Eylül üstüne

Çok şey söylendi, söyleniyor, söylenecektir Eylül üstüne. Malum sonbaharın ilk ayı olması nedeniyle bir başlangıcın yazın bitmesiyle de bir bitişin, sonun simgesi. Günleri ne uzun ne kısa ne bunaltacak kadar sıcak ne de üşütecek kadar serin, tam kıvamındadır. Yazın dayanılmaz sıcağından kışın sert soğuğuna bir uğurlayıştır Eylül.

Çok şey söylendi, söyleniyor, söylenecektir Eylül üstüne. Malum sonbaharın ilk ayı olması nedeniyle bir başlangıcın; yazın bitmesiyle de bir bitişin, sonun simgesi. Günleri ne uzun ne kısa ne bunaltacak kadar sıcak ne de üşütecek kadar serin, tam kıvamındadır. Yazın dayanılmaz sıcağından kışın sert soğuğuna bir uğurlayıştır Eylül.

Çocukken bir yandan, okulların açılacak olmasıyla arkadaşlarımıza kavuşacak olmanın mutluluğu ve heyecanı öte yandan, tatil vesilesiyle gelen sevdiklerimizin geri dönmesinden duyduğumuz üzüntü. Bir de sararan yaprakların yaşama sevincimize örttüğü tül. İşte bu yüzden hüzünlüdür Eylül. Ayrılığın kokusu vardır havada. Gidenler hatırlanır, yoklar özlenir, sevdalar depreşir. Gittikçe sararan, düşmeye yüz tutan yapraklar, kışı karşılayan doğa bu hüznün üstüne mahzun gazeller serper.

Hem sevinci hem kederi buluruz Eylül'ün bulutlu havalarında. Hüznün mevsimidir sonbahar. "Eylül bir ay değil, bir aylık ayrı bir mevsimdir" dediği kadar vardır yazarın. Herkesin şair olası gelir, şiirlerin doğum günü olur Eylül. Şarkılar, şiirler dökülür yaprak yaprak. Bilenlerin kulaklarında çınlar "Yağmur Kaçağı":

"Akşamsa, Eylül'se, ıslanmışsam,

Beni görsen belki anlayamazsın,

İçlenir gizli gizli ağlarsın,

Eğer ben yalnızsam, yanılmışsam,

Elimden tut, yoksa düşeceğim".

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ...

Bakmadan Geçme