Gazoz kapakları

Çocukluğu bilgisayar oyunlarından kilometrelerce uzakta kalmış, sokak oyunlarının hazzını yaşayanlar bilirler o rengârenk, çeşit çeşit kapakların sırrını.

Çocukluğu bilgisayar oyunlarından kilometrelerce uzakta kalmış, sokak oyunlarının hazzını yaşayanlar bilirler o rengârenk, çeşit çeşit kapakların sırrını.

Oyuncak çeşitliliğinin bu kadar çok olmadığı o dönemlerde, oldukça değerliydi gazoz kapakları. Kimimiz koleksiyon merakı ile biriktirirken, kimisi de mahallenin en popüler oyunu için toplardı evden, eşten dosttan, çay bahçelerinden. Bakkal amcalara tembihleyenimiz bile vardı. Bir içim gazoz veya meyve suyuydu her biri; sinemadaki bir film, bir atıştırma…

Nadiren arabaların geçtiği, bazen At Arabaları, bazen de bir eskicinin seslenişini saymazsak, tehlikesizdi sokaklar. Birçoğu toprak yolu olan mahallelerimizde çizerdik dairemizi, başlardık gazoz kapaklarımızı dizmeye. Bu oyun için sadece gazoz kapakları yeterli değildi. Bir de “Lepik Taş”ınız olması gerekirdi. Özenle seçmeliydiniz taşınızı. Yassı, elinizin kolayca kavrayabileceği bu taş, biraz da estetik olmalıydı. Hedeflediğiniz kapağı dairenin dışına çıkarabilmeli, böylece o kapağı size kazandırabilmeliydi. O taşı kaybetmemek için köşe bucak saklar, özenle muhafaza ederdik.

Taşınıza bir kez alıştınız mı, başka taş kullanmak çok zor gelirdi. Kapakların bazılarına da gönülden bağlanıp elden çıkarmak istemez, tekrar sahip olmak için tüm çabamızı gösterirdik. Gördüğümüzde altın bulmuş gibi htiren o kapaklar, şimdi sadece çocukluk anılarımızın şahidi. Artık biriktirmiyor, hatta kolayca basıp geçebiliyor, çöpe atabiliyoruz.

Belki de bizi üzen, o anılardan uzak kalışımız olduğu gibi; o yaşları geçmiş olmak, küçük şeylerin mutlu edici etkisini şimdi bulamamak… Belki de balkona, sokağa çıkıp gönlünce bağıra çağıra oynama yaşlarını geride bırakmış olmak…

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Bakmadan Geçme