dünyaya gelmişti ve tedavisi maalesef yoktu bebeğin.

Genç adam anneye hiç bir şey his ettirmeden ebeyle birlikte bebeğin bütün vücudunu zeytin yağı ile yağlayarak kalın deri tabakasını çıkarır. Maalesef el ve ayak tırnakları da yoktur bebeğin. Yüzü oldukça kırmızı bütün vücudu balık pulu gibidir. Bedeninde mikrop kapmaya açık derin çatlaklar vardır. Oldukça hassas bir döneme girdiklerini fark ederler. Güzel anne evladını kucağına almak ister genç adam ona usulca bebeğin durumunu anlatır. Anne eşine sarılır bir kaç damla göz yaşından sonra o derin, naif annelik duygusuyla kendini toparlar başımın gözümün üstünde yeri var, bebeğimi bana getirin der. Aslında o da anlatılanlardan bir şey anlamamış olacak ki neyle karşılaşacağını bilmeden yatağında bebeğini beklemeye başlar. Annelik çok farklı bir duygudur. Bebeğini kucağına alır ona öyle bir sarılır ki korkma ben varım dercesine, bebeğinin ve kendi hayatında zamanı durdurur.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme