Geyvenin Gülü
Emekli hazine avukatı. Banka reklamlarından birisinde çıkıyor kameraların karşısına. Reklamda: '82'yaşındayım diyen yaşlı bir kadın. Koltukta vakur duruşu halen yüzünden silinmemiş. Bu yaşlı teyze Adapazarı'nın Geyve ilçesinde doğmuş. Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiş. Ankara Hukuk Fakültesi'nde fark sınavı verip avukatlık sertifikası almış, Ocak 1960'da Maliye Bakanlığı hazine avukat stajyerliğine, sonra hazine avukatlığına getirilmiş ve emekli olmuş.Kızlık ismi Muazzez AKKAYA. Reklamdaki soyadı ise GİRAY. Bu yaşlı kadının ne özelliği var diye soracaksınız.Anlatayım.
Bu kadın için 1950'de AnkaraMülkiye'de yazılan bir şiirden bahsetmek istiyorum. Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiirinden Mona Roza'dan…14 kıtalık şiirden. İlk kıtası şöyle başlar.'Mona Roza siyah güller ak güller / Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak / Kanadı kırık kuş merhamet ister / Ah senin yüzünden kana batacak / Mona Roza siyah güller ak güller.'
Reklamdaki yaşlı kadının adı ve soyadındaki harf sayısı 13…(Muazzez AKKAYA).İsimde bulunan her harf için bir kıta yazılmış. İlk kıtasının başlangıcı ve şiirin adı Mona Roza. Şair, şiirine son bir kıta daha ekler, baş harfi 'M' ile başlar. İşte ne varsa o harfte saklı kalır bütün mahremiyle, tam 50 yıl kuşaktan kuşağa anlatılmış.'M' harfi ile şık olduğu kızın soyadına ekleyerek Muazzez AKKAYAM olarak belirler şiiri. Bir aşk acısının yürek burkan sesidir bu şiir. Şiirin her kıtasının ilk harfi şık olduğu kadının isminin harfleriyle başlar soyadıyla biter. Bu eşsiz şiirin mimarı ünlü şair ve yazar Sezai KARAKOÇ'a aittir. Son kıtası;
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! Senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Şair, Ergani'dedoğar. Bu evde yazları toprak damlarda yatılır, göğe dönüktür yüzler.Geleceğe dair kurulan düşler ve yağmur duaları yapılır.Baharda yeşillenen ağaçlar.Gönüllere ferahlık veren güller bulunur bahçesinde.Parlak kuşluklar ve berrak ikindilikler huzur verir.Bu tatlı atmosferde atılır şairliğin ilk ruhsal dünyası.Şair,fakir,mahzun,içekapanıktır.Bu içe kapanıklığı bir türlü atamaz içinden. Bir kez ruhuna işlenmiştir garip olmak. Bu mahzun ve içe kapanık halinden dolayı aşık olduğu kıza derdini tam anlatamaz. Yıllarca içinde saklar ölümsüz aşkını. Yüreğinde bir süveyda olup kalır. Sevdiği kıza yazdığı şiirleri gizliden cebine koyar. Kendisinin anlamasını bekler durur.
'Sezai Karakoç,1950'de Mülkiye'de öğrenciyken bir kıza şık olur. Dört yıl boyunca bu aşkı yaşamış gönlünü yakmış, ama bundan hiç kimseye bahsedememiştir. Gün gelmiş sene sonu gelmiştir. Ankara Üniversitesinin mezuniyet balosunda aşkını dile getirir. Kalabalık bir mahşer gününü andırır. O kalabalığın içinde olmayanlarda vardır, Sezai Karakoç. Genç şık, o gün büyük bir istek üzerine şiir yazdığının da bilinmesi üzerine kürsüde bir şiir okumak için bulunur. Ve o an gelir Sezai Karakoç anons edilir. Kürsüye çıkan Sezai, kalabalığın içinde aşkını arar, gönlünde yer alamadığı kusursuz sevdasını... Ve neden sonra başlar şiirini okumaya...
Şiir bitene kadar o kalabalıktan hiç bir ses çıkmaz. Oysa Sezai Karakoç şiirin tamamını sevdiğinin gözlerinden, gözlerini hiç ayırmadan okur.Son kıta da başlayan uğultular, arkasında büyük bir alkış sesi.Bu aşk kime diye birbirlerine sorar herkes.Sorular arasında bir kız? O kız ki Sezai'nin gönlünün sahibi 'Dört yıl boyunca nasıl fark edemedim böyle bir aşkı' dercesine kalabalıktan sıyrılıp kürsüye yaklaşır. Ve bağırarak seni kabul ediyorum der. Fakat gurur aşkın önüne geçmiştir. Sezai, bu seferde ben seni kabul etmiyorum diyerek arkasını döner. Ne kadar yürekten söylediği tartışılsa da gönül susmuş dudaklar konuşmuştur. Delikanlı şair Sezai Karakoç, o günden sonra bir daha kızı görmemiştir. O kız Muazzez AKKAYA'dır. Gururu aşkın önüne geçmiştir. Sezai Karakoç tarafından ret edilen Muazzez AKKAYA şiirde de adı geçen Sakarya'nın ilçesi Geyve'ye giderek orada intihar ettiği söylenir.
Yıllarca bu kadının intihar ettiği bilinir. Ta ki 2006 yılında gazeteci Ahmet HAKAN, Mona Roza ile ilgili bir yazı yazar. Bu yazı üzerine Amerikada yaşayan bir kızdan e-mail gelir şiirde adı geçen kadının annesi olduğunu söyler ve babasıyla mutlu bir evlilik geçirip 48 yıl evli kaldıklarını bir hafta öncede babasını kaybettiğini yazar.
Şair, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ve küskün bir ruh halinde,kalbi kırık ve süveydalı bir şekilde oluşundan dolayı tam 50 yıl Muazzez AKKAYAhakkında tek bir kelime dahi etmez. Bu aşkı kalbine gömer ve hiç evlenmez. Yıllar sonra sevdiği kadın bu aşktan bahseder. Okul yıllarında düzenli olarak cebine mektuplar konduğunu söyler. Ardından vatana geri dönüp, bir reklam filminde oynar.Reklam filmini izlerken, yıllardır okuduğum şiirin üstadını saygı ile anarım. Böylesi şapka çıkaracak aşkları arar olduk. Toplum zeksını bulup kalbini yitirdi. Dolayısıyla aklını da…Sevgi ile kalın… vanhaber, van, haber, van haber vedat yazıcı, geyve, adapazarı, ilçe, reklam
Bu kadın için 1950'de AnkaraMülkiye'de yazılan bir şiirden bahsetmek istiyorum. Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiirinden Mona Roza'dan…14 kıtalık şiirden. İlk kıtası şöyle başlar.'Mona Roza siyah güller ak güller / Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak / Kanadı kırık kuş merhamet ister / Ah senin yüzünden kana batacak / Mona Roza siyah güller ak güller.'
Reklamdaki yaşlı kadının adı ve soyadındaki harf sayısı 13…(Muazzez AKKAYA).İsimde bulunan her harf için bir kıta yazılmış. İlk kıtasının başlangıcı ve şiirin adı Mona Roza. Şair, şiirine son bir kıta daha ekler, baş harfi 'M' ile başlar. İşte ne varsa o harfte saklı kalır bütün mahremiyle, tam 50 yıl kuşaktan kuşağa anlatılmış.'M' harfi ile şık olduğu kızın soyadına ekleyerek Muazzez AKKAYAM olarak belirler şiiri. Bir aşk acısının yürek burkan sesidir bu şiir. Şiirin her kıtasının ilk harfi şık olduğu kadının isminin harfleriyle başlar soyadıyla biter. Bu eşsiz şiirin mimarı ünlü şair ve yazar Sezai KARAKOÇ'a aittir. Son kıtası;
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! Senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Şair, Ergani'dedoğar. Bu evde yazları toprak damlarda yatılır, göğe dönüktür yüzler.Geleceğe dair kurulan düşler ve yağmur duaları yapılır.Baharda yeşillenen ağaçlar.Gönüllere ferahlık veren güller bulunur bahçesinde.Parlak kuşluklar ve berrak ikindilikler huzur verir.Bu tatlı atmosferde atılır şairliğin ilk ruhsal dünyası.Şair,fakir,mahzun,içekapanıktır.Bu içe kapanıklığı bir türlü atamaz içinden. Bir kez ruhuna işlenmiştir garip olmak. Bu mahzun ve içe kapanık halinden dolayı aşık olduğu kıza derdini tam anlatamaz. Yıllarca içinde saklar ölümsüz aşkını. Yüreğinde bir süveyda olup kalır. Sevdiği kıza yazdığı şiirleri gizliden cebine koyar. Kendisinin anlamasını bekler durur.
'Sezai Karakoç,1950'de Mülkiye'de öğrenciyken bir kıza şık olur. Dört yıl boyunca bu aşkı yaşamış gönlünü yakmış, ama bundan hiç kimseye bahsedememiştir. Gün gelmiş sene sonu gelmiştir. Ankara Üniversitesinin mezuniyet balosunda aşkını dile getirir. Kalabalık bir mahşer gününü andırır. O kalabalığın içinde olmayanlarda vardır, Sezai Karakoç. Genç şık, o gün büyük bir istek üzerine şiir yazdığının da bilinmesi üzerine kürsüde bir şiir okumak için bulunur. Ve o an gelir Sezai Karakoç anons edilir. Kürsüye çıkan Sezai, kalabalığın içinde aşkını arar, gönlünde yer alamadığı kusursuz sevdasını... Ve neden sonra başlar şiirini okumaya...
Şiir bitene kadar o kalabalıktan hiç bir ses çıkmaz. Oysa Sezai Karakoç şiirin tamamını sevdiğinin gözlerinden, gözlerini hiç ayırmadan okur.Son kıta da başlayan uğultular, arkasında büyük bir alkış sesi.Bu aşk kime diye birbirlerine sorar herkes.Sorular arasında bir kız? O kız ki Sezai'nin gönlünün sahibi 'Dört yıl boyunca nasıl fark edemedim böyle bir aşkı' dercesine kalabalıktan sıyrılıp kürsüye yaklaşır. Ve bağırarak seni kabul ediyorum der. Fakat gurur aşkın önüne geçmiştir. Sezai, bu seferde ben seni kabul etmiyorum diyerek arkasını döner. Ne kadar yürekten söylediği tartışılsa da gönül susmuş dudaklar konuşmuştur. Delikanlı şair Sezai Karakoç, o günden sonra bir daha kızı görmemiştir. O kız Muazzez AKKAYA'dır. Gururu aşkın önüne geçmiştir. Sezai Karakoç tarafından ret edilen Muazzez AKKAYA şiirde de adı geçen Sakarya'nın ilçesi Geyve'ye giderek orada intihar ettiği söylenir.
Yıllarca bu kadının intihar ettiği bilinir. Ta ki 2006 yılında gazeteci Ahmet HAKAN, Mona Roza ile ilgili bir yazı yazar. Bu yazı üzerine Amerikada yaşayan bir kızdan e-mail gelir şiirde adı geçen kadının annesi olduğunu söyler ve babasıyla mutlu bir evlilik geçirip 48 yıl evli kaldıklarını bir hafta öncede babasını kaybettiğini yazar.
Şair, vakarı, onuruna düşkünlüğü, içe kapanıklığı, aşırı kırılganlığı ve küskün bir ruh halinde,kalbi kırık ve süveydalı bir şekilde oluşundan dolayı tam 50 yıl Muazzez AKKAYAhakkında tek bir kelime dahi etmez. Bu aşkı kalbine gömer ve hiç evlenmez. Yıllar sonra sevdiği kadın bu aşktan bahseder. Okul yıllarında düzenli olarak cebine mektuplar konduğunu söyler. Ardından vatana geri dönüp, bir reklam filminde oynar.Reklam filmini izlerken, yıllardır okuduğum şiirin üstadını saygı ile anarım. Böylesi şapka çıkaracak aşkları arar olduk. Toplum zeksını bulup kalbini yitirdi. Dolayısıyla aklını da…Sevgi ile kalın… vanhaber, van, haber, van haber vedat yazıcı, geyve, adapazarı, ilçe, reklam