ESKİ VANA DOĞRU BİR SEYAHAT

Ümit Kayaçelebi yazdı...

Ne güzeldi bir zamanlar bu şehrivan. Evleriyle, bahçeleriyle, kehrizleriyle, zeringedeklerin açtığı bahçeleriyle, toprak yollarda gezinen mütevazi insanlarıyla Van çok ayrı bir diyardı. Geçim derdimiz yoktu, maddi sıkıntımız yoktu, lüks merakımız yoktu, bulduklarımızla yetinen gönlü bol insanların yaşadığı bir rüya şehriydi Van.

Daha böyle gök yüzüne tırmanan binaların olmadığı her insanın en fazla iki katlı toprak evlerde oturduğu ve evini bir saray, bir köşk, bir malikane gibi addettiği ve o toprak evlerde bir ömür sürdük. Senelerce kireç badanalı duvarların arasında mutluluğu buram buram tattığımız o toprak damlı şoratanlı, cumbalı evler şimdi artık yok.

Mahalleler sitelere, toprak evlerde nefes almayan o yüksek katlı apartmanlara taşınmış. Kimse kimseyi tanımıyor kimsenin kimsenin kapısını çalmadığı tanımadığı kuru kalabalık bir şehre dönmüş o geçmişteki Van.

Geçmişte derken 60-70 yıl evvele döndüğümüzde bakıyoruz ki en medarı iftihar binamız Cumhuriyet Caddesinde yer alan tarihi taştan yapılmış Hükümet binamız. En Büyük en mutena binamız Vilayet binası. Sadece iki kattan ibaret ve tüm resmi kurumların devlet dairelerinin içinde olduğu bir yer.

Cumhuriyet Caddesinde en göze çarpan binalardan biri de o eski tarihi Belediye Başkanlığı binasıydı. Yerden oldukça yüksek adeta şehri tribünden maç seyreder gibi seyreden baktığınız zaman Van'ın en yüksekte olan binalarından biri. Uzun seneler bütün belediye üniteleri hep içinde oldu. Hiçbir birimi başka bir yerde de olmadı. İşte o eski belediye şimdi yok. Orası bütün milli bayramlarda halkın bayramı seyretmesi için en ideal bir yerdi. Bayram yerini yüksek bir yerden seyretmek temaşa eylemek o zamanın insanları için de ayrı bir keyifti.

Böyle yüksek merdivenlerden çıktığınız zaman çoğunun nefesi kesilirdi. Yılın belli ayında bir de bakardınız elinde terazisi olanlar merdivenlerden tırmanıyorlar çünkü Belediyede bir ayar memurluğu vardı eskiler bilir. Ayar denince aklıma ayar memuru Abdurrahman bey geldi. Onu da rahmetle analım.

Cumhuriyet Caddesinde hemen Belediye binasının karşısında iki katlı, santralinde bulunduğu bir zamanların PTT Merkez Müdürlüğü'nün önündeki bahçesi yazın açan çiçekleri, çeşit çeşit ağaçları, kamelyası ve su havuzu ile oradan gelip geçerken bizlere ayrı bir haz verirdi. Ve bayram tebrikleri satanlarda stantları ile yıllar boyu oradan hiç eksik olmadı. Yaz kış geçerken kartpostallara bakıp geçmek de apayrı bir keyif veriyordu bize.

Akşam üzerleri amirler ümeralar mesai bitişinde kamelyada ve havuz kenarında oturup çay sefası yaparken gördüğümüzde bin bağdavar başınıza demeden de edemezdik.

Cumhuriyet Caddesinde gezinirken sırasıyla İş Bankası, Nuh Palas Oteli, Beş Kardeş Oteli, Bayram Otelinin yanı sıra , Gümrük Müdürlüğü o zamanların taş ustalığının gösterildiği en gösterişli binalarından idi. Aynı şekilde yapılan Tekel ve İnhisar Müdürlüğü bizim ana caddede en çok göz alan resmi işyerleriydi. Tekel Binasının önünden geçerken Seledin Gardaş yanında ise rahmetli Şevket Türkoğlu'nun kitap barakası hala hatırlardadır.

Yine cumhuriyet Caddesinde yer alan Altaylı Oteli, Erciş Oteli, hemen arka cephede Ziraat Bankası, Kapalı Spor Salonu, Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Yol İş Binası, Devlet Hastanesi, Askeri Subay Lojmanları, Fuat Türkoğlu'nun evi, Memur Evleri, Vakıflar Turistik Oteli, Hasan Hüseyin Konağı, Müştak Boysan evi, Şengüller Apt, Fatin Gülay Apt, Bilal Türkmen evi, PTT Hat Merkezi Müdürlüğü, Perihanoğularının mahfel binası, Cevdet Yörük petrol ve müştemilatı, Ezberciler iş hanı (eski) Fevzi Mumcuoğlu evi, Alçekiç-Aslan pasajı,

Yukarıda saydığımız resmi ve hususi binalar tamamen beton veya taştan yapılmış ve o devirde halk tarafından bilinen ve göze batan mekanlardı. Bunların arasında toprak ev ve mekanlar yok. Birkaç katlı bina yapmak öyle herkesin krı değildi.

Nüfus kesafetinin şimdiki gibi yüz binlere varmadığı yıllardan bahsediyoruz. Yol yürüdüğünüz zaman veya dolaştığınız zaman o eski tek katlı iki katlı toprak evlerin arasında bu beton yapıların siluetini hemen fark ediyordunuz.

Daha Van'da tam manasıyla betonlaşma başlamadığı için mesela Hasan Hüseyin konağı sizin gözünüzde çok farklıydı. Variyetli insanlar belli idi ve böyle farklı mekanları ancak onlar yapabiliyorlardı.

Biz okula gidip gelirken rahmetli Fuat Türkoğlu'nun şimdiki Atatürk Lisesinin yanındaki evinin bahçe ve bina kapısı elektrikli sistemle açıldığını görüp duyduğumuzda inanamıyorduk. Acaba nasıl bir şey diye merak ediyorduk. Düşünün kapı tokmaklarının takırdağı daha kapı zillerinin çok olmadığı o zamanlarda bizim için bir kapının elektrikle açılıp kapanması anlaşılmaz bir şeydi. Şimdi anladık ama biraz geç oldu.

Yani düşünün İskele Caddesinde şimdiki VATSO'nun olduğu o yerlerde o zamanın Tugay komutanı oturuyordu en baştaki memur evinde. Memur evi dediğimiz memurlar için yapılmamıştı ki. Sadece adı memur eviydi.Yüksek zevattı orada oturanlar. Mesela 2 Nisan Karakolunun olduğu yerde Tuğ General oturuyordu nöbetçi kulübesi vardı hizmet eri vardı. Okula gidip gelirken hep görürdük ve Paşa denen kimseyi çocuk aklıyla çok da merak ederdik. Onun yanında Muhasebe Müdürü, Defterdar, Milli Eğitim Müdürü. Hasılı Kelam Vilayetin üst düzey idare amirleri hep o evlerde senelerce oturdular. Allah Rahmet etsin Cevdet Gülle amcamızda o evlerden birinde senelerce kaldı. Memur evlerinde önlerinde kamelyaları, ağaçları çiçekleriyle bazılarında havuz bile vardı. O evler iskele caddesine ayrı bir hava katıyordu. Bahar vakti evlerin önündeki leylakların kokusunu sanki bu gün gibi hissdiyorum

Cumhuriyet Caddesindeki ilk zamanlar Vali Konağı daha sonra Kız enstitüsü, Ticaret Lisesi ve en sonunda kütüphane olan yerde (şimdiki Şehir Parkı'nın olduğu yer) Van Gölü şeklinde bir havuz vardı ki akşamları rahmetli Hakkı Yakupoğlu yaz günleri akşam üzerleri eş ve dostuyla oturur çay sefası yapardı. Salmanın kahvesinden çaylar gider gelirdi.

Eski Belediyenin yanındaki şehir parkı yaz günleri herkesin gelip orada çay bahanesiyle oturduğu nefeslendiği bir yerdi. Hatta orada tahtadan yapılmış sahnesiyle sanatçıların program yaptığı güzel bir mekandı. O tahta sahnede kimler çalmadı ve kimler söylemedi ki. Sonradan ettiler merkez bankası o güzelim yer hayal oldu gitti. Sanki oradan Sami Kasap, Seyfettin Sucu, Seher Uludağ gibi nice sanatçılar hiç gelip geçmemiş gibi hayal oldu gitti.

Aklımda kaldığı ve hatırlayabildiğim kadarıyla şöyle bi zaman tüneline dalıp yine o eski caddelerde, sokaklarda bir dolanıp o güzel günleri hayal etmeye çalıştım hepsi o kadar.

Şimdi her şey resimlerde kaldı.

Ne güzeldi o yerler ne güzeldi o günler keşke geri gelse.

Hey gidi günler hey.

Yorumlar 1
İbrahim M.OĞLU 16 Mart 2022 11:03

Ümit abi ağzına diline ve kalemine sağlık çok güzel bir anılara götürdüğün yazı yazmışsın, Allah canına sağlık versin. Saygılar sunuyorum.

Bakmadan Geçme