GIDA BANKACILIĞI

Ülkemizde 2004 yılından itibaren yeni bir uygulama alanı bulan ve üretim, ticaret veya hizmet sektöründe bulunanların ellerinde mevcut olan ancak üretim, ihracat veya ihtiyaç fazlası, kalite bozukluğu ile son kullanım tarihinin yaklaşması vb. nedenlerle değerini yitiren ve bir nevi heba olma ihtimali bulunan malların ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını amaçlayan, sosyal adalet ve israfı önleme gayesi taşıyan bir sistem olup, gıda bankacılığı olarak (Food Banking) adlandırılmaktadır.

Gıda bankacılığı faaliyetleri, gönüllü olarak bu işi yapma durumundaki vakıf ve derneklerce yapılmaktadır. Dolayısıyla kar amacı güden kurum veya kuruluşların gıda bankacılığı faaliyetinde bulunmaları mümkün değildir.Gönüllü kuruluş dediğimiz vakıf ve dernekler kar amacı gütmeden bu tür gıda ürünlerinin ihtiyaç sahiplerine düzenli olarak dağıtımını sağlarlar.

Ülkemizde gıda bankacılığı, ilk olarak 5035 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 40 ile 89. maddeleri ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinde yapılan değişiklerle Türk Vergi Sisteminde hukuki bir zemine oturtulmuştur.

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 40. maddesinde “Fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan dernek ve vakıflara Maliye Bakanlığınca belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde bağışlanan gıda maddelerinin maliyet bedelinin” matrahın tespitinde gider olarak dikkate alınabileceği ifade edilmiştir. Ancak gelir vergisi kanununda bu şekilde izah edilen giderler, gelir vergisi mükellefleri tarafından indirim konusu yapıldığı gibi kurumlar vergisi mükellefleri için de indirim imkanı bulunmaktadır. Gıda Bankacılığı yapmak için yeni kurulan dernek ve vakıfların kuruluş aşamasında hazırladıkları tüzük veya senetlerinde “ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapabilmesine imkan sağlayan” hükme yer vermeleri gerekmektedir.

Ancak gıda bankacılığı yapacak olan dernek veya vakıfların başka alanlarda faaliyet göstermeleri, kamuya yararlı dernek veya vergiden muaf vakıf olup olmamaları bu açıdan önemli değildir. Öteden beri faaliyet gösteren ve ancak üyelerine veya üyeleri dışında ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapmak suretiyle hizmet vermek isteyen dernek veya vakıflar, olağan veya olağanüstü genel kurullarında karar almak suretiyle tüzük veya senetlerine “ihtiyacı bulunanlara gıda yardımı yapabilmesine” ilişkin maddeyi ilave ettikten sonra bu alanda faaliyet gösterebileceklerdir. Bu nedenle gıda bankacılığı yapacak dernek veya vakıfların tüzük veya senetlerinde bu ibare bulunmadan doğrudan doğruya veya çeşitli organizasyonlarla ihtiyaç sahiplerine yapılacak gıda yardımları gider olarak indirim konusu yapılamaz.

Gıda bankacılığına konu olan bağışların giyim, ev eşyası, kırtasiye gibi gıda özelliği olmayan mallar olmaması ve kesinlikle gıda maddesi niteliğinde olması gerekmektedir. Katma Değer Vergisi Kanunu’na göre bağışın yapıldığı dönemde, bağışlanan gıda maddelerinin iktisabı dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisi tutarının hesaplanması ve aynı döneme ait katma değer vergisi beyannamesine dahil edilmesi, aynı tutarın defter kayıtlarında “İndirilecek KDV” hesaplarından çıkarılarak, gider hesaplarına aktarılması gerekmektedir.

Yeri gelmişken bu uygulama ile ilgili olarak Vergi Usul Kanunundaki bir hususu da belirtmekte yarar vardır. Buna göre; indirime konu olacak bağışlar için fatura düzenleme sınırının altında bulunsa bile mutlaka fatura ve ayrıca sevk irsaliyesi tanzim edilmesi gerekmektedir. Bağışlanan mala ilişkin bilgileri eksiksiz olarak içerecek fatura, bağış yapılan dernek veya vakıf adına düzenlenecektir. Mal bedeli olarak faturada, bağışa konu malın maliyet bedeli (yüklenilen katma değer vergisi hariç) yazılı olacaktır. Faturada “İhtiyaç sahiplerine yardım şartıyla bağışlandığından KDV hesaplanmamıştır.” ibaresinin yer alması zorunludur. Bağışı yapacak olan tarafın ayrıca bir belge düzenlemesine gerek yoktur. Ancak bağışı yapılan malın teslimine ait belgelerin vergi usul kanununda belirtilen zaman aşımı süresi içerisinde saklanması zorunludur.

Bakmadan Geçme