GÖNLÜNÜN YAŞI
Bahri Yıldızbaş yazdı...
Telefonumu akşama doğru elime aldığımda, bir kaç tane cevapsız arama olduğunu gördüm ve her zaman olduğu gibi, kayıtlı olanları nezaketen sırasıyla aramaya başladım. Ailem, yeğenlerim, öğrencilerim, dostlarım ve arkadaşlarım ile hoş sohbetlerimiz olduğu gibi, ortak paylaşımlarımız ve dertleşmeler de oldu.
Birisi vardı Kİ: Van'da lokantacılık yapan, bilge, vefalı, çalışkan, sohbet insanı, Eskişehir'de üniversite okurken görüştüğümüz, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'in katıldığı bir organizasyondaki davetimize katılarak, uzun uzun sohbet ettiğimiz öğrencimiz: UMUT.
İkinci çalışında, telefonu açar açmaz;
— Hocam, seni yaradana kurban olayım. İyi ki senin öğrencin olmuşum. Sizi aradığımda cevap verseydiniz, size bir sürpriz yapacaktım.
Sağol Umutçuğum, gözlerinden öpüyorum ve seni seviyorum. Hayırdır, yakışıklım.
— Hocam, bu gün öğle yemeğinin yoğunluğunda, en son masada oturan kadının çok üzüntülü olduğunu fark ettim. Yoğunluk azaldıktan sonra, 'çay içer misiniz' diye merhaba söyledim ve uzun uzun sohbet ettik.
Sen sosyal bir insansın, halden anlarsın. İnşallah, büyük bir sorunu olmamıştır.
— Hocam; tanıştığımız kadın, öğretmenmiş. Sohbette uzun uzun ağladı ve beni üzdü. Ağlama sebebi, 'Ben, öğrencilerime çok hizmet etmek istiyorum, çok şey öğretmek ve sunmak istiyorum. Çoğu okuma-yazma bilmiyor ve yıllardır ilgilenilmemiş. Ancak şartlar, veliler ve okul yönetiminden destek alamıyorum.' diyerek, çok dert yandı. Beni de üzdü.
Ne mutlu, böylesine duyarlı ve nitelikli öğretmenler ile onları dinleyecek ve destekleyecek senin gibi güzel insanlar var. Beni de, sohbete katmak İçin mi aradın!
— Evet, hocam. İşte bütün mesele burada. Sizi aradım ve konuşmanızı istedim. Çünkü, söz arasında 'seni yetiştiren öğretmenlere ve aileye saygı duymak gerekir. Kimin öğrencisisiniz?' diye sorduğumda, aldığım cevap ile hiç şaşırmadım. 'Çalışmayı, dayanışmayı, başarmayı ve duyarlı öğretmen olmayı Bahri Yıldızbaş'tan öğrendim.' demez mi? O anda hemen sizi aradım ve sizinle konuşmasını, içini size dökerken, bir çay daha içerek rahatlasın istedim. Yemeğini yedikten sonra gitti, size selam ve saygılarını iletti. Yine geleceğini ve morali düzgün iken, sizinle konuşacağını söyledi. Ellerinden öpüyorum, öğretmenim. Görüşmek üzere.
Telefon konuşmamız bitti. Konuşulanların içeriği ve duyguları bitmedi. Özellikle coşkuyla kutladığımız Cumhuriyet Bayramımızın 98'inci yılında, her şartta öğrencilerine fedakarlık yapan, onlar İçin ağlayan, onların daha sağlıklı ve başarılı yetişmesi için çareler arayan, yarınlarına yürekleri ile dokunan ve Cumhuriyet'in kazanımlarını aktarmaya çalışan öğretmenlerimize, hele hele benim öğrencim iseler ve beni gönüllerine örnek almışlarsa; sevgiyle, saygıyla selamlarımı iletiyor, fedakar öğretmenlerimize minnet duyuyorum.
Özellikle, şunu da belirmek istiyorum. Medeniyetlerin başkenti Vanımıza atanan, bütün devlet memurlarına ve yabancı şehirlerden gelenlere, esnafımız ve insanımız ayrı bir önem verdiği gibi, yol göstermeyi de sever. Hele öğretmen ise, çok çok saygı duyulur ve önemsenir.
Sevgili Umut, sen ise ayrı bir Van dünyası insanısın. Psikolojik danışman, yaşam koçu ve toplum adamısın. Sana da ayrıca, böylesine bir duyarlılığa sahip olduğun İçin teşekkür ediyor, kocaman sevgilerimi gönderiyorum.
Ne mutlu, yüreklerde yer yapabilen ve örnek alınabilen eğitimcilerimize ve öğretmenlerimize.