İÇİMİZDEKİ KORKULAR
Mustafa M. Atilla yazdı...
İnsanoğlu; var oldukça içindeki korkuların varlığını hissedecek, hissettiği korkulardan korunmaya çalışacaktır. Zaman zaman belki yenerim,belki üstüne üstüne gidersem kırarım huzurumu kaçıran yenilgimi,belkide korkunun ecele faydası yok deyip yakalandığı anda üstüne çıkıp zıplamanın keyfini çıkarırım,yaparmı yapar nede olsa benim okurlarım. Her konuda olduğu gibi yenilgiyi asla kabul etmez mücadelesinde kararlı kişiler.
Korkunun izahı; kaygıyla başlayan unsurların, yalnızlık, çaresizlik, ölüm korkusu, hastalanma, kaza geçirme, yaşlanmadan dolayı bir kenara itilme, iflas,tehlikelerin nereden ve ne zaman başına geleceğini bilmemesi,geç kalma,aç kalma, gibi düşüncelerin zihinde belirmesi olarak düşünebiliriz. İzahındaki eksiklik, başladığı anın küçük yaşta da olabilmesi veya yaş sınırı olmadan sonradan ortaya çıkması muhtemel korkularımız bizleri her şekilde sınırlayan, önümüze setler çeken birazda histerik davranış ve düşüncelerde saklı fobilerimiz de olabiliyor.
Benzetmek gibi olsun hepimiz şeffaf cam gibi yaratıldık, yaşadıkça korkularımızdan, günahlarımızdan, ihanetlerimizden,rüyalarımızdan, küçükten başlayan ebeveyn korkutmalarından, ismini sıkça duyar olduğumuz fobilerimizden, kırılmaya yüz tutan çatlak cam gibi olduk, öylede yaşıyoruz.
İnsanların çoğu kaybetmekten korkuyor,korktuğu için başlamaktan kaçıyor.
Sevilmekten korkuyor, sevebilmenin denizinde yüzmediği için.
Evlilikten korkuyor, albenisine önem verdiği için.
Sorumluluktan korkuyor, cesareti kendinde oluşturamadığı için.
Konuşmaktan, yazmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, tüm aileyi etrafında toplayamadığı için.
Unutulmaktan korkuyor, yıllarını hep etrafını unutarak geçirdiği için.
Ölmekten korkuyor, inançsızlığının esiri olduğu için.
Yaşamaktan korkuyor,başkaları için yaşadığı için.
Yedirip içirmekten, yatırmaktan korkuyor,HZ. osmanı bilmediği için. Şöyle der;hanım?
bugün evimizin kapısını neden misafir çalmadı,yoksa bir yanlış mı yaptık da rabbimiz bizi unuttuda kapımızı çaldırmadı..
Tabiki korkularımız için çalacağımız kapılar var. Kapıların şahanesi;Rahman kapısı,öyle bir kapı ki psikiyatri kapısındaki seanslar gibi, karşımızda göremediğimiz fakat her an, her yerde uzanarak, yolda, evde, işde,sokakda,camide,secdede,kürsüde rahatlıkla konuşabileceğimiz, varlığından haberimiz olan Allah'ın, çalmadan, gece gündüz randevu almadan, içeri girebileceğimiz kapısı.
Zaman hiç değişmedi, eski de aynı, yeni de aynı; yaşamın her sahnesinde korkular ve korkudan kaynaklı rahatsızlıklar zihnimizde oluşmuştur; yenebilmek için sığınılan farklı kapılar hep aranmıştır, eskiler çok iyi bilir,mahallede yaşlı, akıllı,tecrübeli (EKE) akil insanlar olurdu; onlar sorunların çözümünde tecrübelerini sergiler sorunu aşağı yukarı çözerlerdi.Şimdilerde o diyalog,o sıcak ilişkiler olmadığı için psikoloğun yolunu tutuyoruz. Kendini modern insan olarak kabul eden bizler.Elbette sorunlarda aralayacağımız kapıları kurcalamamız gerek,fakat öncelikle çalacak kapının ilkini, yani kapısına geleni boş çevirmeyen,hiçbir ücret istemeyeni aramamız gerekli değilmi?.Her konuda olduğu gibi korkularımızın çözümünde bile son derece isteksiz,çalınacak kapıyı başka yerlerde aramaya çalışmamızla kendimizi muhtaçlıktan çıkaran eğilimler içine girdiğimiz asrın çoğalan sorunların sebeplerinden en önemlisi DUA da aciz ve yetersiz, belkide gereksiz düşüncelere kapılıp ön kapı varken dolaşıp arka kapıyı kurcalıyor olmamız değil mi.
Bu konuda da başka konuda da asıl mesele, çözümde! sırası ile kapıyı bulmaya çalışmak olmalı. Rahatsızlandığımızda hastane kapısından içeri girdiğimizde karşımıza danışman veya danışma diye bir bölüm gözümüze çarpar,bizde oraya yönelir sorarız ,onlarda ne istediğimizi anlamaya çalışır yönlendirirler. Sorunumuz korku ve korkudan kaynaklı şikayetler olduğunda doğru psikiyatri bölümünün kapısını tarif ederler,bizde oraya doğru gitmeye kapısını bulup girmeye çalışırız. Ben derim ki bu kapıyı çalmadan önce bir yaratıcının olduğunu hatırlayarak yine önce sekreterlikten ona havaleyi yaptırsak; dilerse çözümler, dilemezse çözümlenecek kapıda şifayı aratır düşüncesi ile DUA larda sonsuz rahmeti aramak akıllıca düşünüş olur diye yazdım. Bu ne bir mektup,nede tarif, sadece bir önerme.
1983 yılında bir gazetenin köşe yazarı Darwinden bahsediyordu.Şöyle diyormuş; kainat ve kainatın içindeki dünya tesadüf eseri olarak oluşmuş olamaz mı? olur. O nedenle Darwin amca gibi düşünenler üstteki bölümü dikkate almasınlar.
Korkulardan bir tanesi var ki; o da yaşlılık korkusu,bu kapıyıda aralamanın yolu Allaha sığınmakla birlikte sadece ailede olan yaşlılara değil, etrafımızdaki yalnız,sahipsiz yaşlılar,düşkünler,çaresizler,muhtaçlar,zorlu yaşamın tükettiği insanlara yardımın hassasiyetten geçtiğini dikkatlice takip edip bir gün bizlerinde düşebileceği durumun farkına varmakla hareket etmektir.mütemadiyen dile getirilen bu hususu,yeri gelmişken güncelleme adına yazıma iliştirdim.
KORKULARDAN EMİN,sığınılacak kapının da farkında olacağımız,üstesinden geleceğimizi ümit ettiğimiz yaşamı birlikte ülkece yaşayalım…