HDP ile görüşmesini neden iptal ettiğini açıkladı
Başbakan Ahmet Davutoğlu Sırbistan ziyareti öncesi yapmış olduğu konuşmada HDP heyeti ile görüşmesini neden iptal ettiğini açıkladı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Sırbistan ziyareti öncesi açıklamalarda bulundu.Davutoğlu HDP'yle görüşmeme konusuna açıklık getirerek 'Tahkir açıklamalarından dolayı randevuyu iptal ettim. Bu randevuyu talep eden bu ülkenin Başbakanı. Benim hayatımda nezaketsizlik yapıldığım görülmemiştir. Şahsen mütevazilik yapabilirim ama oy aldığım milletim için mütevazilik yapmam.Hem teröre destek verecekler hem Başbakan'a şart koşacaklar. Bizden hesap sormaya kalkacaklar. Siz Sur'u, Cizre'yi cehenneme çevirenlerden hesap sorun' şeklinde açıklamalarda bulundu.
'İSTERSE KANDİL'E GİDİP ÇAYINI İÇSİN BU SENARİST'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Halkların Demokratik Partisi Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın 'kaçak çay' sözlerine atıfta bulunarak, 'Gitsinler çaylarını kimle içeceklerse içsin, isterse Kandil'e gidip çayını içsin bu senarist' ifadelerini kullandı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sırbistan ziyareti öncesi düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“SUR'U, CİZRE'Yİ HENDEKLERLE ZİNDAN YERİNE ÇEVİRENLERDEN HESAP SORSUNLAR”
Davutoğlu HDP ile yapacağı görüşmenin iptaline ilişkin bir soru üzerine, “Ben seçim sonrasında hiçbir ayrım yapmadan herkesle görüşeceğimizi ifade ettim. Buna sadık kalarak randevu talebinde bulundum. Ama randevu talebinden sonra hadi öncekileri diyebiliriz siyasi polemiktir ya da alışkanlıklarıdır. Maalesef eskiden beri terörü mazur görüyorlardı. Randevu talebinden sonra aynı tutumu sürdürmeleri, hakaretamiz bir şekilde birkaç gün sonra kendilerini ziyaret edecek misafire saygısızlık ifade eden açıklamalardan sonra onları muhatap almam, şahsi olarak da, bulunduğum makam olarak da doğru değil. Ben muhatabımda iki hususiyete önem veririm. Her şeyde anlaşmazlığa düşebiliriz. Niyette samimiyet, üslupta ve yöntemde de ciddiyet önemli. Bu randevuyu talep eden ülkeni başbakanı ve 49.5 destekle aslında böyle bir diyaloğu da o desteğe dayanarak yapmış bir başbakan. Benim hayatımda kimseye nezaketsizlik yaptığım görülmemiştir. Bana karşı nezaketsizliği de içime sindireceğimi birisi zannediyorsa, buna da izin vermem. Şahsen tevazu gösterimi ama destek aldığım millet adına tevazu göstermem. Anayasayı konuşmak için gideceğim, sanki böyle bir gündem yokmuş gibi benden hesap soracaklarını ima edecek şekilde efendim ‘Sur'da, Cizre'de şunları soracağız'. Bana hesap soracaklarına Sur'u, Cizre'yi hendeklerle, barikatlarla zindan yerine çevirenlerden hesap sorsunlar. Hesap soramıyorlarsa sussunlar. Hem teröre destek verecekler, hem kendileri ile anayasa konuşmaya gelecek olan başbakana şart koşacaklar” diye konuştu.
“ANAYASAYI TARTIŞIRIM AMA TÜRKİYE'NİN BİRLİK VE BÜTÜNLÜĞÜNÜ KİMSE İLE TARTIŞMAM”
Başbakan Davutoğlu dün DTK'nın yaptığı açıklamaları da hatırlatarak, “Dün benim randevu talebini reddetmem sonrasında DTK diye hangi yasal zemine oturduğu belli olmayan bir yapının açıklamalarını da gördünüz. Hani Türkiyelileşmekten bahsediliyordu. Hani Türkiye toplumunun parçası olacaklardı. 7 Haziran'da bu samimiyetsiz beyanlara inanan ve bu partiye oy veren vatandaşlarıma sesleniyorum. Hesap sorun bunlardan. ‘Siz Türkiye'yi bölmeye dayanan bir proje için alet mi ettiniz bizim oylarımızı' diyerek hesap sorması lazım vatandaşların. Samimiyetle inanıyorum aslında PKK'ya taviz vermeyecek bir çok insan ve aydın HDP'ye o dönemde oy verdi. Anayasayı herkesle tartışırım ama Türkiye'nin birliğini bütünlüğünü kimseyle tartışmam. Hendeği ve barikatı savunanlarla tartışmam. Her şeyi konuşurum ama o hendek ve barikatları kaldırmak için canın ortaya koyan Mehmetçiğin kanını kimseyle tartışmam. Bu niyet meselesi. Niyetleri sahih değil. Ne konuşacağız o zaman” şeklinde konuştu.
“İSTERSE KANDİL'E GİDİP ÇAYINI İÇSİN BU SENARİST”
Demirtaş'ı sert bir dille eleştiren Davutoğlu, “Niyet sahih olmadığında dahi bir müzakere yürütürsünüz. Ama karşınızdakinde ciddiyet ararsınız. Biz bir film senaryosu çeviriyor değiliz, Türkiye ateş çemberi ortasında, yüzlerce askeri, polisimizi şehit vermişiz. Yok çay içecekmişiz de, kaçak çaymış da. Gitsinler çaylarını kimle içeceklerse içsin, isterse Kandil'e gidip çayını içsin bu senarist. Türkiye ateş çemberi içinde olacak, beyefendi kaça çaydan bahsedecek, ben de o masaya oturacağım öyle m?. TBBM'ye gelen herkes bu milleti temsil etmenin ciddiyetini taşıyacak. Gece ürettiği esprilerle bizimle istihza edeceğini düşünenler önce ciddiyet testinde geçecekler. Ya samimi ve ciddi olurlar tüm kapılarımız açık olur. Ya da samimiyetten uzak dururlar, ciddiyeti unuturlar, o zaman da onlara hadlerini bildiririz. Siyaset nezaket ve samimiyet meselesidir. Bütün bunları iki gün içinde dinlendikten sonra onların kapısına gideceğimi düşünüyorlarsa ya beni ya bu milleti tanımıyorlar. Önce söylediklerinden vazgeçecekler. Yemin ettikleri. Evet doğru görmüyoruz ama hepimiz anayasal düzen içinde çalışıyoruz. Ben az önce söyledim anayasayı değiştireceğiz. Ben 12 Eylül anayasası ile yaşamaktan zillet duyuyorum. Ama o değişene kadar o anayasal düzen içinde nerede olduğumuzun farkında olmamız lazım. HDP bir siyasi parti midir? Siyasi parti ise, siyasi parti gibi davranacak. Terör örgütünü sözcüsü ise ve Türkiye'yi bir şekilde bir takım oyunların içine düşürecek piyon ise o zaman ona göre muamele görür” ifadelerini kullandı.
'KİMLER ADINA KONUŞUYORLARSA, GİTSİNLER ONLARLA MASAYA OTURSUNLAR'
2011 seçimleri sonrasında da benzer bir dönem yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü;
“2011 seçimleri sonrasında da bunları yaşadık. Ülke yeni bir anayasa hazırlığındayken ne yaptı bu PKK, Silvan saldırısı ile terörü başlattı. HDP sessiz kaldı. Yine özerklik tartışması başlattılar. Her seçim sonrasında millet yeni bir ufka yönelirken bunlar terörü ve Türkiye'nin birliğini bütünlüğünü tartışmaya açıyorlar. Baktılar ki bunların dışarıdaki akıl hocaları Türkiye istikrar döneminde ve bu dönemde demokratik bir anayasa yönelecek, bu zemini yok etmek için tekrar harekete geçtiler. Kimler adına konuşuyorlarsa gitsinler onlarla masaya otursunlar. Benimle masaya oturacaklarsa önce anayasal düzen içinde işlev gören ciddi ve samimi bir siyasi parti olduklarını ispat etsinler. Bu ciddiyeti gösterene kadar bizden muhatap bulamazlar”
BAŞBAKAN DAVUTOĞLU: 'YENİ ANAYASADA EN DOĞRU OLAN BAŞKANLIK SİSTEMİ'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, yeni anayasanın kurumsal formu itibariyle en doğru olanın başkanlık sistemi olduğunu söyledi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Sırbistan ziyareti öncesi düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile dün gerçekleştirdiği görüşmenin içeriğinin sorulması üzerine, “Ben Sırbistan'a gidiyorum, sayın Cumhurbaşkanımı Suudi Arabistan'a gidecek. Perşembe yılbaşı haftalık görüşmemiz yapma imkanımız olmayacak. Yurt dışı seyahatleri öncesi bir görüşme gerçekleştirmekte fayda gördük. Önceden planlanmış değildi. Birçok konuyu ele aldık. Terörle mücadele başta olmak üzere Irak ve Suriye'deki gelişmeler. Ayrıca önümüzdeki günlerde muhalefet liderleri ile görüşeceğim. Genel haftalık görüşmemizi öne alarak bir görüşme gerçekleştirdik. Her gün yeni gelişmeler oluyor. Bu gelişmeleri istişare etmek ve gelişmeler çerçevesinde atacağımız adımları değerlendirmek için olağan görüşmemizi erkene almış olduk” açıklamalarında bulundu.
'SAYIN KILIÇDAROĞLU VE SAYIN BAHÇELİ'YE GİDERKEN BİR ÖNYARGIMIZ YOK'
Başbakan Davutoğlu, muhalefet partileri ile yeni anayasa konusunda yapacağı görüşmelerin hatırlatılması ve yeni anayasa konusunda izlenecek yöntemin sorulması üzerine ise şunları söyledi:
“Cumartesi günü geçtiğimiz dönemde anayasa çalışmalarına katılmış bütün arkadaşlarımı İstanbul'a davet ettim. Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan gece bütün müktesebatı kendilerinden dinledim. Uzun bir gecede bütün 2007-2011 anayasası süreçlerinde yaşadıklarımızı yöntem ve muhteva olarak dinledim. Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli'ye giderken bir önyargımız yok. Zihnimde bir yöntem var, istişarelerden sonra şekillenmiş olan. Geçmişte iki yöntem denendi. 2007 sonrasında AK Parti'nin kendi çalışması olarak parti mutfağında hazırlayıp sunması yöntemi var. 2011'den sonra uzlaşma komisyonu olarak bütün partilerin katıldığı önü açık bir yöntem denendi. İkisinde de istediğimiz neticeyi alamadık. Önümüzde ciddi bir siyasi istikrar dönemi var. Sayın Kılıçdaroğlu ve sayın Bahçeli ile yöntem etrafında hiçbir önyargı taşımayan bir istişarede bulunacağız. İçerik bağlamında önemli olan anayasanın ruhudur. Şeklinden önce anayasanın ruhu üzerinde mutabık kalmak lazım. Özgürlükçü, insan odaklı, vatandaşı esas alan, vatandaşın devleti tanımladığı, insan onuruna dayalı bir anayasa çerçevesini kendileri ile paylaşacağım. Bu hususta bir mutabakat sağlanırsa önyargı taşımadan en doğru hükümet yönteminin ne olacağı konusunu kendileri ile paylaşacağım. Şimdiden hiçkimsenin ‘şu yöntem doğur değil, şu hükümet yöntemi doğru değil, şu yöntem gelirse konuşmam' gibi bir yaklaşım için girmemesi doğur olur'
'YENİ ANAYASANIN KURUMSAL FORMU İTİBARİYLE EN DOĞRU OLAN BAŞKANLIK SİSTEMİDİR'
Zihninde açık ve net bir tablo oluştuğunu ancak bunun tartışılmaz olmadığını söyleyen Davutoğlu, 'Bizim için bu anayasanın kurumsal formu itibariyle söylüyorum en doğru olan başkanlık sistemidir. Bunu daha önce de dile getirdik. Bunu tartışırken kimseni konjonktürel bakmasını tavsiye etmem. Yani bu dönemdeki siyasi liderler hepimiz geçiciyiz. Öyle bir anayasa yapalım ki 50 sene sonra bizim torunlarımız onu idare ederken de rahat etsinler. Kişiselleştirirsek ‘şöyle olursa karşı çıkarım' diyerek yapacağımız konjonktürel analizlerin hepsi bizden sonraki nesiller için sıkıntı doğurur. Hedefim bu görüşmelerde tamamen özgürlükçü, katılımcı güçler ayrılığı prensibe dayalı çağdaş bir anayasanın yazılabileceğini düşünüyorum. Bunu yapabilmek için konjonktürel şartlardan çıkmamız lazım. Kişiselleştirmeden, şartlar koymadan, önyargıları zihnimizden silerek oturduğumuz zaman torunlarımızın dahi revizyona ihtiyaç duymadan kullanabileceği, üzerinde yemin edebileceği bir anayasayı birlikte yapmamız lazım. Bu sadece hükümetimizin görevi değildir. Öyle olmuş olsaydı bizim bunu sadece bir AK Parti meselesi olarak görmemiz gerekirdi. 380 milletvekilimiz de olsa ben bu yöntemi tercih ederdim. Doğru yöntem bu' ifadelerini kullandı.
BAŞBAKAN OLARAK SIRBİSTAN'A İLK ZİYARET
Başbakan Ahmet Davutoğlu, resmi temaslarda bulunmak üzere Sırbistan'a gitti. Atatürk Havalimanı'nda açıklamalarda bulunan Davutoğlu, başbakan olarak Sırbistan'a yaptığı ilk ziyareti olduğunu belirterek, 'Önemli bir ziyaret olacak. İkili ilişkiler ve bölgesel barış bağlamında önemli sonuçları olacağına inandığım bir ziyaret' dedi.
Resmi temaslarda bulunmak üzere Sırbistan'a giden Başbakan Ahmet Davutoğlu, uçuş öncesi Atatürk Havalimanı'nda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Ahmet Davutoğlu, Sırbistan'a yapacağı resmi ziyaretiyle ilgili, 'Sırbistan'a resmi bir ziyaret gerçekleştireceğiz. Daha önce Dışişleri Bakanı olarak birçok ziyaretim olmuştu. Bu Başbakan olarak ilk ziyaretim. Sırbistan, Türkiye için komşu ülke muamelesi yaptığımız önemli bir ülke. İkili ilişkilerimiz son yıllarda büyük ivme kazandı. Türkiye-Sırbistan ilişkilerinin gelişmesi hem iki ülke halkı, hem bölge barışı bakımından büyük anlam ifade ediyor. Son yıllarda geliştirdiğim ilişkiler Balkanlar'da siyasi omurgayı teşkil etti. Tarihi, kültürel arka plan üzerinde yapabileceklerimizi görüşeceğiz. 3 üniversite rektörümüz de bizimle birlikte. Ekonomik alanında ciddi potansiyelimiz var. Geçen sene 700 milyon dolar civarında bir ticaret hacmimiz var. Bunu daha da arttırmak için iş adamları heyeti ile bilikte gidiyoruz' dedi.
'Akşam Türkiye-Sırbistan iş formunu gerçekleştireceğiz' diyen Davutoğlu, 'Ticaret, turizm, yatırım, enerji gibi alanlarda önemli potansiyelimiz var. Sağlık alanında da bazı görüşmeler gerçekleştireceğiz. Aslında seçimler sonrasında Balkanlar'daki gelişmeleri yakından takip edip önemli adımlar atmıştık. Bosna'dan bir heyet ülkemizi ziyaret etmişti. Bundan sonra da Balkanlar'da barış ve istikrarın temini, kalıcı bir barışı gerek Bosna Hersek- Sırbistan, gerek Sırbistan-Kosova ilişkilerinde ihdas edebilmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Yarın inşallah Türkiye'nin Balkanlar'daki en önemli kültürel miraslarının bulunduğu Sancak'a ziyarette bulunacağız. Oradaki liderlerle görüşmeler gerçekleştireceğiz. Sancak bölgesi Sırbistan'da etnik ve dini barışın sağlanması bakımından önemli bir yer. Önemli bir ziyaret olacak. İkili ilişkiler ve bölgesel barış bağlamında önemli sonuçları olacağına inandığım bir ziyaret' ifadelerini kaydetti.